“SEKSENLER” VE DİĞER SEVDİĞİM TÜRK DİZİLERİ
Herkese yeniden merhaba;
Geçen gün yaklaşık 6 yıldır takip ettiğim “Seksenler” dizisi ekranlara veda etti. Gerçekten çok üzüldüm. 5,5 yıldır düzenli olarak takip etmeye çalıştığım tek Türk dizisiydi. Bu yüzden “Seksenler” odaklı sevdiğim dizilerle ilgili bir yazı yazmaya karar verdim.
Eskiden diziler çok güzeldi. 80’li yıllarda, yani küçükken “Perihan Abla”, “Kuruntu Ailesi” ve “Uzaylı Zekiye” dizilerini hiç kaçırmadan izlediğimi hatırlıyorum. Hatta “Uzaylı Zekiye”nin çekimlerini bile izlemiştim. Küçüktüm tabii ki… 80’li yıllardı. Şu anda Carrefour SA olan yakınımızdaki marketin eski adı Eserkent Market’ti ama o zamanlar adı Nilpel’di. Seden Kızıltunç ve ekibi o markette ve Eserkent sitesinde çekim yapmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam bölüm oyuncuları arasında Erkan Can da vardı. Kızıltunç defalarca bana bakmıştı. Zaten herkesi inceliyordu. Hatta bize “Uff, çocuklar, hava çok soğuk!” bile demişti. Tabii ki, o da kısa kollu kırmızı elbisesini giymeseydi. Paltosuz o soğukta öyle durulur mu? Bir de ara sıra izlediğim “Kaynanalar” vardı tabii ki… O dizi ben doğmadan yıllar önce başladığı için müptelası olarak saymıyorum kendimi… Zaten tam bir Perran Kutman hayranıyım. Sadece “Perihan Abla”yı değil; “Şehnaz Tango”, “Kızlar Yurdu”, “Hayat Bilgisi” gibi dizilerini de takip etmiştim. Yakın dönem dizilerinden “Deli Saraylı” ve “Ah Neriman”ı da takip etmeye karar vermiştim, ama bu diziler reyting kurbanı oldukları için kısa ömürlü oldular. Kendisi zaten sektöre küstü. Dizi süreleri 60 dakikaya indiği zaman ekranlara döneceğini söylüyor zaten. “Perihan Abla” dizisin o kadar çok seviyordum ki, dizide kasap rolünü oynayan Reyhan Ayyüzlü’yü 7 Mart 2001’de Karacabey’den İstanbul’a dönerken hızlı feribotu beklediğimiz sırada görünce dünyalar benim olmuştu. Aynı feribotta Çelik Erişçi de vardı. Denizin çok dalgalı olduğunu hatırlıyorum. Ayyüzlü maalesef onu görüşümden 2 yıl sonra vefat etmişti. Neyse, Perran Kutman’ın “Perihan Abla”daki partneri Şevket Altuğ’un 90’lı yıllardaki “Süper Baba” dizisini de büyük bir keyifle takip etmiştim. Hatta o yıllarda dizideki oğlu Alim’i canlandıran Eray Demirkol ile aynı okula gidiyordum. Kendisi bizim okulun üniforması ile çekimlere katılırdı. Hatta dizideki kırmızı montunu bile giyerdi. Mutlaka bir kola katılmamız gerekiyordu. Ben de “Tiyatro Kolu”nu seçmiştim bir keresinde… O da bizim kolun başkanı seçilmişti ama hiçbir organizasyon yapamamıştık, o ayrı… Daha sonraları “Perihan Abla”nın yerini “Bizimkiler”; “Süper Baba”nın yerini ise “Baba Evi” dizisi almıştı. Bu dizileri de beğenerek izlerdim. Tam bir Sevinç Erbulak fanatiği olmuştum. “Perihan Abla”nın bir diğer önemli oyuncusu Ercan Yazgan ise Ayşen Gruda, Betül Arım, Yılmaz Köksal, Halit Akçatepe gibi efsanelerle beraber “Kaygısızlar” dizisine başlamıştı 90’lı yıllarda… “Seksenler” dizisinden Şoray Uzun da kadrodaydı. Çok severdim o diziyi de… Hatta Erkut Karataş adında bir komşum da dizinin kadrosundaydı. Süheyl & Behzat Uygur ikilisinin “Abdülkadir” klibindeki bodyguard tiplemesiyle de hatırlayacağınız Erkut Abi “Kaygısızlar”ın her bölümünde evde çıkan karışıklıklara şaşırıp arabasını çarpan şoför rolündeydi. 90’lı yıllarda Ayşen Gruda’nın “Ana”sını, Hande Ataizi & Cem Davran ikilisinin “Ruhsar”ını, Yonca Evcimik – Cenk Torun – Sinan Bengier gibi oyuncuların rol aldığı”Çılgın Bediş”i, Tuna Arman gibi oyuncularının olduğu “Çiçek Taksi”yi, Hasibe Eren’in “Sıdıka”sını da takip ederdim. Sevinç Erbulak fanatikliğim Türkan Şoray ve Şener Şen’in efsanevi “İkinci Bahar”ına kadar devam etti. Artık gözdem Nurgül Yeşilçay’dı. Diziyi o kadar beğeniyordum ki Samatya’yadaki setine gidip çekimlerini izliyordum. “Neriman”ı canlandıran Güven Hokna, “Sıska Fare”, “Dingil”, Secaattin’in eşi ve “Vakkas”ı canlandıran Tarık Papuççuoğlu dışındaki tüm oyuncularını görmüş, hatta “Ali Haydar”ı canlandıran Şener Şen ile konuşup el sıkışmıştım. Gördüğüm “İkinci Bahar” oyuncularına “Seksenler”in Nazlı’sı Yasemin Çonka da dahildi tabii ki… 4 Aralık 2000 Pazartesi günü bütün oyuncularının görünmesi gereken bir sahne vardı. “Gülsüm”ü canlandıran Nurgül Yeşilçay doğurmak üzereydi tam da “Tim”i canlandıran Tan Sağtürk ile nikah yapacağı gün… Sancısı tutuyordu filan. Annemi çekimleri göstermek için Samatya’ya götürmüştüm. O zamanlar cep telefonları kameralı değildi tabii ki… Aklımıza da fotoğraf makinesi almak gelmemişti. Tren istasyonundan hemen küçük bir sokak sonra karşımızda dizi setini görünce epey heyecanlanmıştık. Neredeyse tüm kadro oradaydı. Hatta Ulaş’ın kısa saçlı kız arkadaşı ve elektrikçi bile oradaydı. Çünkü rol gereği nikah dairesine gidiyorlardı. Tüm oyuncuları yakından seyretmiştik. Onlarla göz göze gelip aynı havayı solumuştuk. Hapşıranlara “Çok yaşa” demiştik. Türkan Şoray’ı soracak olursanız, hep güneş gözlüklüydü çekim haricinde… Gözlerine nazar değmişti herhalde, çünkü hep yaşarıyordu. Şener Şen de ağır işitiyordu, çünkü bir patlama sahnesinde kulakları zarar görmüştü. Özkan Uğur’a vatandaşlar o yıllarda sunduğu yarışmaya gönderme yaparak “mi acaba?” diyorlardı hep… O da dönüp o soruyu sorduktan sonra sergilediği o ünlü hareketini yapmıştı. Ozan Güven dizide çok uzun gösteriyordu ama gerçek hayatta benden de kısaydı. Uzun görünmesinin nedeni çoğu “İkinci Bahar” oyuncusunun kısa boylu olması sanırsam… Zaten uzun boylu Tan Sağtürk aralarında bu yüzden hemen göze çarpıyordu. Nurgül Yeşilçay’ın gerçek hayatta daha güzel olması dikkatimi çekmişti. Tim’in çalıştığı balıkçıdan, Secaattin’in kovaladığı sebzeciden ve Samatya Ekmek Fırını’ndan alışveriş yapmıştık. Fotoğraf makinesini unuttuğumuz için deli olmuştuk. O yüzden 15 Aralık 2000 Cuma günü tekrar dizi setine gittiğimde sadece Ozan Güven ve Tan Sağtürk ile fotoğraf çektirebilme şansım olmuştu. Aslında o gün Türkan Şoray’ın çok yakınına, dibine kadar gidip fotoğraf çektirme isteğimi sunmuştum. Hatta omuz omuzaydım ama bana cevap bile vermemişti. Bodyguardlarıyla beraber ayrılmıştı oradan… Tabii ki yıllar sonra bana 28 Ocak 2001 tarihinde gerçekleşen dizinin açık arttırmasında imzasını vermeyen Özkan Uğur’u Stevie Wonder konserinde yakalayıp fotoğraf çektirmiştim tabii ki… Açık arttırma olayından da bahsedeyim biraz… Aysu, komiser, balıkçı, Vakkas’ın karısı, Huriye, dede ve hatta Sidikli Arzu ile ilk kez karşılaşmıştım… İsmini bilmediğim figüranları bile görmüştüm. Tarık Papuççuoğlu, annemin gençliğinde evlerine gelirmiş, çünkü desinatör olan dedemle beraber iş yaparlarmış. Çünkü tekstille uğraşıyormuş o yıllarda… Buna rağmen onu görme şansım olmamıştı. Açık arttırma Ali Haydar Antep Sofrası’nın önünde gerçekleşecekti. Ablamı götürmüştüm oraya bu kez… Bir önceki gün ailem bir eğlenceye gitmişlerdi ve Hababam Sınıfı’ndan da tanıyabileceğiniz Ahmet Arıman çalıp söylemişti. Ben Arıman dahil çoğu oyuncusunu gördüğüm halde o, kuruyemişçi hariç hiçbirini görmemişti. O da merak ediyordu diğer oyuncuları… Bu sayede dizide kullanılan eşyaları da görmüş olmuştuk. Özkan Uğur, yani nam-ı diğer Secaattin bize imza vermemişti. Elimizde imzalatabileceğimiz kartvisit vardı. Ama başkalarına imza verdiği halde, çocukların ellerini bile imzaladığı halde bize imza vermemişti. Kartlara aval aval bakmıştı. Ablam çok sinir olmuştu. Nurgül Yeşilçay ise ona imza verdiği için onu çok sevmişti. Neyse, görüp de ismini hatırlayabildiğim diğer “İkinci Bahar” oyuncuları ise Barış Dinçer, Cezmi Baskın, “Akademi Türkiye” stüdyosunda da gördüğüm rahmetli Meral Okay, Nedim Saban, Devin Çınar, Fikret Turgul, Uluç Özkök, Gül Onat, Türkan Derya, Necdet Fikret Turgul, Ercüment Serpil, Merve Er, Arif Erkin, Nihal Menzil, Halil Ali Sirmen, Nuri Bekir Erdem, Erdoğan Akın, Rafi Emeksiz, Mehmet Güreli, Gülden Avşaroğlu, İpek Değer ve Hakan Gürtop’tu.
Kısacası 80’li ve 90’lı yıllarda; 2010’lu yıllarda aile dizileri geleneğini devam ettiren “Seksenler” gibi birçok dizi vardı. Hatta “Seksenler” dizisinin son bölümünde “Perihan Abla”ya çok gönderme yapılmıştı. Her bölümde kehanetleri olan 46’lık Basri “Mehmet Elmas”ın Pastacı Sami’yi canlandıran “Berat Yenilmez”e gelecekte komedi dizilerinin acı ve gözyaşı vaat eden dizilerin altında ezileceğini söylemesi biraz da dizi piyasasının günümüzdeki durumunu özetliyordu. Gerçekten de moral bozucu, dizi süresi doldurmak için karşılıklı uzun süre sıkıcı bakışmaların olduğu saatler süren diziler yurt dışına pazarlanırken komedi ve aile dizileri bir bir piyasadan siliniyordu. 2000’li yıllar geldiğinde dizi süreleri uzuyor, diyaloglar azalıyordu. Yine de 2010’lu yıllar kadar içler acısı değildi. Nurgül Yeşilçay hayranlığım onun Berna Laçin ile yaptığı “Belalı Baldız”, bir diğer hayranı olduğum Hande Ataizi ile karşılılı oynadığı “Melekler Adası” ve tabii ki Özcan Deniz ile beraber imza attığı “Asmalı Konak” efsanesini de izlememi sağlamıştı. “Asmalı Konak”ta babamın amcasının oğlu Yaman Tarcan da İpek Tuzcuoğlu’nun kocası Haydar’ı canlandırıyordu. Yaman Amca’yı bu vesileyle anıyorum. 2009 yılında intihar ederek yaşama veda etmişti. Bana kendisi Tarcan erkeklerinin kısa ömürlü olduklarını söyleyerek moralimi bozmuştu. Gerçekten kendisinin de yaşamı kısa sürdü. Yaman Amca’nın “İz Peşinde”, “Böyle mi Olacaktı?”, arkadaşı Kemal Sunal ile oynadığı “Şaban ile Şirin” ile “Şaban Askerde”, “Yazlıkçılar”, “Mahallenin Muhtarları” ve en sevdiğim şarkıcılardan Özlem Tekin ile oynadığı “Sil Baştan” dizilerini de takip ederdim. Özlem Tekin’in “Tatlı Kaçıklar” ve “Karaoğlan” dizilerini de seyrettiğimi söyleyebilirim. Zaten “Tatlı Kaçıklar”da Mehmet Ali Erbil, Yalçın Menteş gibi efsaneler vardı. Yalçın Menteş’in de fotoğraf çektirdiğim ilk ünlü olduğunu biliyor muydunuz? Evet, aslında ilk görüntülendiğim ünlü Levent Kırca ama o kamera görüntüsüydü. Sonradan ekran görüntüsü almıştım da fotoğraf haline getirmiştim. Tarih 4 Ağustos 1992’ydi. Dikili’de dayım ve grubunun konseri vardı. Dayımlardan sonra Yalçın Menteş, Fatih Kısaparmak’la beraber konser vermişti. O gün onu Dikili’de çeşitli yerlerde çok görmüştük. Hatta çarşıda birlikte fotoğraf bile çektirmiştik. Ayrıca onunla aynı otelde, yani Hotel Hatay’da kalıyorduk.
Mehmet Ali Erbil demişken, kendisi soyadımla adaş olan “Tarcan” karakterini canlandırdığı “Büyümüş de Küçülmüş” dizisinde oynamıştı ve ara sıra izlerdim. Zaten 2000’li yıllarda tıpkı o dizi gibi tam bir sit-com çılgınlığı yaşanmıştı. “Aşkım Aşkım”, 1991’de “Şen Dullar” dizisini takip ettiğim şarkıcı Emel Müftüoğlu’nun da sonradan kadrosuna katıldığı “Çocuklar Duymasın”, Haldun Dormen gibi bir efsanenin de kadrosunda bulunduğu “Dadı”, “Kadın Severse”, “Avrupa Yakası”, “Tatlı Hayat”, “Eyvah Kızım Büyüdü”, “Seksenler” dizisinde Çaycı Mesut’u canlandıran Necmi Yapıcı’nın da rol aldığı “Ayrılsak da Beraberiz”, “Yarım Elma”, “Yahşi Cazibe” benim favorilerimdi. Oya Başar ve Şafak Sezer’in dizisi “Alemin Kıralı”nı da gündüz kuşağındaki tekrarlarından izlemiştim. “Alemin Kıralı” dizisinde havayolu hostunu canlandıran Ergin Kılıkçıer de komşum bu arada… Kendisi şu anda “Payitaht: Abdülhamid” dizisinde oynuyor. Evet, eğlenceli dizileri ve aile dizilerini tercih ediyorum ama itiraf edeyim, “Aşk-ı Memnu”nun son birkaç ayında müptelası olmuştum. “Aliye” dizisini de heyecanla takip etmiştim. Bir de rahmetli Barış Akarsu’nun dizisi “Yalancı Yarim”i beğenerek izlerdim. Ama “Avrupa Yakası” 2009’da sonlandığında artık Türk dizilerinden soğumuştum. Cnbc-e’deki yabancı dizileri takip ediyordum daha çok… Gerçekten Türk dizileri sürelerinin artmasıyla beni sıkmaya başlamıştı. İşte tam da o anda, 2010’lu yılların başlarında “Seksenler” imdadıma yetişmişti. Sürekli diyalogların bulunduğu, sıkmayan, eğlenceli, elle tutulur tek Türk dizisiydi bana göre… Seksenli ve doksanlı yılların aile dizilerini hatırlatıyordu. Yayın günü değişti ama kitlesi diziyi hiç bırakmadı. 2010’lu yıllarda birkaç diziyi daha takip etmeye çalışmıştım ama uzun ömürlü olamadı bu diziler… Mesela Direc-t grubunun vokalisti Bilge Kösebalaban’ın bile oyuncusu olduğu M.U.C.K. dizisi “Glee” dizisinin Türk versiyonu gibiydi. Devam etse çok kaliteli şeyler çıkacaktı. 90’lı yıllarda Meltem Cumbul ve Mehmet Ali Alabora’nın “Yılan Hikayesi” dizisine bayıldığım için Emre Kızılırmak ve Burcu Esmersoy’un “Dedektif Memoli” dizisine başlamıştım ama bu dizi de reyting kurbanı olup birkaç bölüm sonra yayın hayatına son vermişti. Türkiye’nin “Heroes”u diyebileceğim “Sana Bir Sır Vereceğim” mükemmel bir diziydi ama Türk halkı böyle bir fantastik diziyi kaldıramadı. “Seksenler” dizisinin kardeşi “Doksanlar” da güzel bir diziydi ama ömrü kısa sürdü. Hatta bir #Doksanlar dizisinin jeneriğinde benim 90’lı yıllardan bir fotoğrafıma yer vermişlerdi hatırlarsanız… Aslında Gülse Birsel ve Beyazıt Öztürk’ün dizisi “Yalan Dünya” da “Avrupa Yakası”nın devamı gibiymiş ama hiç izleyecek vakit bulamamıştım. Ara sıra baktığım, düzensiz olarak takip ettiğim “İçerde” dizisi de yakında bitiyor. Bu akşam çok heyecanlı bir bölüm var. Mutlaka izleyeceğim. Ufuk Özkan’ın “Zengin Kız Fakir Oğlan”, “Geniş Aile”, “Emret Komutanım”, “Türk’ün Uzayla İmtihanı” ve “Hayat Bazen Tatlıdır” dizilerini de beğenmiştim aslında ama düzenli takip edemedim. O yüzden saymıyorum. “Muhteşem Yüzyıl”ı da çok merak ettim ama o da sakız gibi uzuyordu. Aslında Atatürkçü bir dizi olduğu için herkesin övgüyle söz ettiği Halit Ergenç’in bir diğer dizisi “Vatanım Sensin”i de izlemek istiyorum ama vardiyalı çalıştığım için midir, yoksa film izlemek daha cazip geldiğinden midir, nedir? Bir türlü başlayamadım. Belki bir sonraki sezonda dizisiz kalınca tercihim “Vatanım Sensin” olur. Çünkü günümüzde çalışan bir insan için her gün dizi takip etmek bir lüks… Hem de aşırı şekilde… Haberler bittikten sonra başlıyor, gece yarılarına kadar devam ediyor diziler… Halbuki eskiden öyle miydi? Zaman su gibi akıp geçerdi. Bir sonraki bölümü heyecanla beklerdik. Prime-time tek bir diziyle dolmazdı. Arkasından bir başka dizi ya da film, program falan başlardı.
Kısacası “Seksenler” dizisi tıpkı “Perihan Abla” gibi, “Süper Baba” gibi, “Kaygısızlar” gibi, “Çocuklar Duymasın” gibi belleğimdeki en iyi Türk aile dizileri arasında yerini aldı. Finali de “Gırgıriye” filmleri gibi toplu düğünle bitti. Unutmadan, Müjdat Gezen de “Gırgıriye”yi beyaz ekrana “Cennet Mahallesi” adıyla taşımıştı. O diziyi de severdim ve Melek Baykal’ın oyunculuğuna en az Binnur Kaya kadar bayılırdım. Dönem olarak 80’ler ve 90’ları çok sevdiğimi yazılarımdan anlıyorsunuzdur zaten. Hem müzik, hem de sinema ve dizi olarak… Programları bile başkaydı. Rahmetli Levent Kırca’nın “Olacak O Kadar”ı, Yasemin Yalçın’ın “İnce İnce Yasemince”si, Bülent Kayabaş’tan İsmet Ay’a efsanevi bir oyuncu kadrosu bulunan “Kim Bunlar?”, Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın “Güler misin, Ağlar mısın?”ları, Hamdi Alkan’ın “Reyting Hamdi”si, Demet Akbağ’ın “Bir Demet Tiyatro”su olmasa günümüzde Ali Sunal ve Onur Atilla gibi oyuncular “Güldür Güldür”ü; İbrahim Büyükak ve Eser Yenenler gibi oyuncular “Çok Güzel Hareketler Bunlar”ı yapabilir miydi, bilemiyorum. O dönemin müzikleriyle ilgili zaten yüzlerce yazı yazmıştım. “Seksenler” dizisinde de yıllar ilerledikçe Ergun Plak’ta raflarda Barış Manço, Michael Jackson, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Cem Karaca gibi sanatçıların plaklarını ya da kasetlerini; duvarlarda ise o yıllardaki filmlerin, konserlerin ya da tiyatro oyunlarının afişlerini görürdük. “Hey gidi günler” derdik. Oyuncularından Ayberk Atilla’yı Atatürk Havalimanı’nda nasıl görüp de fotoğraf çektiremediğimi #BirazPopBirazSezen albümü kritiğimde anlatmıştım. Kendisi vefat etti, artık böyle bir şansım yok ama bundan 1 sene evvel, yani 1 Nisan 2016’da Bekçi Bekir’i oynayan Hacı Ali Konuk, Kasap Bahtiyar’ı oynayan Faruk Sofuoğlu, Berber Sinan’ı oynayan Ali Fuad Pekzeren, Başkomiser Rıza’nın eşi Emel’i oynayan Bahar Süer ve Butik Ali’ye hayat veren Hakan Bulut’u pasaport kontrolünde yakalayıp tek karede bir araya getirmiştim. Aslında “Nevzat” karakterini canlandıran Eray Yasin Işık’ı da görmüştüm ama yanlarına gittiğimde kaybolmuştu. İşte evvelsi gün #SeksenlerVeda hashtag’ini bölümün konusu olduğunu gördüğümde Twitter’da bu fotoğrafı paylaşmıştım. “Seksenler” dizisinin resmi Twitter hesabı dahil defalarca bazı Twitter kullanıcıları tarafından retweet’lendi ve şu ana kadar 128 beğeni aldı bu tweet’im…
#SeksenlerVeda 7 yıldır düzenli olarak takip ettiğim tek Türk dizisi bugün bitiyor. 😿 Diyaloglu, sıkmayan tek diziydi. @SeksenlerMinT pic.twitter.com/1ELMRHFljc
— Turgay Suat Tarcan (@T_S_T_) May 27, 2017
Yazıma son verirken geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz eski futbolcu Recep Adanır, MotoGP şampiyonu Nicky Hayden, eski James Bond’lardan Roger Moore, Galatasaray’ın efsane başkanı Ali Tanrıyar ve Ariana Grande’nin Manchester konserine düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybeden gençleri rahmetle anıyorum. Bu patlamada Türk kökenli Martyn Hakan Hett de gözlerini hayata yummuştu ve kendisi tıpkı benim gibi bir Mariah Carey hayranıymış. Mariah da ona özel taziye mesajı yazdı. Hepsi nur içinde yatsınlar… Felç geçiren “Yılan Hikayesi” oyuncusu Ayten Gökçer ve kanserle mücadele eden Hülya Koçyiğit’e de acil şifalar diliyorum ve bir an önce aramıza dönmelerini diliyorum.