banner
banner

Atatürk Havalimanı’ndaki Hain Saldırı Üzerine

Tüm TST Interactive ziyaretçilerine selamlar;
Bildiğiniz gibi her türlü yazımda hayatını kaybeden ünlüleri, terör saldırılarında vefat eden şehitlerimizi, Hak’kın rahmetine kavuşmuş yakınlarımı (akraba, arkadaş, v.s.) ve hatta ölen muhabbet kuşlarımı dahi anarım. Bir dahaki sefere Olimpos yangınına dikkat çekip doğayla ilgili bir iki nutuk atacak, birkaç gün evvel vefat eden ünlü aktör Bud Spencer’ı anacak ve Almanya’nın Frankfurt kenti yakınlarındaki Viernheim kasabasında bir sinemeya düzenlenen saldırıyı kınayacaktım. Fakat terör bundan 3 gün evvel bu kez çalıştığım yer olan Atatürk Havalimanı’nı vurunca yazının seyri değişti ve maalesef istemediğim şekilde acı bir konuyu yazma ihtiyacı hissettim. :'( Bu olaydan birkaç gün evvel rüyamda mezarlıkta dolaştığımı, toplu bir ölüm olduğu için gömülmeye fırsat bulunamamış cesetlerin üzerinin çarşaflarla örtülüp mezarlıklara konulduğunu, bu yüzden vücut şekillerinin belli olduğunu ve aralarında tanıdık var mı diye bakındığımı gördüğümü söylemeliyim. Çok korkunç bir rüyaydı.
28 Temmuz 2016 Salı tarihinde yaşanan Atatürk Havalimanı saldırısında limanda değildim. Akşam işten çıkıp eve gelmiştim. Rutin bir gündü. Hatta ailecek Survivor’ı izliyorduk ve yarışmacılarla ilgili yorumlar yapıyorduk. Bir yandan da Instagram’da fotoğraf like’lıyordum. Derken o anda Bahtıgül diye eskiden Çelebi’de beraber çalıştığımız bir arkadaşım aradı. “Turgay, şu an neredesin?!?!” diye bağırınca “Evdeyim. Ne oldu ki?” diye sesinin evhamlılığı karşısında ürkerek cevap verdim. Atatürk Havalimanı’nda 3 tane bomba patladığını söyledi. O gün bu saldırıyı daha medyaya yansımadan öğrendiğimde ateş bastı. Tanıdık biri olmaması için dua ettim. Tabii ki tanıdık olsun olmasın; personel ya da yolcu olsun; tüm şehitlerimiz için ayrı ayrı üzüldüm ama arkadaşım olduğu için eskiden Çelebi’de beraber çalıştığımız (sonra ben Havaş’a geçerken o TGS’ye geçmişti ama TGS’de yeniydi, ancak 2 ay filan olmuştur) Abdülhekim Buğda’nın ölümü beni derinden sarstı. Çok iyi çocuktu. Çok sıcakkanlıydı. Allah rahmet eylesin. :'( Son birkaç yıldır yaşanan her terör saldırısında bir yakınımın yakını vefat ediyordu. Bu kez şerefsizler iş yerime kadar gelip bizim bir arkadaşımızı elimizden aldılar.

13501946_10154239066695912_7428682656927679565_nNeyse, tabii ki patlamayı öğrendiğimde ter içinde kalmıştım. Ofise ulaşmaya çalışıyordum ama ulaşamıyordum. Neyse ki Havaş’tan çoğu arkadaş gate bölgesindeymiş. Kontuar bölgesinde olanlar da BTA deposuna, masaların altına falan sığınaraktan ucuz kurtulmuşlar, fakat benim 6 yıllık bir havalimanı geçmişim olduğu için çevrem genişti. Çelebi’de, TGS’de, Docco’da, TAV’da, Gözen’de ve daha birçok şirkette arkadaşlarım vardı. Havayolu yetkilileri olsun, polis olsun; illa ki yolcu hizmetlerinden olması gerekmiyor; muhabbetim olan birçok personel vardı. O yüzden ölülerin listesi bir an evvel açıklansın diye düşünüyordum. Çünkü içlerinde tanıdık var mı diye bakacaktım, ki olmaması büyük bir şans olacaktı. Mesela TGS’ye Çelebi’den geçen birçok personel var. Aklıma gelen ilk yüz de hep Abdülhekim oluyordu. Fakat Facebook’taki “Güvendeyim” uygulamasını bir arkadaşı bilip bilmeden onun yerine işaretlediği için bana “Abdülhekim Buğda, Bilmemkim, Bilmemkim ve bilmemkaç kişi daha güvende” diye gelen bildirimde hep ilk isim olarak onun adı geçiyordu. Hatta yakınları ona ulaşamayınca Facebook’tan güvende olduğunu görüp rahatlamışlar boşu boşuna… Medyada kendisi işaretlemiş gibi lanse edildi ama halbuki bir kız onun yerine güvende olduğuna karar vermişti. “Peki arkadaşın nasıl güvende olduğunu yazmış? O uygulama patlamadan çok sonra çıktı” diye soranlar anlasın diye sonradan ekran görüntüsü yapmak için profiline gittiğimde bulamadım. Belki kaldırıldı. Demek ki neymiş? Emin olmadan kimsenin yerine böyle şeyler işaretlenmeyecekmiş…
Olayın ertesi günü, yani 29 Temmuz 2016 Çarşamba sabahı işe gittiğimde gördüğüm manzarayı ayrıntılı olarak pek anlatmak istemiyorum ama özetlemek gerekirse ortalık savaş alanı gibiydi. Hala cam parçaları görüyorduk yerlerde. Etraf kan kokuyordu. Kurbanlık koyun ve insan terinin karışımı olan bir koku düşünün; öyle bir şeydi… Hatta ben önce ne olduğunu anlamamıştım. “Bu koku da nereden geliyor?” diye koltuk altlarımı koklamıştım. Benden gelmediğini anladım ama sonra arkadaşlardan kokunun nedenini öğrendiğimde ancak idrak edebilmiştim. Middle East uçağı yapıp gate’den dönerken TGS’nin müdürlerinden birisi olan eski Çelebi müdürüm Berra Hanım’ı ağlarken gördüm. TGS’den vefat edenlerin olduğunu duymuştum ama aralarında tanıdık var mı diye merak ettiğim için o halde kadıncağıza soruverdim. Tabii ki bana cevap veremedi. Konuşamıyordu. Başını “Hayır” gibi salladığında “Yok” diye düşündüm. “Gerçi tanıdığım olmasa bile çok üzücü. Başınız sağ olsun” dedim. Yanında bulunan diğer adamlara dönüp “Hepinizin başı sağ olsun” diyerek ofise çıktım. Ofiste gündem konusu tabii ki şehitlerimiz ve gazilerimizdi. Daha Berra Hanım’la konuşmamızın üzerinden 1-2 dakika geçmiş; Ahmet diye ortak bir arkadaşımız bana Abdülhekim’in vefat ettiğini söyledi. Şok oldum. İnanmak istemedim. Kendi önüme sürdüğüm kanıtlarım da TGS müdüründen aldığım onay ve Facebook’taki durum güncellemesiydi. Fakat vefat eden terör kurbanlarının isim listesi internete düştüğünde ve başka arkadaşlar da bu kara haberi onaylayınca ikna oldum ve ağlamamı boğazıma sapladığım hayali bir yumruk ile engellemeye çalıştım. Fakat başka bir ortak arkadaşımızı gördüğümdeIMG_1544 dayanamadım ve gözyaşlarına boğuldum. Olayın üzerinden 3 gün geçtiği halde hala gözyaşı döküyorum. Bunu yapanlar, yaptıranlar cehennemde yansınlar. Acaba terör saldırısı yapınca Allah’ın katında farklı bir konumda olacaklarını mı sanıyorlar da kendi canlarını bile hiçe sayıyorlar? Bir de olayı yaşayan arkadaşlarımdan birisinin anlattığına göre “Allahuekber” diye girmişler içeri. Allah hepsinin belasını versin.
Dün de (yani 30 Haziran 2016’da) Abdülhekim’in cenazesi vardı ama çalıştığım için çok istediğim halde gidemedim. O yüzden yine dün F kontuarının yanında, Ukraynalı terör kurbanının cenazesinin de içinde olduğu Air Ukraine uçağının gate koordineliğini yaptıktan sonra siyah “Yastayız” kurdelamı takıp 15:30’da düzenlenen anma törenine katıldım. Törende saygı duruşunun ardından Hazerfen Ahmet Çelebi Camii İmam Hatibi Mustafa Coşkun tarafından dualar okundu. Hoca çok duygusal şeyler konuşunca gözyaşlarına boğulduk. Arkalardan bir adam haklı olarak “Artık İstiklal Marşı okuyabilir miyiz?” diye bağırınca hemen İstiklal Marşı okundu. Sonra Abdülhekim ve hayatını kaybeden diğer havalimanı personellerinin fotoğraflarının üzerine karanfiller koyduk. Canım arkadaşım ‪Abdülhekim; bundan yıllar evvel önünde ‪çiçekler‬ varken fotoğrafını çekmiştim. Dün ise maalesef ‪Atatürk Havalimanı‬’na gelen çiçekler bu kez senin ve kaderdaşın diğer ‪şehitler‬ için geldi. 😭😰😢

IMG_1566

Hayatını kaybeden diğer insanlar için de üzgünüm tabii ki. Kesinlikle “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığında değilim. Abdülhekim’e bir şey olmasaydı da diğerleri aynı çatı altında çalıştığımız, sima olarak tanıdık gelen yüzler… Çağlayan Çöl de benim BJK TV’den arkadaşım Emrah Soğukpınar’ın lise sınıf arkadaşıymış. O da onun kendi arkadaşının önüne karanfiller ve güller bırakılmış fotoğrafını çekip kendisine yollamamı istemişti. Ben de tekrar o anma masasına gidip çektim. O sırada Türk bir kadın ve yabancı bir adam bana “Anma töreni burada mı oldu?” diye soru sordular. Ben de “Evet” dedim. Ellerinde beyaz çiçekler vardı. Onları bırakmak istediklerini söylediler. Ben de yolculara “Evet bırakabilirsiniz ama lütfen en baştaki benim arkadaşım, ona da bırakmayı unutmayın” dedim. Birçok ocağa ateş düştü. “Umarım bu son olur” diyemiyorum artık. Hiç bitmiyor bu terör saldırıları… Durdurmak için de bir şey yapılmıyor. Çünkü terörden beslenenler var. Allah’a havale ediyorum hepsini… Başka da elimden bir şey gelmiyor.

IMG_1563
Beni de merak edip arayıp soran çok insan oldu. Arkadaşımı kaybettiğimi öğrendiklerinde ise baş sağlığı mesajlarına boğdular. Sosyal medya kısıtlaması nedeniyle uzun süre cevap yazamadım. Yazdığım cümleler iletilemedi. Hala Instagram’da @ işareti yapılıp göndermeye çalıştığım cevapları yollayamıyorum ama Facebook’ta o sorun halloldu ve “Dostlar sağ olsun…” diye cevap yazdım ama bu “Dostlar sağ olsun” lafı da çok ironik oldu dostlardan birisinin vefatının üzerine yazıldığı için…. Abdülhekim ile Çelebi’de kontuarlarda beraber dirsek çürütmüştük. Hatta ben Havaş’a geçtiğimde bile yan yana kontuar açtığımız oluyordu. Mesela biz Transaero açtığımızda o ve arkadaşları yanımıza gelip Yakutia Airlines adında başka bir Rus uçağı açarlardı. Mutlaka sohbet ederdik önümüzdeki yolcular bittiğinde. Yolcu profilimiz de aynıydı: Ruslar… Yetkililer de aynıydı: Adriyatik… Zaten 21 Kasım 2012’yi 22 Kasım 2012’ye bağlayan gece Çelebi’deki görevli olduğum son uçağım Aseman’dı. Yetkilisi çakma devrem diye takıldığımız Kutlubay ve ekip arkadaşım da Abdülhekim Bugda’ydı. Çelebi’deki son uçağımız Aseman’ı yaptıktan sonra son servisimizi beklerken hatıra olarak son bir fotoğraf çektirelim demiştik. Bir de o ekipte Erbil diye bir arkadaş da vardı ama servise girmiş olmalı ki ortalıkta yoktu. Meğer bu fotoğraf gerçekten son fotoğrafımız olacakmış da haberimiz yokmuş. :'( Ve aldığım duyumlara göre o da vefat ettiği gün servis bekliyormuş. Artık bu söylentilerin ne kadarı doğru, bilemiyorum ama o esnada her ne yapıyorsa keşke yaptığı uçak gecikme yapsaydı da gate bölgesinde olsaydı. Böylece kurtulurdu. Ya da TGS’ye geçemeseydi ve hala Çelebi’de olsaydı da servis saati farklı bir şey olsaydı. Bu “keşke”ler adamı deli eder ama kadercilik oynayıp “Böyle yazılıymış” demekten başka bir çaremiz yok. Onu TGS üniforması ile ilk kez gördüğümde şaşırıp “Hayırlı olsun” demiştim. Çok sevinçliydi şirket değiştirdiği için… Kısa bir süre sonra da bir kaza yapmış olmalı ki yüzü bandajlı halde görmüştüm. “Aaa hayırdır? Çok geçmiş olsun” demiştim ona… O da “Sorma” dermiş gibi bir hareket yapmıştı ve acelesi olduğu için yanındaki arkadaşıyla hızlı hızlı yürümüştü. İşte nasıl gerçekleştiğini bilmediğim o kazadan hafif yaralı olarak kurtulmuştu ama terör kurbanı oldu. Lanet olsun. Çok üzgünüm…

Abdulhekim-Bugda-Anma
Bu arada herkese arayıp sordukları için çok teşekkür ediyorum… Evet, iyiyim. Patlama sırasında işte değildim. Eve gelmiştim ama ölenlerden birisi demin de uzun uzun anlattığım gibi arkadaşım Abdülhekim Buğda’ydı. Ayrıca Saudia yetkilisi olan canım abim Adnan Paşaoğlu da ölümle pençeleşiyor. Bugün (yani 01.07.2016) de doğum günü… “Ya velet, ya velet” derdi, hatta limanda beslediği papağanı bile “Ya velet” demeyi öğrenmişti. Devrem olan Fehim adında bir arkadaşım Saudia’cıydı. İkimiz beraber Saudia ofise girip papağanı sever ve Adnan Abi’nin teşviki ile papağana fıstık verirdik. Benim muhabbet kuşlarımın Facebook’a koyduğum fotoğraflarının da sıkı bir takipçisiydi. Muhabbet kuşlarımı çok severdi. Fizyolojik olarak iyi olsam da psikolojik olarak kötüyüm. Allah tekrarını göstermesin… Allah Adnan Abi’yi ve diğer ağır yaralıları bize bağışlasın. Şu an bile ben bu satırları yazarken ambülans sesleri bitmek bilmiyor. Bizim yakınımızdaki bir hastanede Adnan Abi de dahil olmak üzere saldırıda gazi olan yaralılar var. Bazılarını başka bir hastaneye mi sevk ediyorlar nedir?

Adnan-Pasaoglu-Abdulhekim-Bugda-Turgay-Suat-Tarcan-Papagan
Tabii ki terör saldırısında hayatını kaybeden tüm personellerin ve yolcularının farklı bir hikayesi vardı. Ben kendi çevrem üzerine olanları yazdım ama onların da hikayelerini öğrenince üzüntüme üzüntü katıldı. Mesela Yusuf Haznedaroğlu 10 gün sonra evlenecekmiş ve kaderin cilvesine bakın ki nişan görüntülerinde sahneye Eric Clapton’ın ölen oğlu için yazdığı “Tears In Heaven” (yani “Cennetteki Gözyaşları”) ile çıktığı belirlenmiş. Artık o şarkıyı her duyduğumda bu acı olay aklıma gelecek. O saldırıda hayatını kaybeden tüm şehitlerimizin anısına ithaf etmek istiyorum şarkıyı… Ayrıca Eric Clapton geçirdiği bir sinir hastalığı nedeniyle artık gitar çalamadığını bundan birkaç hafta evvel açıklamıştı. Ona da acil şifalar diliyorum.


Article Categories:
Kategori Dışı
Likes:
0

Comments

Leave a Comment