Bildiğiniz gibi eskisi kadar yazı yazamıyorum. Buna “Acaba yaşlılık mı?” diyesim gelmişti ama günümüze bakıldığında bir film heyecanlandırıyor da mı sinema eleştirisi yazalım? Tek tük adam akıllı sinema filmi çıkıyor. Herkes dijital platformlara yönelmiş durumda… Halk böyle olunca film yapımcıları, yönetmenler ve oyuncular da Netflix, Disney +, BluTV gibi oluşumlar için özel çalışmalar yapmaya başladı. Özellikle pandemi sonrası sinema salonları, tiyatrolar boşaldı. Tehdit bitmesine rağmen hala insanlar “Evde Kal” çağrılarına uymayı bırakmadı. Ya da doğru dürüst bir albüm mü çıkıyor ki albüm kritiği kaleme almak isteyelim? Spotify, Fizy, YouTube Music gibi müzik dinleme uygulamaları her ne kadar plağı tarihe karıştıramasa da CD devrini bitirdi. Artık çok popüler olanlar bile enteresan şekilde albüm yapabilmek yerine single çıkarıp Spotify gibi uygulamalara koyuyor. Artık Michael Jackson, Madonna, Prince, Elvis Presley gibi megastarların çıkması imkansız… Bir gün Justin Timberlake gibi günümüzdeki popüler sanatçılar gibi bile etki yapan biri çıkmaz gibime geliyor. Yelpaze genişledi. Gelecekte Justin Bieber, Lady Gaga, Rihanna gibi isimler de bulunamayacak. Yerlerine yenileri geçecek. Bu böyle sürüp gidiyor. Gençler büyüdükçe şarkıcılara olan merak azalıyor. Yeni gençler de kendi jenerasyonlarını dinliyor. Sadece biz arşivciler onları yaşatıyoruz. Hiç müzik merakımız bitmiyor. Çünkü biz gerçekten müzikseveriz. Birilerini idol olarak gördüğümüz ya da aşık olduğumuz için dinlemiyoruz. Sanatları için dinliyoruz. Sevgimiz gelip geçici değil… Bizim gibi koleksiyonerler yaşamaya devam edecek mi? Yoksa bizim jenerasyon bu dünyadan göçtükten sonra da böyle meraklı bir grup olacak mı? Bana olur gibime geliyor çünkü koleksiyon yapmayı seven gençler tanıyorum. Sadece türümüz azalacak, o ayrı.
Neyse, sadete gelelim. Bazen öyle büyük filmler çıkıyor ki Netflix’ten vakit geçirmek için izlediğimiz filmlerden ayrı bir yere konuyor. Yıllar önce “The Flash filmi 2023 yazı vizyonda” diye duyuru yaptıklarında “Offf çok uzak bir tarih” diye bir The Flash fan olarak sabırsızlanmıştım. “Çüş 42 yaşında olacağım” bile demiştim. 9 yıl önce başlayan ve “Glee” dizisinden de tanıdığımız, özellikle Michael Jackson cover’ı “Smooth Criminal” ile belleklerimize kazınmış olan Thomas Grant Gustin’in başrolde oynadığı “The Flash” dizisini ilgiyle takip ediyordum. Bir baktım, o çok uzak olan tarih gelmiş çatmış bile. Bugün 12:10 seansı için filme bilet aldığıma inanamıyorum. Bir de 100 TL olmasına. 😮 Avlu34’teki Paribu Cineverse’e bir önerim var. Üç boyutlu bile olmayan bir filmin biletinin bu kadar pahalı olması neden koca sinema salonunda sadece benim olduğuma açıklık getiriyor. Tabii ki kimse sinemaya gelmek istemez. Eğer indirim yaparsanız bakın, o zaman nasıl seyirciniz artacak? Güzel yapımlar var. Açıkçası “The Flash”in solo filmini yıllardır beklediğim için sinemaya bu filmi izlemek üzere gelmiştim ama aklım “Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş”, “Transformers: Canavarların Yükselişi” ve “Hızlı ve Öfkeli 10″da da kaldı.
“Adalet Takımı” ve “Suicide Squad: Gerçek Kötüler” yapımlarında The Flash’i “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?” ve “Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları” filmlerinde Credence Barebone’a hayat veren Ezra Matthew Miller canlandırmıştı. Tabii ki “The Flash”in sinema yapımında da süreklilik gerektirdiği için yine Ezra Miller’a emanet edilmiş bu rol… Gelecekte karısı olacak sevgilisi Iris West de ilk kez bu yapımda görünüyor. Karaktere Kiersey Clemons hayat vermiş. Alfred Pennyworth ise birçok DC Comics filminde olduğu gibi yine Jeremy Irons suretine bürünmüş… Fakat tıpkı Marvel evreni filmlerinden “Spider-Man: No Way Home” gibi büyük sürprizler var filmde. Ve bunlardan bahsetmek istediğim için bayağı bir spoiler vereceğim. O yüzden filmi izlemek istiyorsanuz bu yazımı okumayın ya da izledikten sonra okuyunuz. Çünkü 1990 ve 1991 yıllarında yayınlanan “The Flash” dizisinde Barry Allen’ı canlandıran John Wesley Shipp’i de bu filmde göreceksiniz. Ki kendisi meraklılarının bildiği gibi Grant Gustin’in versiyonunda da ara sıra konuk oyuncu olarak yer alıyordu.
“Supergirl”, “Batwoman”, “Gotham”, “Superman & Lois”, “Smallville”, “Legends Of Tomorrow”, “Green Arrow”, “Stargirl”, “Constantine”, “Lucifer”, “Titans”, “Black Lightning” ve “The Flash” gibi DC Comics dizilerinin karakterleri birbirlerinin dizilerini ziyaret etmekle kalmıyorlar, aynı zamanda hemen hemen her sene birkaç bölümlük “Crisis” başlıklı ortak bölümleri oluyor. Tıpkı 70’li yıllardaki Wonder Woman Lynda Jean Carter’ın “The Flash” ve “Shazam! Tanrıların Öfkesi” filmlerinde de görünen Gal Gadot’ın versiyonlarını ziyaret etmesi gibi paralel evren bahanesiyle eski DC Comics filmlerindeki oyuncular ve hatta çizgi filmlerini seslendirenler bile konuk ediliyor bazen. İşte Marvel evreninden “Örümcek-Adam: Eve Dönüş Yok” filmi de bana göre bu DC Comics ortak bölümlerinden esinlenmişti ve bize de keyifle izlemek düşmüştü. Spiderman’i izlerken “Kesinlikle Justice League de bunun film versiyonunu yapmalı” diye düşünmüştüm. Meğer yıllardır beklediğim “The Flash” filmi için bunu yapmaktalarmış. Üstelik favori film kategorim olan zamanda yolculuk temasını da işlerken en sevdiğim zaman makinesi filmlerinden olan “Geleceğe Dönüş” ve “Kelebek Etkisi”ne de gönderme yapıyorlar. Fakat Barry Allen öyle bir kelebek etkisi yaratıyor ki Marty McFly rolünü canlandıran aktör Michael J. Fox değil, “Back To The Future” filminden çıkarılan Eric Stoltz oluyor.
Batman hayranlarını özellikle bu filmi izlemeye davet ediyorum. Çünkü Kara Şövalye’yi hem Ben Affleck, hem Michael Keaton, hem de George Clooney bizzat canlandırmış. Affleck, bildiğiniz üzere “Daredevil” ve “Superman” kostümlerini de filmlerinde giyerek şanslı bir kariyer yapmıştı. Bir başka Bruce Wayne olan Adam West’i ise arşiv görüntülerinden görebiliyorsunuz. Dizisinde Melissa Benoist’in hayat verdiği Supergirl’ü “The Flash” filminde Sasha Calle canlandırıyor. Fakat 80’li yılların Kara Zor-El’i Helen Slater da bize bir sürpriz yapıyor ve rahmetli “Kal-El” Christopher Reeve ile boy gösteriyor. Sürprizler bununla bitmiyor tabii ki. Diğer Clark Kent’ler George Reeves ve Henry William Dalgliesh Cavill’i de bu görsel şovda izleyebileceksiniz kısa kısa da olsa… Hatırlarsanız diğer Superman’ler Tom Welling, Brandon Routh ve Tyler Lee Hoechlin de ortak DC Comics dizisi “Crisis on Infinite Earths”te beraber boy göstermişlerdi. Ama “The Flash” filmindeki en ilginç Clark Kent; Nicolas Cage… Çizgi roman takipçilerinin bildiği üzere aramızdan ayrılan Elvis Presley’in kızı Lisa Marie Presley’in eski eşlerinden Cage, Superman’i canlandıracaktı. Fakat film iptal edilmişti. Bizim dünyamızda gerçekleşmedi belki ama paralel evrende gerçekleşseydi nasıl görünecekti? Bu sorunun yanıtı da bilgisayar yardımıyla da olsa “The Flash” filminde! Film bittikten sonra da lütfen salonu terk etmeyin. Çünkü jenerikten sonra “Aquaman” Jason Momoa’yı da tekrar Arthur Curry rolüyle görebileceksiniz. Kısacası nasıl “Spider-Man: No Way Home”a “The Best Of Spiderman” diyebiliyorsak “The Flash”i de “The Best Of DC Comics” olarak adlandırabiliriz.
Bu yazımı geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz anneannem Nimet Tarhan, Türkücü Nuri Sesigüzel, Türk caz müzisyeni, piyanist şantör Bozkurt İlham Gencer, Rock Müziğinin Babaannesi Tina Turner, Kantonun Kraliçesi Nurhan Damcıoğlu, Şarkıcı ve oyuncu Yıldız Tezcan, Dünyaca Ünlü Keman Virtüözü Suna Kan, Hollywood oyuncusu Richard Treat Williams, Eski İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ve Türk sanat müziği solisti Metin Milli’ye adıyorum.