24 HAZİRAN 2007 PAZAR: Bugün benim için çok önemli günlerden biriydi. Çünkü en sevdiğim metal topluluğu Evanescence İstanbul Turkcell Kuruçeşme Arena’da konser verecekti. Şebnem Ferah’ın 2003 yılında verdiği Anadolu Hisarı konserinde söylediği “Bring Me To Life” sayesinde keşfettiğim, herkesin o konserde şarkıyı ezbere söylemesi karşısında şaşırdığım ama aslında daha önceden sinemada tek başıma izlediğim “Daredevil” filminde çaldığını öğrenince daha da çok şaşırdığım grubu dünya gözüyle izleyecektim. “Fallen” albümünü aldığımda hayranlık beslediğim grup bu albümü izleyen “Anywhere But Home” ve “The Open Door”la hayranlık duygularımı perçinlemişti. Ayrıca solistleri Amy Lee’nin benim için özel ve anlamlı birkaç özelliği de vardı. Tipi Şebnem Ferah’ın gençliğini andırıyordu. Ayrıca sesi de Şebo’nun biraz daha kalınıydı. Tabii ki Türk Rock müziğinin kraliçesi hem nitelik olarak, hem de kalbimdeki yeri olarak Amy Lee’yla mukayese kabul etmez ama Şebnem Ferah bile Evanescence’i ilk duyduğunda kendi söylüyor sanmıştı ve Evanescence, The Jacksons’tan sonra en sevdiğim yabancı grup olmuştu işte… Ayrıca Amy Lee ile bir ortak özelliğimiz daha vardı. İkimiz de Michael Jackson hayranıydık ve favori albümümüz “Dangerous”tı. Ben Michael Jackson t-shirt’üyle klipler yapıyordum evimde, o da Michael Jackson t-shirt’üyle konserlere çıkıyordu. İnternetten MJ t-shirt’lü fotoğraflarını bulunca çok şaşırmıştım. İstanbul konserinde de pop, rock, R&B, soul ve disco’nun kralının t-shirt’ünü giymesini umdum fakat bu çok az bir ihtimaldi ama belki bir tesadüf olurdu. Tabii ki olmayacaktı…
Öğleden sonra Evanescence kolyemi taktım. Tabii ki herkes Evanescence t-shirt’leri giyip gelecekti ama benim sadece kolyem vardı işte… Fakat biletimi almak için çekmecemi açtığımda geçici Evanescence dövmem de olduğunu fark ettim. Blue Jean dergisi aylar evvel vermişti. Ben de tabii ki hemen dövmeyi yaptım. Gümüş yüzüklerimi, pantolon zincirimi, kuru kafalı t-shirt’ümü, boyun tasmamı, bilekliklerimi takıp gençliğime dönmenin heyecanıyla Taksim’e gittim. Orada t-shirt’ümü tamamlasın diye kuru kafalı bir gümüş yüzük daha aldım. Aslında kuru kafalı bir yüzüğüm vardı ama geçen sene Şebnem Ferah’a hediye etmiştim, parmaklarına bizzat kendim takmıştım. Artık kendimi hazır hissediyordum. Sarıyer otobüsüne binip konser alanına gitmek için Kuruçeşme’ye doğru yol aldım. Birkaç adama “Oraya gittiğimizde bana haber verebilir misiniz?” diye sordum. “Zaten görünüyor yanından geçerken ama yine de söyleriz” dediler. Derken Muharrem adındaki üniversiteli bir genç geldi ve kolyemi görüp kendisi gibi Evanescence konserine gideceğimi anladı. Birlikte izlemeye karar verdik. Zaten otobüse tek binen konserci o değildi. Daha sonra başka gençler de otobüse bindiler. İşte bir konser klasiği daha… Konserlere giden gençlerin yaş ortalamasının düştüğünü, 27 yaşımdan ay aldığım için aralarında yaşlı durduğumu bir kez daha anladım. Neyse ki genç gösteriyordum, aralarında göze batmıyordum. Ayrıca konser alanına gittiğimde 30’lu, 40’lı yaşlarında seyircilerin de olduğunu görünce rahatladım. Belki Evanescence grubunun solisti Amy Lee bile 24 yaşındaydı, yani o bile benden küçüktü ama müziğin, kalitenin tadını çıkartmaya herkesin hakkı var… Hayatım boyunca konserlere, festivallere gitmek istiyorum zaten…
Sıra epey uzundu ama arkamda oluşan kalabalığı görünce iyi bir yerde olduğumu biliyordum. Belki önümde epey insan vardı ama arkamda daha fazlası vardı. Saat 17:00 gibi sıradaydım. Kapılar 18:00’de açılacaktı ve 17:45 gibi grubun minibüsü önümüzden geçti ve girdiler. Tabii ki çığlıklar, “Ağlamak istiyorum” lafları ve grubu görebilmek için sırasını kaybetme pahasına oraya yönelen hayranları arasında… Saat 18:00’de arkamdaki kızın dediği gibi bir mucize oldu ve sadece ana kapıdan değil, yanımızdaki parmaklıklı bölmeden de almaya başladılar. Böylece belki bizden önce gelenlere haksızlık oldu ama konseri rahat rahat izleyen V.I.P. bölümünü saymazsak bizim bölümün en önlerindeydik. Sahnenin önünde olamasak da sahneye çok yakındık. Önümüzdeki uzun boylular olmasa mükemmel bir yerdeydik ama olsun, boyunlarının arasından görebilecektik.
İlk önce saat 19:00’larda ön grup Gripin sahneye çıktı. Aslında ön grubun Hayko Cepkin olacağı duyurulmuştu ama biletimde “Ön grup: Gripin” diye yazıyordu. Zaten Hayko Cepkin’in 18:00’de Taksim’deki bir müzik markette imza günü vardı. Orada dolaşırken görmüştüm. Duyduğum dedikodular doğruysa Evanescence’e Hayko Cepkin’in konser videolarını yollamışlar, Evanescence ise gösterilerinin çok sert olduğunu öne sürüp Hayko’yu kabul etmemiş. Zaten Gripin’in çıkması benim açımdan iyi oldu. Çünkü Hayko Cepkin’i zaten Trend Show ‘07’de izlemiştim. Hatta onunla fotoğraf çektirip ondan imza bile almıştık kuzenimle… Fakat Gripin’in konserine hiç gitmemiştim. Başta “Elalem” olmak üzere şarkılarını da seviyordum zaten. Gripin konseri sırasında Türkiye’nin Amy Lee’si, hatta ondan da daha ötesi olan Şebnem Ferah konseri izlemek için geldi. Hemen önümüzdeki demirliklerin önünden geçti. Herkes çıldırdı. Ben dahil herkes “Şebooo!”, “Şebneeeeem!” diye bağırmaya başladı. Gripin de hiçbir şey olmamış gibi şarkısını söylemeye devam ediyordu, ayıp oldu gruba… Herkes Gripin konserini falan unuttu çünkü… Hatta kısa bir süre sonra Birol “Evet, burada bir arkadaşımız var, onu sahneye çağırıyoruz” deyince herkes Şebnem Ferah çıkacak sanıp sevindi, çığlıklar atmaya başladı. Fakat “Baba Mesleği”ni söylemek için maNga’dan Ferman Akgül geldi. Yine de herkes “Şebnem Ferah’ı da çağırın” anlamında “Şebneeeem! Şeboooo!” diye bağırıyordu. İnsanlar “Sensiz İstanbul’a Düşmanım” şarkısında da Emre Aydın gelecek sandılar ama gelmedi. Eğer o da gelseydi “Zor Geliyor” şarkısı için Pamela Spence’in sahneye çıkacağını bile sanabilirdik. Yine de herkes o sahnede Şebnem Ferah’ı görmek istiyordu. Buna rağmen Gripin herkesi eğlendirmeyi bildi ve iyi bir performansla konserlerini tamamladılar.
Gripin konseri bittikten sonra ise örtüler, perdeler açıldı ve Evanescence’e özgü logo ve simgeler ortaya çıktı. Saat 21:00 olduğunda Amy Lee, Will Hunt, Troy McLawhorn ve Tim McCord’dan kurulu Evanescence sahnedeydi. Amerikan alternatif rock dünyasının Grammy ödüllü topluluğu Evanescence, Avrupa turnesinin İstanbul ayağında Kuruçeşme Arena’da verdiği konserde kendisini izlemeye gelen yaklaşık 10 bin kişiye coşkulu anlar yaşattı. Açılış şarkısı, Open Door albümünden Weight Of The World oldu. İlk şarkıda önümüzdeki uzun boylular kazık gibi cüsseleri yetmiyormuş gibi bir de kollarını kaldırınca Amy Lee’nin ancak uçuşan saçlarını görebildik. Sonraki şarkılarda seyircilerin sakinlemesiyle beraber Amy Lee’yi ve orijinal kadrodan eser kalmayan grubu daha net görebildik. Siyah bir atlet ve kırmızı ekose etek giymişti. “Merhaba İstanbul” gibi Türkçe sözler söylemesi hepimizin hoşuna gitti. Üstelik gayet de düzgün söyledi. Daha sonra sırasıyla Sweet Sacrifice, Going Under, The Only One, Lithium, Good Enough, Whisper, Call Me When You’re Sober, Imaginary, Bring Me To Life, Haunted, All That I’m Living For, Lacrymosa ve bis şarkıları olan My Immortal’la Your Star gibi sevdiğim Evanescence şarkılarını Amy Lee’yi çıplak gözle canlı canlı söylerken görerek dinlemek herhalde hayatımın unutamayacağım anılarından biri oldu. 18. yüzyılı andıran gotik kıyafetleriyle, ekoseli kırmızı eteğiyle çok karizmatik duruyordu. Beline bağladığı kırmızı şalı da seyircilere atmış ama ben fark etmedim. Her ne kadar şeytan kulağı taçlarını satan seyyar satıcı “Bayan Eva da bundan takıyor” ya da “Bayan Emma da bundan takıyor” diye sattığı ürünün reklamını yapsa da yaklaşık 10.000 Evanescence hayranının karşısında Amy vardı işte… Işık oyunlarıyla konsere tam bir karnaval havası hakimdi. Sahnede neden piyano olmadığını merak ediyorduk, hatta ben bir MJ Fan hayalperestliğiyle “Belki sahnenin altından çıkar piyano” demiştim, çevremdekiler de “Dostum, çok yaratıcısın” demişlerdi. Fakat sahneye üç kez piyano getirildi de rahatladık. Amy Lee www.evanescenceturkey.com sitesine de teşekkür etti. O siteye üye değilim ama en kısa zamanda olacağım, çünkü Amy Lee onlara teşekkür ettiğine göre Evanescence’in Türkiye’ye gelmesinde rol oynayacak kadar büyük olmalılar. Konsere gelen ünlüler arasında Edip-Süzet İlkbahar, Yavuz Bingöl- Burcu Kara, Zeynep Dereli Pekin, Esra Oflaz, Senem Kibar- Mert Gocay, Seçkin Piriler ve Göksel de varmış ama onları görmedim. Fakat ebeveynlerinle gelen çocukları ve rockçı türbanlıları ben de gördüm. Sahnede 1 saat 10 dakika kalan grup bu kısa süreye rağmen konseri izlemeye gelenleri tatmin edecek bir performans sergiledi.
Konser 10:30 gibi bitti. Muharrem’le beraber Taksim otobüsünü bekledik ama otobüs 11:45 gibi geldi. Aslında durağa gittiğimizde bir Taksim otobüsü kalkmak üzereydi ama çok kalabalık olduğu için binmemiştik. Taksim’de Mc Donald’s’ta yemek yedikten sonra dolmuşa binip evlerimize döndük.
©2007 TST Interactive Company