ATLAS JET’LE UÇUYORUZ, ATLAS SAHAF’LA DİNLEYİP OKUYORUZ
SadeceMuzik.Net sitesi olarak bugüne kadar ünlü sanatçılarla röportaj yapmıştık. Bundan sonra artık müzik sektöründe farklı meslekler yapan kişilerle de röportaj yapmaya karar verdik. Bunun ilk örneği plakçıları temsilen Atlas Sahaf’ın sahibi Erdem Kutlu oldu.
TURGAY SUAT TARCAN: Merhaba Erdem. Arkadaşım olduğun için biliyorum. Bir kitapevi ve müzik market elemanlığından sonra istifa edip kendi dükkanını kurmaya karar verdin. Çok riskli bir karardı ama başardın. Bu sevda nasıl başladı? Kendinin de arşivci olman bunda etkili oldu mu?
ERDEM KUTLU (ATLAS SAHAF): Merhaba Turgay. Öncelikle buradan tüm kitapseverlere ve müzik arşivcilerine selamlarımı gönderiyor, köşende bana yer verdiğin için teşekkür etmek istiyorum. Evet 10 seneye yakın bir süredir kitapevi ve müzik marketlerde satış danışmanlığı göreviyle çalıştım. Bu sevda nasıl başladı sorusuna gelecek olursak; aslında arşivci olmamın dışında asker sonrasında bir iş arıyordum ve öncesinde kasiyerlikten başka bir iş deneyimim de yoktu.İlk çalışmaya başlamış olduğum kitapevine de kasiyer olarak başladım aslında. Ne bir kitap deneyimim, kitap okumuşluğum; ne de adam akıllı bir arşivim de vardı diyemeyiz o dönem. Zaman içerisinde kasadan kitap ve müzik reyonlarına geçip işte kendimi geliştirmem ile birlikte aslında kafamda bazı şeyler şekillenmeye başladı. Bu işte sektörel anlamda bir gelecek yoktu fakat bir dükkan açmayı başarabilirsem şansımda yaver giderse iyi bir yere gelebilirdim. Bitirdiğim muhasebe bölümünü de bir türlü sevemedim, bu tipte bir işte hayatta çalışamazdım, vs vs. Birçok etken beni bu yöne itti kısacası. Tabii maddi anlamda da bir birikim olması şarttı dükkanı açabilmek için ve bu 10 sene içerisinde ancak şartlar olgunlaşabildi. Asgari ücretle çalıştığım için birikim yapabilmem kolay olmadı. Bir şeyler yapmalıydım, evet riskli bir karardı ama başaramazsam hayatım ciddi anlamda kötüye gidebilirdi bu benim son çıkışımdı.
TST: İnternet hayatımızı değiştirdi. Yeni nesil artık albüm almıyor. Sinemaya gitmiyor. İnternetten indiriyor. Ama hala arşivcilik sevdası olan müzikseverler de var. Ve plak yıllar sonra tekrar popüler oldu. Yeni albümler bile plağa basılıyor. Bunu neye bağlıyorsun?
EK: Evet internet teknolojisinin bir anda hayatımıza hakim olması iyi yönleri olduğu kadar kötü yönleri de oldu. Batıda koleksiyonerlik ve arşivcilik olayları yaygın olmasına, hatta hala onlarda plak olayı devam etmesine karşın müzik ve sinema sektörü ciddi anlamda darbe yedi dünya genelinde… Türkiye’de koleskiyonerlik kültürü çok yerleşmediği için anında yeni gelene yönelen bir toplum olduğumuz için birden plak, kaset ve CD olayı sırasıyla tarih oldu. İnsanlar elinde bu materyallerden ne kadar varsa çöpe attılar. Birçoğu geri dönüşüme gitti, yok oldu böylelikle. İşte günümüze kadar gelebilenleri sahaflar ve eskiciler sayesinde arşiv yapan kişilere ulaştı ve hayatlarına devam ediyorlar. Ama müzik piyasası çok az insan arasında dönüyor, yeni arşivciler yetişmiyor ve piyasa ciddi anlamda çıkmazda. Plaklar tekrar basılıyor, evet bir geri dönüş var gibi son dönemde. İçinde bulunduğumuz karamsar tabloya azda olsa ışık tutan bir şey tabii. Bunun en önemli nedeni sinema ya da dizi filmlerde plaklara eski şarkılara yer verilmesinden kaynaklı kuşkusuz. Bir diğer nedeni ise bana göre adam akıllı müzik üretimi olmayışı ve ciddi içi boş şarkılar yapılması. İnsanlar o eski müziklerdeki sıcaklığı, ruhu bulamıyorlar ve bu şarkıları keşfettiklerinde (üst kuşak zaten biliyor, yeni nesil için söylüyorum) yönelebiliyorlar. Aslında popüler kültürün içerisine biraz daha katılsa genç arkadaşlar daha çok fark edecek ve yönelecek ama aydın kesim taşın altına elini koymadığı ve sürekli eleştirdiği sürece bu ülkede her şeyde olduğu gibi bu olayda da işler zor gibi görünüyor.
TST: Candan Erçetin son albümü “Milyonlarca Kuştuk…”un CD kartonetinde “Korkarım bu albüm CD kaydıyla buluştuğumuz son albüm olacak.” diye yazmış. Erçetin, değişen teknolojiye karşı değişimlere ayak uydurmak zorunda kalacaklarını yazmış. Bazı sanatçılar da albümlerini, single’larını internetten yayınlıyor. Sence yakın gelecekte orijinal albüm devri bitecek mi?
EK: Albüm devri istese de bitemez, yine çıkar çıkmasına albümler fakat sınırlı sayıda basılır. Yeni çıkanlar kitapevlerinde, benzin istasyonlarında ya da işte zincir marketlerde felan kasa önü yapılır. Şu anki durum da o. Eski materyaller için de insanlar sahaflara ve plakçılara başvurur, bu iş böyle gittiği yere kadar gider. Candan Erçetin’i bu konuda haklı buluyorum, kadın ne yapsın? Hayranları isyan ediyorlar ama hayranları bile gidip kadının CD’sini almıyor ve indiriyorsa netten, korsancıdan alıyorsa zaten halkın genelinin umurunda olmadığı için yapılacak fazla bir şey kalmıyor. Bu konuda söylenecek çok söz var ama teknoloji korkunç derecede gelişiyor ve bizler onunla ne ölçüde mücadele edip karşısında durabiliriz bu ayrı bir soru işareti.
TST: Dükkanına en çok hangi yaş grubu ilgi gösteriyor? Ve en çok hangi sanatçıların eski plakları, kasetleri ve CD’leri ilgi görüyor?
EK: Dükkana lise, üniversite öğrencisi genç arkadaşların yanı sıra aslında her kuşaktan ilgi var denilebilir. Sayı yeterli mi dediğimizde; evet dükkanı döndürecek kadar. Zaten piyasayı bir şekilde döndürecek kadar insan var ama 80 milyonluk ülkede 8 bin insan çıkar mı dediğimizde tablonun korkunçluğu ortaya çıkıyor. Piyasa içerisinde ki arşivcilerin birçoğu arşiv yapma derdinden çok son dönemde plak fiyatlarının yükselmesinden dolayı “ben de alır satarım” mantığıyla plak topluyorlar. Mantık bu olunca da herkes para eden sanatçıların bilhassa da yerli plakların peşinde. Esnafı çektiği yüksek fiyatlardan dolayı eleştiren arşivci elindeki ürünü satacağı zaman esnafın çektiği yüksek fiyatı çekiyor. Herkes Anadolu Pop ve Pop müzik plaklarının peşinde… Müzikaliteden çok arz talebe göre şekilleniyor fiyatlar piyasada. Bir Zeki Müren Long’una XXXX gibi fahiş bir fiyat çekilirken bir Mozart plağı X lira ediyor. Aradaki uçurum korkunç. “Issız Adam”da patlayan bir şarkı acayip para ederken ondan kaç gömlek üstün şarkı para etmiyor. Esnaf arasındaki rekabetlere ve kaosa girmek istemiyorum ayrıca. Kısacası leş bir piyasa ve bu piyasada var olabilmek ayakta kalabilmek öyle karşıdan göründüğü gibi kolay değil. Önüne gelenin yapabileceği iş değil. Bir yerde para varsa zaten neyse…
TST: Büyük bir Barış Manço fanatiği olduğunu biliyorum. Michael Jackson hayranlığının da farkındayım. Peki kişisel olarak senin favorilerin başka kimler?
EK: Gözümüzü açtık, Barış Manço’yu gördük tabiİ; onun yeri ayrıdır. Onun şarkılarıyla büyüdük, erken kaybettik Barış Abi’yi vs. Michael Jackson da öyledir. O da bizleri yabancı müziğe yönelten ilk sanatçı olmuştur belki de birçoğumuzu olduğu gibi. Favorilerime gelecek olursak liste uzar gider fakat top 5 diyecek olursak “1- Pink Floyd 2- Michael Jackson 3- Led Zeppelin 4- The Beatles 5- Queen” diyebiliriz.
TST: Sence sahaf, plakçı, v.s. açmak için kültürlü olmak gerekir mi?
EK: Tabi ki belli bir kültür düzeyi olması gerekir fakat ülkemizde her konuda olduğu gibi bu olayda saldım çayıra mevlam kayıra. Bir kere sahaf olabilmenin bir sürü kriterleri var ve bende bile bunların birçoğu yok. Evet, Atlas Sahaf dükkanın ismi ama ben biraz Sahaf ismine ve eski kitap kültürüne dikkat çekme amaçlı sahaf ünvanını kullanıyorum. “Atlas ismi bu arada nerden geliyor?” diyenlere “Ayn Rand Atlas Vazgeçti” kitabından geliyor; kendisi idol aldığım bir düşünürdür. Yoksa bu ismi hak etmek öyle kolay bir şey değil. Bir kere benim güncel ve popüler kitaplar üzerine ciddi anlamda bilgim var bu tip kitapları satan mağazalarda çalışmamdan dolayı yoksa sahafların yanında çalışmadım bugüne kadar. Sahafiye olayı çok farklı bir şeydir. Sahaflık demek bir kere Osmanlıca kitap demektir, eski baskı kitaplar demektir, eski evrak yani efemera dediğimiz olay eski fotoğraflar demektir. Sahafın bunlar hakkında bilgisi vardır; bunları alır satar. Ayrıca üç beş dil bilir önüne bir şey kondu mu şak diye bunun tercümesini ve bilirkişiliğini yapar. Bu kıstasların hiçbiri bende yok bir kere. Zaman içerisinde bu tip materyallerden elime geçtikçe alıp sattıkça illaki öğreneceğim vs ama bu kolay bir yol değil öyle. Müzik konusunda bile çok eksiklerim var. Evet o konuya daha çok hakimim belki ama yeri geliyor öyle bir plak çıkıyor ki yav bu ne eder ki hiç çıkmamış şimdiye kadar karşımıza açıyoruz netten ederini bulmaya çalışıyoruz. Plaklar para ettikçe üstte de belirttiğim gibi çok insan piyasaya atlamaya başladı ve evet Üç Hüreller diye biri ya da Pink Floyd diye biri diyen adamlar dahi bile plak alıp satar oldu. Bir yerden toplu plak partisi bul çok uygun fiyata sonra yığın pazara sat vs. Olay bu hale geldi ve plak bulabilmekte alıp satabilmekte böyle bir ortamda ciddi zorlaştı.
TST: Herkes artık 70’ler, 80’ler ve 90’lardaki gibi müzik yapılamadığını söylüyor. Halbuki teknoloji epey ilerledi ve yeni sound’lar çıktı. Sence neden eski ruhu yakalayamıyorlar?
EK: Absürd bir durum… Gerçekten her şey ilerlerken bir yandan geriye gitmesi. Teknoloji birçok şeyi kolaylaştırdığı gibi mücadele ruhunu da yok ediyor bir yandan. Böyle olunca da herkes işin kolayına kaçıyor, umursamıyor. İyi kaliteli şeyler üretilemiyor. İllaki arada iyi sanatçılar çıkıyor, çıkmıyor değil ama ortam inanılmaz dejenere.
TST: D&R’larda, Megavizyon’larda, Mephisto’larda bulamadığımız albümleri senin ve diğer plakçıların dükkanlarında bulabiliyoruz. Müzik firmaları o albümleri tekrar bassalar nasıl hasretle beklendiğini biliyorlar mıdır acaba?
EK: Müzik firmaları bu ortamda hiçbir şey yapamazlar, çoğu da kapandı zaten. Anca işte maddi beklentisi olmayan idealist insanlar telif haklarını satın alıp mesela firmalardan o eski kayıtları müzikseverlerle buluşturabiliyor. Bunların en başında Ossi Müzik firması; Hakan Eren geliyor. Yine Kalan Müzik; Hasan Saltuk, Odeon firması, Yavuz Plak ve Ada Müzik’in yaptığı çalışmalar var. Zaten bu adamlar bir şey yapmasa ya da arşivciler olmasa Türkiye’nin müzik arşivi diye bir şey yok. Sahaflar ve eskicilerinde işte eski materyallerin kurtarılmasında oynadığı rol büyük ayrıca. Unkapanı’ndaki birçok firma kapatırken arşiv kayıtlarını makara bantları ve plakları çöpe attılar yada komple imha ettirdiler. Hey gidi burası Türkiye! Detaya girsek ne absürd olaylar var. Daha da boş verin, siniriniz bozulur.
TST: Senin dükkanında plakların, kasetlerin, CD’lerin, hatta kitapların gayet uygun fiyata satıldığını; hatta okullara kitaplar bağışladığını biliyorum. Fakat Gitti Gidiyor, e-bay gibi sitelerde bazı uyanıklar nadir bulunan albümleri çok uçuk fiyatlara satabiliyorlar. Onlarla ilgili neler düşünüyorsun?
EK: Evet fiyatlar çok yüksek. Bu fiyatların olduğu bir piyasaya yeni arşivciler katabilmek te çok zor. Asgari ücretle geçinen bir ülke yada bir öğrenci bu fiyatlara nasıl plak toplasın, arşiv yapsın? Esnaf arkadaşlar da sadece bu işle geçinmeye çalışıyorlar, onlara da hak veriyorum; dükkan işletmek kolay bir şey değil ki. Dükkan kiraları çok uçuk olmasının yanı sıra vergilerin yüksek oluşu ayrıca bu materyallerin eskisi gibi bulunmayışı baskılarının tükenmiş olması da fiyatları ciddi arttıran etkenler. Bende fiyatlar ciddi anlamda uygun ama her şeyi de öyle uygun veremiyorum. Ayakta kalabilmek için benimde yüksek sattığım kalemler var sana ya da başka arkadaşlara denk gelmedi ama yüksek fiyata plak ya da bir kitap sattığım oldu benim. Oluyor olacak ta ayrıca yoksa ayakta kalamazsın; inanın karşıdan göründüğü kadar kolay bir iş değil, tekrar söylüyorum.
TST: Yine de senden aldığım aynı ürünü internetten araştırdığımda farkı gördüğümden dolayı bunları söyledim. Neyse, genelde sahaflar Kadıköy, Taksim gibi yerlerde olur ama sen Bahçelievler’de böyle bir eksikliği giderdin. Zor olmadı mı?
EK: Bugüne kadar hiç denenmemiş bir yerde dükkan açtım, evet. Ben bu semtte doğdum ve büyüdüm; öncelikli nedeni budur. Ama benim bu noktada açmam ve bu işlere yönelmemdeki en büyük etken aslında siyasidir. Detaylara girmek istemiyorum nefret uyandırıyorum, çünkü propaganda yapılacak yer değil ayrıca. Şunu söyleyeceğim; sadece bu işi çok zor, bir noktada başardığın zaman başarılısındır. Kadıköy’ün Taksimin göbeğinde en işlek noktada dükkan açıp ego tatmini ben de yapabilirdim ama yapmadım.
TST: İnsanlar dükkanına nasıl ulaşabilir ve dükkanına yeni düşen ürünlerle ilgili gelişmeleri takip edebilecekleri bir sosyal medya sayfan var mı?
EK: Dükkanım ulaşım konusunda biraz sıkıntılı. 2 otobüs geliyor sadece 97b Beyazıt-Soğanlı ve 98e Bakırköy-Güneşli Basın Tesisleri otobüsleri. Okul durağında indikleri vakit marketin sokağına girecekler ve en köşedeki dükkanım. Metrobüsle gelen arkadaşlarsa Bahçelievler’de inip 15 dakika yürüme mesafesine katlanmak zorunda. “Siyavuşpaşa Cd. Nergis Sk.” Navigasyonlara yazıldığı vakit bulmak kolay. Ayrıca her Cumartesi günü Airport AVM’de kurulmakta olan antika pazarında tezgah açmaktayım, oraya da bekliyorum. Instagram ve Facebook’ta “Atlas Sahaf” diye aratabilirler; sosyal medya ulaşımım da bu şekilde. Herkese selamlar sevgiler. Her şey için bir kez daha sana ve Sadece Müzik.net ailesine teşekkür ediyorum.
TST: Biz de sana vakit ayırdığın için teşekkür ederiz…
NOT: Bu röportaj 12.05.2015 tarihinde http://www.sadecemuzik.net/Roportaj/erdem-kutlu.html adresi için özel olarak yapılmıştır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanımı yasaktır.
Ayrıca 2018’den bir not eklemek istiyorum. Dükkanın yeri geçen sene değişmiştir. Artık adresi “Bahçelievler Mahallesi, İbrahim Erk Sokak, NO: 5 A” ve metrobüsle Bahçelievler durağında indiğinizde yürüme mesafesinde… Kadir Has Center’ın arka sokaklarında bir yerde… E-mail adresi de atlassahaf@hotmail.com
©2015 Sadece Müzik Net / Turgay Suat Tarcan