Geçtiğimiz günlerde Altın Küre Ödülleri dağıtıldı. Bizi işin sinema kısmı değil, müzik tarafı ilgilendiriyor. O yüzden Lady Gaga üzerine yoğunlaşacağım. Lady Gaga bildiğiniz gibi “Shallow” şarkısı ile soundtrack ödülünün sahibi oldu. “2018’in En İyi Şarkıları” listesini yaparken Bradley Cooper düeti olan bu parçayı atladığım için pişmanlık duysam da listeyi yaptığımda filmi izlemediğim için vicdanımı biraz olsun rahatlatıyorum. Altın Küre töreninden sonra Glenn Close’un evine götürdüğü “En iyi kadın oyuncu” ödülünü aslında Lady Gaga’nın hak ettiği yönünde birçok yorum olunca “A Star Is Born” filmini merak edip izledim.
Şimdi ise “Bohemian Rhapsody”den sonra yine bir sinema kritiği ile karşınızdayım bu yüzden… Freddie Mercury’nin hayatını anlatan film drama dalında en iyi film seçildi. Hem bu ödül, hem de Mercury’yi hakkıyla canlandıran Rami Malek’in Bradley Cooper’ı sollayarak “en iyi aktör” kategorisinde ipi göğüslemesi Queen grubunu beyaz perdeye taşıyan filmin hakkıydı. Bunu belirtmeden geçemeyeceğim ama 3 ay önce vizyona giren “Bir Yıldız Doğuyor” filmini izledikten sonra sahne adını Queen’in şarkısı “Radio Ga Ga”dan alan Lady Gaga’nın performansını çok beğendiğimi söylemeliyim. Tabii ki de Glenn Close’un filmini de izlemem gerekiyor objektif bir karar verebilmek için ama şu anda konumuz “A Star Is Born”… Lady Gaga bu filmde yine kendi kulvarında bir yıldız oluyor. Saçlarını boyuyor, dansçılarıyla dans ediyor falan.
Daha önceden farklı versiyonlarında Judy Garland, Janet Gaynor ve en önemlisi Barbra Streisand’ın Ally isminde olmasa da Lady Gaga’nın rolünü canlandırdığı filmin 2018 versiyonunun çekileceği açıklandığında aslında bu rol Beyoncé’ye verilmişti. Sonradan ne olduysa Lady Gaga rolü kaptı. Zaten herhalde Beyoncé “Benim burnum büyük, sanatçı güzelliğine sahip değilim” dese herhalde gülünç olurdu. Çünkü kendisi en güzel şarkıcılardan birisi… Belki ırkçı bir yaklaşım yaparlardı. “Zenciyim diye müzik yapımcıları şarkılarımı kabul etmiyor” filan derdi. Gerçi devir de değişti. Şu anda müzik piyasasına siyah tenli sanatçılar yön veriyor. Neyse, Lady Gaga’nın ise tıpkı Barbra Streisand gibi kemerli bir burnu var. O yüzden bu rol için biçilmiş kaftan olmuş. Tabii ki karizmaları var, o ayrı mesele… Daha önceden detaylı bir yazı yazdığım Glee dizisinde de Lea Michele’in canlandırdığı Rachel Berry karakterinin benzer bir sorunu vardı. Hatta estetik ameliyat yaptırmaya karar veriyordu bu yüzden ama arkadaşları “Sen Barbra Streisand hayranısın. Onu örnek alıyorsan onun da burnuna rağmen her şeye göğüs gerdiği gerçeğini görmelisin” diye vazgeçirmişlerdi. Mariah Carey’nin 2001 tarihli “Glitter” filmi de “A Star Is Born” filmiyle benzerlikler taşıyordu. Bir divayı ünlü yapıp onunla evlenen ve sonra şöhreti sönüp hayatını kaybeden bir adamın hikayesiydi.
Amanin, spoiler verdim galiba. 😀 Ama vermek zorundaydım. Çünkü birazdan bahsedeceğim ayrıntı filmin sonuyla ilgili. Bu yüzden spoiler almak istemeyenler yazının geri kalanını okumasınlar. Fakat filmi izleyenler veya izlemeyi düşünmeyenler devam edebilirler. Barbra Streisand’ın “Bir Yıldız Doğuyor” versiyonunda Kris Kristofferson’ın canlandırdığı John Norman Howard karakterinin ölümü sahnede gerçekleşiyordu ve motorsiklet kazası neden oluyordu talihsiz sonuna… Bradley Cooper’ın canlandırdığı Jackson Maine karakterinin John Norman Howard ile alkol sorunları benziyor ama ölüm şekilleri tıpkı akıllı telefonlarla, YouTube’larla filmin günümüze uyarlanıp değişmesi gibi seyirciye ters köşe yaptırıyor. Jack, garaja giriyor. Motorsikletini görünce yine aynı hazin sonu yaşayacağını düşünüyorsunuz ama komidinin üzerinde bir silah görüyorsunuz ve garaj kapısı kapanıyor. Kendisini nasıl vurduğunu göstermiyor.
Artık sadete gelmek istiyorum. Belki size komplo teorisi gibi gelebilir ama resmen bu ölüm şekli Nirvana’nın vokalisti Kurt Cobain’in ölümünün bir parodisi gibi geldi bana… Cobain de Seattle’daki evinin garajının üzerindeki odada silahıyla vurulmuş şekilde bulunmuştu. O da uyuşturucu ve alkol sorunu yaşıyordu ve Courtney Love adında ünlü bir şarkıcıyla evliydi. Courtney asıl şöhreti Kurt ile evlendikten sonra yakalamıştı. Kurt Cobain’in ölümü şaibeliydi. Hatta İlluminati tarikatının onu öldürüp intihar süsü verdiği söylenir. Kanıtı da intihar mektubunun son satırlarındaki el yazısının Cobain’e ait olmamasıdır. “A Star Is Born” filminde de Jack’in nasıl öldüğü gösterilmiyor. Aslında filmde Ally onu arabayla aldıracaktı. O arabadakilerin eve nasıl geldiğini falan göremiyoruz filmde… Bence filmde verilmiş mesaj şu… Lady Gaga gibi illuminatiye gönül verdiyseniz, “Pantolonunu sevdim, çıkar onu bebeğim” tarzında cinsellik içeren şarkılar yapıyorsanız (gerçekten Gökhan Tepe’nin şarkısından bahsetmiyorum, Lady Gaga da filmdeki şarkılarının birisinde benzer şeyler söylüyor) zirvede kalıp yaşarsınız. Fakat önceki yıllarda Michael Jackson’a da teklif edildiği söylenen ve ne tesadüftür ki karakter adı Jackson Maine olan müzisyen gibi sanat için yaşıyorsanız, sektöre karşı geliyorsanız imajınız tıpkı Michael ya da Kurt gibi zedelenir, zirveden düşürülürsünüz, sonra öldürülürsünüz.
Buna şehir efsanesi diyebilirsiniz ama subliminal mesajlar aleni bir şekilde gözümüze her yerde sokulurken hala “İlluminati diye bir tarikat yok” diye diretiyorsanız gözünüzü açmanız gerekiyor bence… Adı bende saklı olan Mısırlı bir tanıdığım var. Ona illuminati hakkında ne düşündüğünü sormuştum. Böyle bir tarikatın olduğunu, hatta okulda derste gördüklerini söyledi. Ve neler neler yapıyorlarmış? Duyunca şok oldum. Mumyaları canlandırma ayinleri filan yapanlar varmış. Büyü çok kullanılıyormuş. Ve illuminatiye karşı çıkan ünlülerin de ölüm şekilleri benziyor. Örneğin Whitney Houston öldüğünde cenazesini ayin yapmak üzere laihtler, firavun heykelleri olan bir tapınağa götürmüşlerdi. Gizli kamera görüntüleri YouTube’da var. Tapınaktan içeri girdikten sonra Mısır’da yaşamış bir kadın şarkıcının mumyasıyla beraber Whitney Houston’ın cesedine büyü yapıldığı söyleniyor. Artık neler yaşandı orada? Bilemiyoruz. Ruhun beden değiştirmesi bile olabilir. Yöntemler genelde aynı… Hep ilaçlı iğne, uyuşturucu, hap, hatta bazen silah… Hatta bana Lady Gaga’nın da ödül aldığı Altın Küre Ödül Töreninde yaşanan bir olay tuhaf geldi. Fonda LMFAO grubunun ‘Shots’ şarkısı eşliğinde ünlü konuklara durup dururken beyaz önlüklü kişilerin gelip grip aşısı yapmaları acayip bir durumdu bana göre… Evet “Shots” bir fırt içki anlamına da geliyor ama aynı zamanda silah atışı da demek… Uyuşturucu vuruşu da demek… “If you not drunk ladies and gentlemen, get ready to get f_cked up” diye sözleri başlayan bir şarkıyla ünlülere iğne yapmalarında bir bit yeniği var bence. Belki de ekranda gösterdikleri ya da arka planda göstermedikleri bir ünlüye batırdıkları şırınga, grip aşısı değildi. Ölümcül bir virüsü bulaştırdılar belki de… Yakında çıkar kokusu… Aynı törende de Christian Bale’in konuşmasında açık açık şeytana teşekkür etmesi de ayrı bir tartışma konusuydu.
Laf lafı açtı ama yazım genelde Altın Küre Ödülleri ve İlluminati Kraliçesi Lady Gaga’nın filmi eksenindeydi. Geçtiğimiz günlerde Neil Young’ın kendisi gibi müzisyen eşi Pegi Young, milli güreşçi Salih Şahin, 70’li yılların pop ikilisi Captain & Tennille’den tanıdığımız Daryl “Captain” Dragon, ünlü aktör Bob Einstein, Arizona Cardinals oyuncusu Kwamie Lassiter, WWE güreşi spikeri Gene Okerlund ile Norveç asıllı Avustralyalı manken ve aktris Annalise Braakensiek hayatını kaybetti. Her yazımda olduğu gibi maalesef yine yitirdiğimiz kişilere adıyorum yazımı…
NOT: 09.01.2019’da yazdığım bu yazım ilk olarak aynı gün http://www.sadecemuzik.net/Turgay-Suat-Tarcan/lady-gaga-alt-n-kuere-yi-hak-etti-mi.html adresinde yayınlanmıştır.