Yaşar Gaga “Alakasız Şarkılar” adında albüm yaptı. Bu albüm “Yılın Albümü” olarak lanse edildi. Gerçekten öyle mi? Daha önce Sezen Aksu, Pentagram, Mirkelam, LP ve Tahribad-ı İsyan’ın 2017 çıkışlı albümlerinin de kritiğini yapan yazarımız TST; şimdi ise Gökçe, MFÖ, The Weeknd, Çağın, Tarkan, Yaşar Gaga ve öbür Yaşar’ın yeni CD’lerini sizler için inceledi. Okurken albümleri dinleyin. Hangisi yılın albümü? Siz karar verin…
Tüm “Sadece Müzik” okuyucularına yeniden merhaba;
Yazın gelmesiyle beraber bir bir albümler piyasaya çıkıyor. Özellikle de efsaneler, megastarlar 2017 senesini beklemiş olmalılar. Nedense uzun zamandır beklediğimiz isimler albümlerini bu sene çıkarıyorlar. Sezen Aksu, Tahribad-ı İsyan ve Pentagram’dan sonra yeni yerli albümler almak benim için farz oldu. Türkçe Rock Müziğinin Kraliçesi Şebnem Ferah’ın albümünün de eli kulağında… Son zamanlarda satın aldığım albüm tercihlerimi eskilerden yana kullanıyordum ama mecburen bazı arşivlik taze materyalleri de koleksiyonuma ekledim. İşte bu yazımda onlardan bahsedeceğim. Tabii ki bu albümleri alırken yanlarında bazı yerli ve yabancı eski albümleri de arşivime eklemeye devam ettim ama konumuz onlar değil.
İlk olarak Yaşar’ın “Şehir Yalnızlığı” albümünden kısaca bahsetmek istiyorum. Yaşar ilk çıktığından beri, yani 90’lı yıllardan bu yana ailecek takip ettiğimiz bir sanatçıdır. Özellikle de “Divane”, “Masal” ve “Esirinim” albümleri benim için baş tacıdır. Diğer albümlerini de severek aldım tabii ki ama bu 3 albümün üzerine Yaşar albümü tanımıyordum. Son zamanlarda kendini biraz tekrar ettiğini düşünüyordum. Fakat bu kez hem tarzından çıkmayarak, hem de yenilikler yaparak çıtasını bir kez daha yükseltmiş. Gerçekten çok sevdim bu albümü… Yaşar’ın eski günlerine döndüğünü düşünüyorum. Harika bir albüm olmuş. Sadece 1 bestesinin kendisine ait olduğunu gördüğümde şaşırsam da Murat Güneş imzalı ağırlıklı besteler cuk oturmuş Yaşar’a… Bir yandan kendisi, Ege, Boran Turgay, Levent Yüksel gibi 90’lı yılların sanatçılarına ait Akdeniz Müziğinin sound’unu korurken; öbür yandan da Alpay, Tanju Okan, Kayahan gibi daha eskilerin ruhunu devam ettirmiş.”Nevizade Sokağı” ve “Aşk Bozumu”na dikkat derim…
Bildiğiniz gibi bir sanatçı gündeme geldiğinde, onunla ilgili bir şeyler yazmak gerektiğinde gerek kendi web sitemde, gerekse “Sadece Müzik” sitesinde o kişiyle ilgili anılarımdan da bahsediyorum. Çünkü hala günlüklerimin sayfalarında sararan, online olarak paylaşmadığım konser ve buluşma anılarım var. Bu yazımda da Yaşar Günaçgün ile nasıl fotoğraf çektirdiğimden bahsetmek istiyorum. 8 Şubat 2008 Cuma günüydü. Doğan TV bünyesinde çalışıyordum. O akşamki konuklar Yaşar, İzel ve Teoman olduğu için personel olmamın nimetlerini kullanarak Beyaz Show’a gitmiştim. Kapıdan bakmalarımı saymazsak o güne kadar Beyaz Show’un tamamına sadece bir kez (o da bir yıl evveli, yani 2007’deydi) gitmiştim. Tabii ki sonra da ziyaretlerim devam etmişti. Beyaz Show ekibinden arkadaşım Umut ile konuşup içeri girdim ve beklemeye başladım. Gerçek seyirciler dışarıda beklerken ben içeride provaları izliyordum. Hatta Beyazıt Öztürk bir ara kendi seslendirdiği bir şarkının provasını yapmıştı. Bir de programın konuklarının arasına katılacak olan İrem Candar da “Duş”u prove etmişti. Beyaz’ın orkestrası da İzel’in “Emanet” ve “Hasretim” adlı şarkılarını seslendirmişti. Ben de programda İzel bunları canlı seslendirecek sanmıştım ama öyle olmamıştı. Sadece Teoman’ın “Senden Önce Senden Sonra”sını ve ilk albümünden “Adak”ı söylemişti yanlış hatırlamıyorsam… Yaşar’ın da seslendirdiği şarkılar arasında Teoman’ın “Rüzgar Gülü”sü bulunuyordu. Yani bir nevi “Teoman Tribute Show”du. Yalın da telefon bağlantısıyla katılmıştı programa… O da Teoman’ın “Söz Müzik” albümünde “Gönülçelen”i seslendirmişti. Yaşar’ın “Kuşlar” adlı şarkısına “Kuşlar” adlı korku filminden sahneler kullanarak yaptıkları klip çok güzeldi ve çok komikti. Zaten başta VTR’ler olmak üzere program baştan sona komediydi. Özellikle de Tarkan için yaptıkları tanıtım reklamı ve helyum gazı bölümü… Program bittikten sonra makyaj odasının yanında bulunan kafeteryada Yaşar’la fotoğraf çektirmiştim. Aktarma bölümünden arkadaşım Oğuz çekmişti, sağ olsun. 02:15 servisi yarım saat rötarlı kalkmıştı Beyaz Show’un izdiham yaratan seyircileri yüzünden… Arkadaşlarım Ecem, Sedat ve Oğuz beni Merter’deki Mc Donald’s’a çağırmışlardı ama çok uykum olduğunu söyleyerek gitmemiştim. Keşke uykudan feragat edip gitseymişim. Geyik yapardık.
İkinci olarak Mazhar Fuat Özkan’ın “Kendi Kendine” albümüne değinmek istiyorum. Türk Müzik tarihinde MFÖ denince akan sular durur. “Tüm Zamanların En İyi Türkçe Albümü” seçilen “Ele Güne Karşı Yapayalnız” albümü onlara ait zaten… Benim de Yeni Türkü ile beraber en sevdiğim Türk Pop grubudur ama onlara sadece popçu diyemeyiz. Çünkü sağlam rock geçmişleri de var. “MVAB” gibi harika bir rock albümü yapmışlardı mesela… Ve alt yapılarında da hep gitarlar var. Sonuçta Barış Manço ile çalışmış Kaygısızlar grubundan çıkmalar… Onlar da 80’li yıllarındaki MFÖ sound’una dönmüşler. O tadı sadece Fuat Güner’in solo albümlerinden alıyordum ne zamandır. Tabii ki her zaman bu üçlünün yaptıkları işlere şapka çıkartmışımdır ama o ruhu sadece “Aziz Fuat Güner” ve “Dinleyene Aşk Olsun” albümlerinde buluyordum. Fakat yıllar sonra ilk kez bir Mazhar Fuat Özkan albümü bana 80’li yılları hatırlattı. Hasan Hüseyin Korkmazgil ve Aşık Veysel’i saymazsak yeni MFÖ şarkılarında sözleri tamamen Mazhar Alanson yazmış. Müzikleri de kardeş payı yapmışlar. Bu albüm belki 2017 yazına damga vurmaz. Öyle kulüplerde çalınacak şarkı yok ama kesinlikle bir klasik olacak ve yıllarca dinlenecek. Başta açılış şarkısı “Aşkın Kenarından” olmak üzere insanın aklına “Buselik Makamına”, “Gözyaşlarımızı Bitti mi Sandın?” gibi nostaljik MFÖ parçaları geliyor. Bayağı bir andırıyor bazı melodiler… Ben en çok “Beyaz Sayfa”yı sevdim. Ama favorim ilerleyen zamanlarda belki değişebilir. Şarkıların hepsi güzel çünkü…
Gerçi Türkçe albümlerden bahsedecektim ama The Weeknd’in “Starboy” albümüne de bir paragraf açmak istiyorum. Albüm 2016 yılının sonlarında çıksa da asıl 2017’ye damgasını vurdu. Michael Jackson’ın kızı Paris Jackson’ın Grammy Ödül Töreni’nde The Weeknd ve Daft Punk’ı anons etmesi bence tesadüf değildi. Çünkü Popun Kralının tarzını devam ettiren bir isim The Weeknd… Hem vokal, hem dans olarak… Zaten “Starboy” ve “I Feel It Coming” şarkılarını her yerde duyuyorsunuzdur. Ama albümün tamamı güzel… Sadece Daft Punk değil; The Weeknd’e Lana Del Rey, Kendrick Lamar ve Future da eşlik ediyor. Tabii ki Mariah Carey tarafından bile Michael Jackson’ın veliahtı olarak gösterilmesine bakmayın. Müzik tarihinde Michael Jackson’ın rakibi ya da veliahtı olarak gösterilen yüzlerce isim oldu. Hiçbiri yerini dolduramadı ve dolduramayacak da… Yine de “Starboy” gibi güzel çalışmalara kulaklarınızı kapatmayın. Ayrıca Çağın, bu yaza damgasını yine bir İngilizce şarkı olan “Freedom” ile damga vurmaya hazırlanıyor. Single’ı yeni çıktı. Single’ı internetten dinledim. Zaten D&R gibi müzik marketlerde bulamayacaksınız. Spotify, iTunes, Apple Music, Google Play, Amazon, Pandora, Deezer, Tidal, YouTube, Microsoft Groove, ClaroMusica, Saavn, MediaNet gibi platformlardan single’ı edinebilirsiniz. Trance tarzında olan şarkının single’da aynı zamanda Acapella ve enstrümental versiyonları var. Aynı zamanda arkadaşım olan Çağın sitemize verdiği röportajda acapella’lara ne kadar önem verdiğini anlatmıştı. Zaten şarkının acapella versiyonunda nasıl çoklu vokal performansı yaptığını daha iyi duyabiliyorsunuz. Şarkı tam kulüplerde çalmalık… Başarılar diliyorum ona…
Benim arkadaşımdan ablamın lise sıra arkadaşına geçelim. Gökçe’den bahsediyorum. O da yaza “Kırmızı Kurdele” adını verdiği albümle “Merhaba” dedi… Kendisi zaten takip ettiğim sanatçılardan birisi… Haliyle albümü aldım. İlk iki şarkıda, yani “Armağan” ve “Aşık Olmak İstemiyorum”un verdiği hisle Gökçe’nin tekrar rock müziğe döndüğünü düşünüp sevindim. Ama ilerleyen şarkılarda yine balkan ezgili pop müziği yapmaya devam ettiğini gördüm. Tamam, pop müziğe karşı değilim, ben de sıkı bir pop takipçisiyim ama rockçıların da tarzlarına sahip çıkmaları gerektiği taraftarıyım. Gökçe ilk çıktığı zamanlarda Özlem Tekin, Aslı Gökyokuş, Aylin Aslım, v.s. gibi rock ağırlıklı şarkılar yapıyordu. Daha sonra Nil Karaibrahimgil’liğe soyundu. Şimdi ise Candan Erçetin’in tarzına göz kırpmış görünüyor. Yine de albüm kaliteli. 6 yeni şarkı Gökçe ve Barlas Erinç tarafından bestelenmiş. Ayrıca iki adet de live kayıt bulunuyor. Bir tanesinde “Tabancamın Sapı”nı coverlarken diğerinde eski hitlerinden “Ne Yapardım?”ı jazz şekliyle söylemiş. Ben “Ne Yapardım?”ın canlı performansını çok beğendim valla… Şarkının en sonunda saksafoncunun saçma bir şekilde parçayı bitirmesini saymazsak… Albüm güzel… Ama ben yine de Gökçe’nin rock müziğe dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaten etrafta çok popçu var. Evet, pop müziğin de kaliteli isimlere ihtiyacı var. Her ne kadar Gökçe “Eller havaya” tarzına geçmeyen nadir isimlerden biri olsa da rock müzik ona yakışır!
Neyse ki pop müziği ileri seviyeye taşıyan megastarlarımız var. Bunlardan birisi de Tarkan… O da 10. albümünü yayınladı. Tarkan benim küçüklüğümden beri takip ettiğim isimlerden birisi… Sadece geçen sene çıkardığı “Ahde Vefa” adlı albümünü almadım. Çünkü Sertab Erener, Candan Erçetin, Tarkan Tevetoğlu gibi isimlerin Türk Sanat Müziği albümü yapmalarına karşıyım. Arşivimde sadece iki tane TSM albümü var. Çünkü arşivlik olduklarını düşünüyorum. Bunlardan birisi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Müzeyyen Senar’ın “Bir Ömre Bedel”i… Senar’ın düet yaptığı isimler Sezen Aksu, Şebnem Ferah, Nilüfer, v.s. gibi isimler olunca almak farz olmuştu. Diğeri ise Nazan Sıvacı’nın çıkardığı “Atatürk’ün Sevdiği Şarkılar” CD’si… Yüce Önderimiz anısına tutuyorum arşivimde… Ama nasıl Gökçe’nin rock müziğe sahip çıkması gerektiğini düşünüyorsam popçuların da kendi tarzlarının arkasında durmaları lazım bence… O yüzden “Ahde Vefa”yı benimsemedim ve almadım. Neyse ki Tarkan elini çabuk tutup pop müzik severlerin gönlünü aldı. Bu albümü çıkışından önce ön siparişle D&R’dan istemiştim. Kargo ofisime gelmişti. Albümün çıkış tarihinin hemen ertesi günü Gökçe ve Michael Bolton’ın eski bir derlemesiyle beraber kargoyla gelmesine arkadaşlarım şaşırdılar. Kimse diğer CD’lerle ilgilenmedi. Tarkan’ın CD’sine göz gezdirdiler. Hemen eve gelir gelmez heyecanla arşivimdeki tüm Tarkan CD’lerini bir araya getirip toplu fotoğraf çektim. Aslında “Yine Sensiz”, “Hüp” ve “Metamorfoz”un farklı kapaklı versiyonları da var ama arşivi şişirmemek adına yazlıkta bırakmıştım onları… Kasetleri de… Yeni albüme dönelim. “Cuppa” şarkısı yeni pop albümünün sinyallerini vermişti ama şarkı o kadar kötüydü ki Tarkan’ın kalitesine yakışmamıştı. Tarkan da bunun farkına varmış olacak ki, şarkıyı albüme almamış. Yine Tarkan markasına yakışır şarkılar var. Kedilerim Pamuk Prenses ve Cimcime Fıstık’a kediyle ilgili şarkıları kullanarak klip yapıp sosyal medyaya koyuyorum. Mutlaka Tarkan’ın “Kedi Gibi” ve “Sokak kedisi gibi üşümüş halde beni bırakmazsın sen, değil mi?” dediği için “Çay Simit” şarkılarını da kullanacağım. Tarkan’ın kendi bestelerinin yanı sıra Ozan Çolakoğlu, Gülşah Tütüncü, Günay Çoban, Serkan İzzet Özdoğan, Sezen Aksu, Ayça Z. Aydın (Miya), Murat Matthew Erdem, Nazan Öncel, Aysel Gürel, Ümit Sayın gibi efsanelerin yazdıkları şarkılar yer alıyor albümde… Bazıları daha önce Tarkan’la çalışmış isimler farkındaysanız… Özellikle de “Beni Çok Sev” hoşuma gitti. 90’lı yılların Tarkan slow’larını andırıyor. “Çok Ağladım” da “Kır Zincirlerini” tarzında elektronik bir çalışma… “Biz Çocukken” ve “Affedin Bizi Çocuklar” da Türk Müzik tarihinde önemli bir yere sahip olacak bence… Çünkü Barış Manço, Soner Arıca gibi çok az sayıda şarkıcı çocuklar için şarkı yapıyorlardı Türkiye’de… Tarkan’ın da bu isimlere katılmış olması sevindirici bir gelişme… Belki öncü olur da diğer Türk şarkıcılar da Michael Jackson’ın “We Are The World”, “The Lost Children”, “Heal The World” parçaları gibi geleceğimize, doğaya duyarlı besteler yaparlar. Tempolu şarkıların hepsi zaten yine hit potansiyeli olan şarkılar… “Hadi Hodri Meydan” şarkısında aklıma Gökhan Keser’in “Hadi Ordan” şarkısı geldi. Gerçi şarkı “Ölürüm Sana”, “Acımayacak” tarzında gitar ağırlıklı bir şarkı ama parçanın sonlarında Gökhan Keser gibi “Hadi Hadi” diyor. “Kedi Gibi” için yeni “Kuzu Kuzu” diyebiliriz. Bundan 16 sene evvel kuzu gibi olan Tarkan artık kedi kedi davranıyor olmalı. “Çay Simit” şarkısının sözleri de bana Bülent Ersoy’un “Aynı bedende can gibiyiz, cana can veren kan gibiyiz. Yanıp da bitmez köz gibiyiz, biz ayrılamayız” şarkısını hatırlattı. “Yolla” ise rahmetli Barış Manço’nun “Yolla Yarim Tez Yolla”yı anımsattı bana… Herkes şarkıları boşa gitmesin diye single’lar, en fazla 8 şarkılık mini albümler, maxi-single’lar yaparken Tarkan 14 şarkıyla gövde gösterisi yapıyor. 2017 yazını daha çok Tarkan’la geçireceğiz gibi duruyor. Tarkan’ın kariyerinde ne kadar çok klasiği olduğunu kendi arşivim için 2 hafta evvel 80 dakikalık bir audio CD’ye sığacak kadar şarkı aldığım “The Best Of Tarkan Tevetoğlu” derlemesi yaparken anladım. Önce “10” albümünü bekleyecektim ama sonra dayanamayıp vazgeçtim. Elediğim şarkılar bile çok önemliydi. “Unutmamalı”yı bile CD’ye sığdıramadım. Düşünün yani… Herkül soundtrack’inden proje albümlerine kadar albüm dışı şarkılarının hepsini almayı planlıyordum ama özellikle 90’lı yıllarda yaptığı bazı şarkılara kıyamadığım için evdeki hesap çarşıya uymadı. Çok zorlandım diyebilirim. “Dudu” albümünden bir şarkı bile giremedi mesela… “Gülümse Kaderine”nin remix’ini mutlaka almak istiyordum halbuki… Tarkan da best of yapamayacak sanatçılar arasına girmiş meğersem… Eğer ileride bir “Greatest Hits” derlemesi çıkaracak olursa ancak bir box-set paklar onu…
Son olarak Lady Gaga’nın abisi Yaşar Gaga’nın “En Samimisinden Alakasız Şarkılar” albümüne değinme isyiyorum. Şaka tabii ki. Yaşar Gaga’nın gerçekten soyadı Gaga, Lady Gaga’nın ise takma. 😛 Ama Facebook Yaşar Gaga’yı Lady Gaga’dan esinlenerek sahte hesap ismi oluşturduğunu düşünerek siteye erişmesini engellemiş. Facebook hesabı fake hesap sanılıp kapatılmış yani! Yaşar Gaga nüfus cüzdanı ile soyadını kanıtlamak zorunda kalmış. Asıl o, Lady Gaga’ya “Soyadımı kullandı” diye dava açma hakkı var. Çok komik olan bu ayrıntıyı bir kenara bırakıp albüme dönelim… Albüm kritiğimi ağırlıklı olarak bu albüm üzerine yazmak istedim. Albüm yayıncı firma tarafından “Yılın albümü” olarak lanse edilmiş ama ben öyle düşünmüyorum. Evet, gerçekten de Sezen Aksu ve Tarkan’ın kariyerlerinde ilk kez bir albümde düet yapmaları tarihi bir olay… Ama birisi kraliçe, diğeri megastar… Bu yüzden beklentiler yükseliyor. O yüzden “Ceylan”ın Sezen Aksu görüntülerinin “Kardelen” klibinden kullanılmış olan aceleye gelmiş klibini ilk gördüğümde hayal kırıklığına uğramıştım. Çok daha iyi bir şarkı seçebilirlerdi. Klipte Tarkan’ın ağırlıkta olduğu akustik versiyonu kullanıldığı için Sezen Aksu’nun daha fazla söylemesi gerektiğini düşünmüştüm. Arkasından İdo Tatlıses’in klibi çıkmıştı. Ofisteki arkadaşlara “İdo’nun şarkısı bile daha güzel yaw” demiştim. Gerçi albümü aldığımda Kıvanch K’nın daha batılı versiyonunu daha çok beğendim. Sezen Aksu bu versiyonda Tarkan’ın gölgesinde kalmamış ve tam bir düet olmuş. Dinledikçe alışacağım ve daha çok seveceğim galiba. Fakat daha iyi bir şarkı bulsalardı değil yılın, yüzyılın düeti olurdu bu… Tam bir efsane olabilirdi. Mesela iki sanatçının beraber yazdıkları “İkimizin Yerine”yi beraber söyleselerdi tadından yenmezdi. Yine de bu şarkı tarihi bir olay olduğu için Yaşar Gaga’nın albümünü aldım. Fakat diğer şarkıları dinleyince hayal kırıklığına uğradım. Yeni şarkıların olduğu ilk CD’de bu düeti, Sezen Aksu’nun aranjmanı “Şahane Bir Şey Yaşamak”ı, zaten efsane bir isim olan Nazan Öncel’in “Gazla”sını, bu yazımda albümlerinden bahsettiğim MFÖ’den Özkan Uğur’un eğlenceli şarkısı “Terlik Geliyor”u, Göksel’in yine içtenlikle söylediği “Gözleri Aşka Gülen”i çıkartın; gerisi çöp… Yazın açın Leila gibi kulüplerde; Serdar Ortaç şarkıları gibi yaz bitince unutulsun, seneye yenisini bekleyin. Diğerleri işte öyle şarkılar… Ki zaten Serdar Abi de şarkıları söyleyenlerden birisi… Gerçekten de adı gibi alakasız şarkılar var albümde… Hele hele Dilber Ay’ın “Adına da Derler Sex”i ne öyle? Direc-t grubunun harika cover’ından sonra bu şarkıya bir daha dokunacak cesaret bulamamaları lazımdı. Aşkın Nur Yengi’nin hastasıyız, belki hayatta en nefret ettiğim şarkılardan birisi olan “Hayatı Tesbih Yapmışım”ı kendi tarzına uyarlayarak bana sevdirir diye düşündüm ama söyleyiş tarzının yine bu albümde “Bi Cacık Olmaz”ı söyleyen arabeskçi Serkan Kaya’dan bir farkı yok.
Bu albüm neden Yaşar Gaga’ya ait; onu da anlamış değilim. Albümün ismini Ercan Saatçi bulmuş, yeni bestelerin çoğu Sezen Aksu imzalı, prodüktörlüğünü bile Emel Müftüoğlu yapmış. Ozan Çolakoğlu, Volga Tamöz, Metin Türkcan, Ozan Doğulu, Doğukan Manço gibi isimler proje albümlerinin en azından aranjelerini filan yapıyorlar. Ama Yaşar Gaga’nın düzenlemelerde bile imzası yok. Şarkıların arajnelerini Kıvanch K, Okay Barış, Levent Lodos, Nurettin Çolak, Ozan Bayraşa, Murat Yeter, Mert Ekren, Mustafa Ceceli, Gürsel Çelik, Özgen Akçetin gibi isimler yapmış. Yaşar Gaga’nın tek yaptığı biri ilk CD’de, diğeri ikinci CD’de olmak üzere 2 şarkıyı söylemesi… Zaten birisi canlı kayıt…. Kibariye ile beraber “Onursuz Olmasın Aşk”ı batırmışlar. Hiç haz etmem öyle değişiklik yapacağım diye abartılan gırtlak nağmelerinden… Fakat şunu söyleyebilirim ki yine de bu albümün ikinci CD’si Türkçe Müzik tarihinde bir öncü diyebilirim. Çünkü ikinci CD’de belki de Türkiye’de ilk kez demolar yayınlanıyor. Yurt dışında demolara çok önem veriliyor. En azından special edition’larda, deluxe versiyonlarda ya da single’ların b-side’larında şarkıların ilk bestelendiğinde denemek için nasıl kaydedildiğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne (pardon kulaklar önüne) seriyorlar. Fakat Türkiye’de bu bilinç yok. Sadece Sezen Aksu’nun “Öptüm” albümünde “Unuttun mu beni?”nin demo versiyonunu hidden track olarak yayınladığını hatırlıyorum, o kadar… Onun dışında Kurban, Athena, Pijama, Direc-t, mor ve ötesi gibi rock grupların stüdyodaki denemelerini hidden track olarak verdikleri olmuştur. Ama ülkemizde demolar tam şarkı halinde, direk, açık açık yazılı olarak ilk kez yayınlanıyor hatırladığım kadarıyla… Bu yüzden tam arşivlik diyebilirim ikinci CD için… Örneğin benim için en önemli demo tabii ki Şebnem Ferah’ın bestesi “Özgürce Yaşa”… Ama neden “Seksenler” dizisinden tanıdığımız oyuncu Suzan Kardeş söylemiş, anlamadım valla… “Ne alaka?” dedim. Çünkü genelde öbür demolar bestecilerin kendisi ya da arkadaşları tarafından beste satmak için yapılan demolar… Tamam, Suzan Kardeş kendi Rumeli tarzında güzel söylemiş şarkıyı ama zaten Vodafone Freezone jingle’ı bildiğim kadarıyla hiçbir resmi albüm ya da single’da yer almadı. Şebnem Ferah’ın versiyonunu da koysalar fena mı olurdu? Bir önceki yazımdaki “Albüm Dışı Şebo Şarkıları” listesine bu şarkıyı da koymuşken üstelik… Diğer demolara da değinmek istiyorum. Önce beğendiklerimden bahsedeyim. Mustafa Ceceli, Sezen Aksu bestesi “Bekleyemedin mi?”yi o kadar güzel okumuş ki bu şarkının verildiği şarkıcılar gölgesinde kalmış. “Herşeye Rağmen”i ilk deneyen Sertab Erener zaten bir diva… Ama şarkının stüdyo versiyonunu söyleyen Tarkan da sağlam ses tabii ki… Göksel’in sesini zaten çok beğeniyorum ama “Nasıl Yaptın? – Unutamadım”ın üstesinden Ayşegül Aldinç de gelmişti. Teoman’ı da, Burak Kut’u da severim ama Burak Kut’un “Rütbe”sini neden ilk o söyledi, alakayı anlayamadım. En az Suzan Kardeş & Şebnem Ferah bağlantısı kadar bana saçma geldi. Eh fena değil Teoman’ın versiyonu… Halil Koçak’ı tanımıyordum ama “Üzüleceksin”i o kadar güzel söylemiş ki, şarkının orijinalini söyleyen Murat Boz’u geçmiş. Demo CD’sinden beğendiklerim bu kadardı. İyi bir vokal nasıl kötü bir vokalin bestelediği bir şarkıyı sanat şaheseri haline getirir? “Bu Böyle” bunun en büyük kanıtı… Sertab Erener şarkıyı o kadar güzel seslendirmişti ki, en sevdiğim Sertab şarkıları arasındaki yerini aldı. Ama en az Sinan Akçıl, Serdar Ortaç, Halil Sezai’nin sesleri kadar beni rahatsız eden Soner Sarıkabadayı kendi bestesini okusaymış şarkıdan nefret edecekmişim. İyi ki kendi albümüne almamış şarkıyı… Demek ki kendi söylediği şarkıları Sertab Erener gibi güzel sesli isimlere verseymiş, klibi çıkınca kanalı değiştirdiğim ve bana saçma sapan gelen bestelerini sevebilirdim. Onurr, Murat Boz’un “Janti”sini döver gibi söylemiş. Özgen Akçetin ise Sertab Erener’in “İyileşiyorum”unu sevişiyor gibi seslendirmiş. Ama Sezen Aksu’nun şiir tarafı çok güzel… “Ellerimde Çiçekler”i birçok sanatçıdan defalarca dinledik. Rubato’nun versiyonu da sevmediğim “Ellerimde Çiçekler” seslendirmeleri arasında yerini aldı. Çok fazla arabeskleştirmiş. Sanıyorum sadece Nilüfer ve Kenan Doğulu’nun versiyonlarını seviyorum. Türkü sevmediğim için de Gonca Vuslateri’ninkini de üzülerek CD’yi tekrar dinlediğimde “Next” diye geçeceğim. Zaten bu albüm sadece arşivlik değeri olduğu için CD rafımda yerini aldı. Artık birkaç şarkıyı MP3 Player’ıma alıp mı dinlerim? Yoksa “2017 Hits” diye kendime bir derleme CD yapıp o birkaç şarkıyı da mı eklerim? Onu bilemiyorum ama albümün bütünü düşünüldüğünde kesinlikle bana göre bir albüm değil… “Eller havaya, göbecikler piste” tarzı şarkılar bana göre değil. Tarkan, Sezen Aksu, Göksel filan olmasa bu albümü alır mıydım? Bilemiyorum. 90’lı yıllarda fırtınalar estiren Yaşar Gaga eskiden güzel bir vokaldi. Neden bozdu? Anlayabilmiş değilim. O “Bile Bile”deki performansı filan çok güzeldi. Kalın dudakları, kaşları, bakışları, uzun saçları, vokal performansı ile Sezen Aksu’ya benzetilir, onun erkek versiyonu olarak görülürdü. Belki de bunu fark ettikleri için DJ’likten para kazansın bari diye bu albümü yaptılar ona herhalde… Eee, çevre geniş. Koskoca Sezen Aksu desteği var arkada… O kadar da olsun. 😛
Fakat Tarkan ve Sezen Aksu’nun söyledikleri “Ceylan” şarkısının Diyarbakır Lice’de 2009 yılında hayvanları otlattığı sırada bombaatar mermisinin patlamasıyla 12 yaşında hayatını kaybeden Ceylan Önkol’un anısına yazıldığını öğrendiğimde şarkıyı daha çok sahiplenip daha çok sevdim diyebilirim. Bunu da yazıma son rötuşları yaparken öğrendim. Bir şarkıya anlam yüklenince işte o zaman daha değerli oluyor. Geçtiğimiz günlerde de İzmir’in Ödemiş İlçesi’nde parkta kaybolan 10 yaşındaki Ceylin Atik öldürüldü. Aynı günlerde de “Ceylan” şarkısı çıkınca tek harf değişikliği nedeniyle aklıma Ceylin de geldi. Bu şarkıyı Ceylan’ın yanı sıra Ceylin’e de ithaf etmek istiyorum. Ama adı Ceylan, Ceylin, Ayşe, Zeynep, Ahmet, Mehmet; ne olursa olsun bir insanın, özellikle de bir çocuğun öldürülmesi kabul edilebilir bir şey değil… Son yazımdan beri sadece Ceylin değil; 30 yılı aşkın bir süredir komşum olan bir amcamın, iki mesai arkadaşımın yeni doğmuş bebeklerinin, kalp krizi sonucu hayatını kaybeden 30 yaşındaki Fildişi Sahilli futbolcu Cheik Tiote’nin, Myanmar ordusuna ait uçak kazasında hayata gözlerini yuman çoğu asker ailesi olan 104 kişinin, eski Batman’lerden Adam West’in ve başta müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın olmak üzere Batman – Londra – Manila – Ankara Ostim – Tahran – Şırnak gibi yerlere yapılan terör saldırılarında hayatını kaybeden şehitlerimizin ölümleri beni çok üzdü. Aklıma gelmeyen veya haberimin olmadığı acı olaylar kesin yaşanmıştır. Çünkü maalesef her gün kötü olaylar oluyor ama gözümden kaçanlar olsa da ben son birkaç yıldır yazılarımın sonunda bazı isimleri anmak zorunda hissediyorum kendimi… Allah rahmet eylesin.
NOT: Bu yazım ilk olarak 18.06.2017 tarihinde http://www.sadecemuzik.net/Turgay-Suat-Tarcan/alakasiz-albumler-kritigi.html adresinde yayınlanmıştır… Yaşar Gaga, 19 Haziran’da bu yazıyı Twitter’dan beğenen isimlerden birisi olurken; Gökçe aynı gün “Teşekkür ederim yorumlarınız , yazınız için 😊” diye tweet atmıştır. Çağın da yine ayın 19’unda “Yazın çok güzel olmuş. Özellikle çoklu vokal değerlendirmesini çok beğendim. Kalemine sağlık tekrar” diye özel mesaj atarken, Erdal Çelik de yine aynı tarihte Facebook’tan “Turgaycım kalemine sağlık. Her satırını atlamadan okudum… Albümlerimiz çıktığında dergilerdeki yorumları okuyup çok sevindiğimiz ya da çok üzüldüğümüz o günleri geri getirdiğin için TEŞEKKÜRLER.” diye yorum atarak yazımı 90’lı yıllardaki albüm kritiklerine benzetmiştir.