AİLE İÇİ ŞİDDETE SON 2013 NİLÜFER VE 13 DÜET KONSERİ İLE İLGİLİ EN DETAYLI YAZI
17 NİSAN 2013 ÇARŞAMBA: Bugün hemen hemen her konser sonrasında olduğu gibi günlüğümü manuel olarak ajandama yazmaktansa hem web sitemde, hem de Milliyet’teki blogumda yayınlayacağım için bilgisayarda yazıyorum. Tabii bir de Mustafa Kemal Atatürk konseptli 2013 ajandamdaki tek bir sayfa izlenimlerimi yazmaya yetmeyeceği, beni kısıtlayacağı için böyle yapıyorum. Tabii ki sıradan bir defterle de günlük tutabilirdim ama ajanda daha derli toplu oluyor.
Bugün Türkmenistan Airlines’ın Türkmenbaşı ve Aşkabat seferleri için shift’im 06:30 – 17:00 olarak yazılmıştı. İyi ki de öyle yazılmış. Çünkü kader ağlarını ördü ve bugüne kadar 1999’dan beri tam 17 kez sahnede izlediğim, 3 kez kulisine girdiğim, ŞebnemFerahFan ve ŞebnemFerahClub gibi fan club’larının ekiplerinde yer aldığım, belki de şu an yaşayan Türk sanatçıları arasında en sevdiğim şarkıcı olan Şebnem Ferah’ı yeniden gördüm. Hatta belki de dünyada yaşayan sanatçılar arasında bile en sevdiğim Şebo olabilir. Michael Jackson ve Barış Manço ile bir tutuyorum yani… Yemek kartlarımız saat 11:00’de açıldığı ve çok acıktığım için saat 11’de yemek yemeye karar verdim. İyi ki acıkmışım ve “Biraz daha geç yiyeyim” düşüncesine girmemişim. Ofiste birkaç arkadaşla Michael Jackson muhabbetine girişmiştik. Onlar da gizli fan çıktılar. İşte “İlk aldığım albüm Michael Jackson’a aitti”, “Evde hala posterlerini buluyorum ama sana veremem, hala hayranıyım” gibi şeyler diyorlardı bana… Tabii ki bir MJ Fan olarak bunlar beni gururlandırıyordu. 11’e çeyrek kala sigara içmeye çağırdılar beni. Ama tabii ki ben sigara kullanmadığım için sadece muhabbete eşlik etmek amacıyla sigara içme terasına gittim onlarla… Orada da Michael Jackson muhabbetine devam ettik. Hatta 2011 yılında 4 kez göründüğüm “Behind The Mask” klibini izlettim onlara cep telefonumdan… İnsanlar beni ne zaman görseler akıllarına Michael Jackson gelir, hatta istem dışı olarak şarkılarını mırıldanmaya başlarlar. Amatör kliplerimden dolayı Popun Kralı’ndan başkasını dinlemediğimi düşünürler ama halbuki müzik arşivim geniştir ve “Ben başkalarını da dinliyorum” dediğimde örnek isterler ve ilk söylediğim insanlar Barış Manço ve Şebnem Ferah olur. Ama nadiren de olsa tam tersi de olur. Örnek gösterecek olursak hiç unutmam, yıllar evvel ben Doğan TV binasında çalışırken Dream TV’deki Yüxexes programına Direc-t grubu konuktu. Solistleri Bilge Kösebalaban da bir Michael Jackson hayranı olduğu için aramızda Trend Show’dan beri bir muhabbet vardı. Hala Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal mecralar üzerinden yazışırız. Ben de onu rejide başka bir program yaparken ekranda Dream TV’yi görünce konuk olduklarını anlamıştım ve stüdyoya inmiştim program sonrası… Bilge o sırada dekor taşımak için kullanılan tekerlikli araçları kaykay gibi kullanıyordu. Beni görünce hemen hatırlamıştı tabii ki ve “Aow!” diye bağırıp Michael Jackson’ın şarkısını söylemeye ve moonwalk yapmaya başlamıştı. Sonra kafeteryada MJ muhabbetine devam etmiştik. Güven Erkin Erkal da beni Şebnem Ferah hayranlığım nedeniyle tanıyordu ve “Aaa, sen Şebnem Ferah hayranı değil miydin yaa? Michael Jackson ve Şebnem Ferah… Ne alaka ya?!” demişti. 🙂 Ben de hem rock, hem de pop dinlediğimi söylemiştim. Neyse, bu nostaljik parantezi kapayalım. Bugüne dönelim. Arkadaşlar 11:00’de Etihad’ın brifingine gittiler. Ben de “Hazır BTA’dayken yemek yiyeyim” dedim. Ama içeceği yemekle beraber mi almalıydı? Yoksa büfeye mi gitmeliydi? Ayaklarım yürüyen merdivenlerde bir ileri, bir geri gitti. Zaten içecek alındığında fiyat farkı ödeniyordu ama “Gazlı içecek içmeyeyim. Sağlıklı olsun diye ayran alayım. Hem tavuk şişin yanına iyi gider” diye düşündüm ve 6. hislerim beni büfeye götürdü. Çünkü içimden bir his büfeye gitmem gerektiğini söylüyordu. Üstelik bugün rüyamda Şebnem Ferah’la konuşuyordum. Rüyamdaki muhabbetimizi hatırlamıyorum ama bugünkü gibi saçları kısa ve kocaman güneş gözlükleri takıyordu. Ayrıca makyajsızdı. Büfeden ayranımı alıp geri döndüğümde karşıma gerçek hayatta da yanında 2 ya da 3 arkadaşıyla yürüyen Şebnem Ferah çıktı. Rüyamda da yanında birkaç arkadaşı vardı. Artık tesadüf mü, bilinçaltı mı, yoksa metafiziksel bir olay mı? Buna siz karar verin. “Aaa nasılsınız?” dedim. O da “İyiyim, siz nasılsınız?” dedi. Ben de iyi olduğumu söyleyerek “Tesadüfe bakın ki bugün rüyamda sizi görmüştüm” dedim. Gülümseyip arkadaşlarına baktı. “Beni hatırladınız mı? Hani Şebnem Ferah Club adına 10. yıl plaketi sunmuştum size” dedim. “Valla şu an hatırlayamadım” dedi. Doğal tabii ki… Milyonlarca hayranı var ve aradan 6 yıl geçmiş… Aaahhh ahh… Heyecandan ne yeni albümü, ne de hangi ülkeye gittiğini sorabildim. Acaba yeni albüm kayıtlarının master’ı için Amerika’ya gitmiş olabilir mi? Sorulacak soru çoktu aslında ama vakitleri azdı. “Arkadaşları bekletmeyelim” dedi zaten. “Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?” diye sordum. “Tabii ki” dedi ve arkadaşlarından birisine cep telefonumu verdim. 6 yıl aradan sonra yeni bir fotoğrafımız oldu. Zaten 6 yıl evvelki fotoğraflarımızda kötü çıkmıştım. Hem de samimi bir şekilde sarılamamıştım. İyi oldu. Telafi ettim. 🙂 Hemen Instagram aracılığıyla Twitter ve Facebook’ta paylaştım. Arkadaşlar arasında olay oldu. Birçok beğeni ve yorum aldı. Mert de görünce heyecanlandı. Gittiği yöne doğru gittik. O da fotoğraf çektirmek istiyordu ama bulamadık. Belki de TK Lounge’a falan gitmişti. Ya da pasaporttan geçmişti. Bilemiyorum. Bazı arkadaşlar da gördükleri halde tanıyamadı. “Turgay, yine kiminle fotoğraf çektiriyordun? Gördük seni, sarılmıştın bir kadına” dediler. Ben de “Şebnem Ferah’la” diye cevap verdiğimde bu kadar ünlü birini tanıyamadıklarına şaşırdılar. Her gördüğüm insana fotoğrafı gösteriyordum. Gösterdiğim arkadaşlarımdan bazıları fotoğraftan bile tanıyamadılar. “Gerçekten Şebnem Ferah mı bu? Nasıl tanıdın?” diye sordular. Ben “Tabii ki… Ben fanatiğiyim. Onu her haliyle tanırım” falan dedim. Hatta Havaş’tan bir arkadaş “O teyzesinin kızı falandır. Seni yemiştir ‘Ben Şebnem Ferah’ım’ diye” diyerek takıldı. 😀 Çelebi’den bir arkadaş da “Boşver Şebnem Ferah’ı… Cristiano Ronaldo ve Iker Casillas ile fotoğraf çektirmişsin. Bize onları göster” dedi. Evet, 9 Nisan’da Galatasaray maçı sonrası Iberia’nın özel uçağı ile ülkelerine dönen Real Madrid takımının hepsini görüp, iki önemli oyuncusuyla fotoğraf çektirmiştim. Hatta hem Facebook’ta, hem de web sitemde “Ünlülerle beraber” diye birkaç tanesi yabancı olmak üzere 100 civarı ünlüyle çektirdiğim fotoğrafların olduğu bir albümüm bile var. Hepsinde de mutlu oluyorum. Ama hiçbirinde Şebnem Ferah ve Michael Jackson’ın ağabeyi Jermaine Jackson’la fotoğraf çektirirkenki kadar heyecanlanmadım. Bir de rahmetli Cem Karaca’dan imza alırken aynı heyecanı tatmıştım. Şebnem Ferah’la çektirdiğim fotoğrafların bulunduğu, diğer albümden bağımsız ayrı bir albümüm bile var aslında ama daha önce fotoğraflarımız olduğu halde (ki birisi büyütülmüş ve çerçevelenmiş halde odamda duruyor) yine aynı heyecanı tattım. Fanlık böyle bir duygu olsa gerek… Ronaldo falan fasa fiso. 😀 Ama tabii ki belki de dünyada şu an en popüler, en iyi ve en çok kazanan futbolcusuyla fotoğraf çektirdiğimin bilincindeyim.
Neyse, konser izlenimlerime gelelim. Bugün Nilüfer’in “13 Düet” konseri vardı. 2 yıl evvelki “12 Düet” konserine de gitmiştim. Bugün fotoğraf çektirdiğim Şebnem Ferah da vardı hatta o konserde… Arkadaşlarıma “Keşke Şebnem Ferah yine Nilüfer’in konserinde çıksa… Onu yine görsek… ‘En İyi Düet’ ödülü aldıklarını bahane ederlerdi ne güzel…” diyordum. Kısmette farklı mekanda da olsa Şebnem Ferah’ı 13 Düet konserinin olduğu gün de görmek varmış. Nilüfer Yumlu da en sevdiğim Türk şarkıcıları arasında yer alıyor Şebnem Ferah, Barış Manço, Aslı Gökyokuş, Sezen Aksu, Özlem Tekin gibi isimlerle beraber… Hatta bir türlü bulamadığım “Nilüfer’79”, “Nilüfer’80”, “Nostalji” ve aslında bizim evde bulunan ama kendi arşivimde yer almadığı için saymadığım “Nilüfer’le” dışında Nilüfer’in tüm albümleri bende bulunuyor. Geliri de Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na gideceği ve ilk konserden çok keyif aldığım için shift’im de uyunca hiç tereddüt etmeden Pazar günü 2. kategoriden bilet almıştım. İkinci kez Nilüfer’i sahnede izleyecektim. Yalnız ilk konserde “12 Düet” albümünden bir tek Teoman yoktu. Konser “11 Düet”e dönmüştü. Bu akşam ise “13 Düet” konseri aslında “10 Düet” konseri olacaktı. Çünkü bu sefer tam 3 grup konsere katılmıyordu. Hadi, Teoman egoları olan, “Küçük dünyaları ben yarattım” havasında olan, “Müziği bıraktım” diye ilgi çekip 1 yıl sonra “Müziği özledim” diyerek sözde emekliliğinden vazgeçebilecek bir insan ama “13 Düet” albümüne “Eğrisi Doğrusu” ile katılan maNga, “Ta Uzak Yollardan” ile bence albümdeki en iyi düete imza atan (İlk albümdeki en iyi düet tabii ki Şebnem Ferah’lı “Erkekler Ağlamaz”dı) Vega ve “Nilüfer’le” albümündeki orijinalinde Şebnem Ferah’ın da vokalleri bulunan “Değişir Dünya”nın rock versiyonuyla katılan Çilekeş mütevazılıklarına rağmen hangi bahaneyle “13 Düet” konserine katılmadılar? Merak ediyorum. Hem de yardım konseri üstelik… Umarım haklı gerekçeleri vardır. Allah’tan Vega, maNga ve Çilekeş’in konserlerini önceden izlemiştim. Hatta bence “13 Düet” CD’sinin albüm kartonetindeki en iyi teşekkür yazısını yazan Deniz Özbey Akyüz ve Ferman Akgül ile fotoğrafım bile var. Sadece onlarla değil; konsere çıkan gruplardan Bulutsuzluk Özlemi solisti Nejat Yavaşoğulları, Feridun Düzağaç ve mor ve ötesi gitaristi Kerem Özyeğen’le de fotoğraflarım bulunmakta…
Neyse, işten çıktıktan sonra evde biraz dinlenip lahana dolması yedim. Sonra Taksim’e gittim. Biraz dolaştım. Sonra konserin olacağı İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Salonu’na gittim. İçeri girerken “Yardım vakıflarının logolarında bile subliminal tek göz var” diye kaygılı kaygılı düşünürken girişte devasa boyutta bir tek göz şekli gördüm. Ne demeye çalıştığımı bir kısmınız anladınız sanırım. Hiç hoşuma gitmiyor her yerde olmaları ama nereye gitsek karşımıza tek göz, piramit, üçgen falan çıkıyor. Umarım konsere verdiğimiz paraların hepsi gerçekten şiddet mağduru kadın ve çocuklara gitmiştir. Artık paranoyak oldum valla… Lütfi Kırdar Salonu’nun girişinde Nilüfer’in “13 Düet” konser afişi vardı. Tıpkı “12 Düet” konserinde olduğu gibi yanında fotoğraf çektirdim. Keşke Nilüfer’in kendisiyle de bir fotoğrafım olsaydı… Bence dünya standartlarında bir diva…
BULUTSUZLUK ÖZLEMİ: Saat 21:00’de konser Türkiye’nin en önemli, en büyük, en efsanevi gruplarından biri olan Bulutsuzluk Özlemi ile açıldı. Onları daha önce sahnede izlememiştim. İyi oldu geldikleri… Daha önce Şebnem Ferah ile de düet haline getirdikleri “Sözlerimi Geri Alamam” ile performansa başladılar. Tıpkı “12 Düet” konserinde olduğu gibi “13 Düet” konserinde de aynı konsept vardı. Önce dev ekrandan sahneye çıkacak olan grubun albüm kayıtlarındaki provalarını gösteriyorlardı. Gruplar önce kendi şarkılarını söylüyorlardı. Sonra Nilüfer’i çağırıp “13 Düet” albümündeki beraber seslendirdikleri şarkıda düet yapıyorlardı. “Her yerde kar var” şarkısına bayılırım. Hatta “12 Düet” izlenimlerimde de şarkıdan bahsetmiştim o gün kar yağdığı için… Bu sefer hava o günkü kadar soğuk değildi, kar yoktu ama Nisan’da olmamıza rağmen hava yine çok soğuktu ve yağmur yağıyordu. Aklıma Nilüfer’in “Sensiz Yıllarda” şarkısındaki “Yağmurlu bir gündü, tıpkı bugün gibi. Kaybetmiştim seni. Taştı gözyaşım karıştı yağmura…” sözleri gelmişti yürürken. Akademi Türkiye albümünde de Tuğçe cover’lamıştı şarkıyı… Bir de tabii ki “Yağmur” diye bir şarkısında “Yağmurda ellerim, üşüyor yüreğim… Bu kara bulutlar kan kardeşi gözlerimin” diyor. Neden mi yağmurlu şarkılarına değiniyorum? Çünkü “12 Düet” izlenimlerimde içinde kar geçen Nilüfer şarkılarından bahsetmiştim. Sonra bir tanesini, yani “Her yerde kar var”ı “13 Düet” adında yeni bir rock albümü yapıp kullandı Nilüfer… Belki uğurlu gelir de “14 Düet” albümü de çıkar diye umuyorum. Çünkü gerçekten çok güzel bu iki albüm de… Ama maalesef “14 Düet” diye bir albüm gündemde değil. Daha düet yapması gereken insanlar var halbuki… Mesela Özlem Tekin, Aylin Aslım, Aslı Gökyokuş, Redd, Demir Demirkan gibi… Birçok da rock’a dönüştürülmesi gereken şarkısı var. Mesela bir zamanlar arkadaşım Fırat San’ın bateristi olduğu Pijama grubu “Takma Kafanı” adlı ilk albümlerinde “Boşvermişim Dünyaya”yı cover’lamıştı ve harika olmuştu.
Neyse, konsere geri dönelim. Bende mi tuhaflık var, bilmiyorum ama Nejat Yavaşoğulları ve Nilüfer gibi iki efsane ses bir araya gelmiş, karşımda en sevdiğim Nilüfer şarkılarından “Her yerde kar var”ı söylüyorlar. Ama keyif alamıyorum. Tarihi bir ana tanıklık ettiğimin farkındayım ama bu kadar mı uyumsuzluk olur? Kendi alanlarında devler liginde olsalar da nedense kimyaları tutmadı bence… Nilüfer’in genç jenerasyonla kimyası daha iyi tutuyor galiba… Grubun diğer elemanları ise Sina Koloğlu, Sunay Özgür, Deniz Demiröz ve Gencay Kıymaz’dı. Nilüfer açılış konuşmasında “Çok teşekkür ederiz hoş geldiniz. Şiddet mağdurları ne yazık ki her gün artıyor. Bazen medyada bir çocuğun şiddet gördüğüne tanık oluyoruz, görüyoruz, bazen bir kadının… Elbette ki şiddetin her türlüsüne karşıyız. Bu akşam burada olarak, buraya gelerek, bilet alarak hepiniz siz de bu harekete, bu umut dolu harekete, destek verdiniz. Öncelikle bunun için çok teşekkür ediyorum. ‘Aile İçi Şiddete Son’ kampanyası 9 yıldır devam ediyor ve büyük bir başarıyla devam ediyor. Amaç elbette ki duyurmak, insanları bu konuda bilinçlendirmek, farkındalık yaratmak. Ayrıca 5 yıldan bu yana ‘Şiddete Acil Yardım Hattı’ binlerce şiddet mağduruna destek oluyor. Yardım eli uzatıyor. Buraya geldiniz bir destek verdiniz ama birde 6643’e eğer bir SMS atarsanız bir daha destek daha olmuş olacaksınız. Teşekkür ediyorum. İyi eğlenceler diliyorum.” dedi.
ZAKKUM: Bulutsuzluk Özlemi’nin hemen arkasından son yılların en marjinal gruplarından biri olan Zakkum sahneye çıktı. Grup, “Agora Meyhanesi”nin yıllar öncesine kökleri uzanan, ama benzer hisleri taşıyan yakın dostu olarak ilan ettiği “Anason”u söyledi önce… Gerçekten Yusuf Demirkol, Cem Senyücel, Eren Parlakgümüş, Emre Yılmaztürk ve Özgün Aksüyek’in sihirli elleriyle “Anason” son yılların en başarılı hitlerinden biri olmuştu. Haftalarca 1 numarada kalmıştı. Doğru bir seçimdi. Onları da ilk kez sahnede izledim. Daha sonra Nilüfer geldi ve beraber “Agora Meyhanesi”ni söylediler.
mor ve ötesi: mor ve ötesi’ni daha önce Fanta Gençlik Festivali ve Trend Show kapsamında iki kez sahnede izlemiştim. Bu üçüncü oldu. Harun Tekin “Oyunbozan” ile konserdeki en etkileyici vokal performanslarından birisini yaptı. Nilüfer “12 Düet” promosyonu için verdiği röportajlarında “Dokun Bana”yı slow rock olarak kaydetmek istediğini söylemişti. Kısmet mor ve ötesi’neymiş. Ama tabii ki bu 2 yıllık süreç içerisinde birçok değişiklik oldu. Örneğin Nilüfer göğüs kanseri geçirdi ve çok şükür ki kanser savaşına galip geldi, ardından aramıza döndü. Yoksa müzik dünyası için büyük kayıp olurdu. Hele hele sanat dünyası bu kadar kayıp vermişken hiç de hoş olmazdı…
FERİDUN DÜZAĞAÇ: Feridun Düzağaç da gördüğüm, hatta fotoğraf çektirdiğim ama sahnede ilk kez izleyeceğim isimlerden birisiydi. “Beni Bırakma” ile girişini yaptı. Üstüne bir de Nilüfer’le “Kavak Yelleri”ni söyleyince belki de Nilüfer’i saymazsak konserin ilk bölümünün en çok alkış alan ismi oldu. Seyirciden gelen olumlu tepki Nilüfer’in de hoşuna gitmiş olacak ki ağzı kulaklarındaydı. Tam “Herhalde bu feedback’ten sonra ikinci klip ‘Kavak Yelleri’ne gelir” diye düşünüyordum ki Nilüfer klip müjdesi verdi. Zaten bu şarkıya gelecekmiş yani…
GECE: Evet, itiraf ediyorum. Gece’yi “13 Düet” albümünün en zayıf halkası olarak görüyordum. Çünkü “Ben Öldüm” dışında başka şarkılarını pek bilmiyordum. Duyuyordum da ilgilenmiyordum pek… Ama şaşırtıcı bir biçimde seyirciyi en çok coşturan, en çok alkışlattıran gruplardan birisi oldu. Cem Baydar, Erdem Başer, Gökçe Balaban ve Eren Çilalioğlu’dan kurulu olan grubun bu kadar sevildiğini bilmiyordum. Tahmin edeceğiniz üzere ilk kez izledim onları. Ama söyledikleri şarkı “Ben Öldüm” değildi. Nilüfer her grubun bir şarkı hakkı olduğunu anlatmak için “Bana bir şarkı söyle” dediğinde bunu istek şarkısı olarak algılamış olacaklar ki “Bana bir şarkı söyle” adlı şarkılarını söylediler. 😀 Şaka bir yana, ardından “Başıma gelenler”i Nilüfer’le seslendirerek salonu adeta coşturdular. Ve ardından 20 dakikalık ara verildi.
GRİPİN: İkinci bölümün açılışını ise Gripin yaptı. Gripin’in daha önce iki kez konserini izlemiştim. Biri Evanescence’den önceydi, diğeri ise Rock’n Coke’taydı. Ayrıca belirtmek istiyorum ki her ne kadar samimiyetimiz olmasa da bateristleri İlker Baliç uzaktan akrabamdır. Kuzenlerimin kuzeni oluyor. Yani dıdığımın dıdığı gibi bir şey ama sevdiğim bir grup olduğu için hoşuma gidiyor bu akrabalık… Neyse, önce Birol Namoğlu “Yalnızlığın çaresini bulmuşlar”ı seslendirdi. Ardından “13 Düet” albümünün açılış şarkısı olan “Hatıralar hayal oldu”yu Nilüfer’le beraber söyledi. İnsanlar “12 Düet” albümünde Gripin’in olmamasını yadırgamıştı. Çünkü bu projenin esin kaynağı Gripin’in “M.S. 05 03 2010” albümündeki “Yolcu Yolunda Gerek” cover’ıydı. Ama Nilüfer ve Gripin bunu “13 Düet” albümünde telafi ettiler.
MODEL: Ve işte merakla beklediğim anlardan birisi gelmişti. Fatma Turgut, Burak Yerebakan, Okan Işık, Can Temiz ve Aşkın Çolak’tan kurulu çok sevdiğim Model grubunu ilk kez izleyecektim. “Bir Melek Vardı”dan sonra beni çocukluğuma götüren “Şov Yapma”yı Nilüfer’le beraber performe ettiler. Evet tabii ki bütün bu Nilüfer şarkılarının kökleri 70’lere, 80’lere ve 90’lara dayanıyor ama “Şov Yapma” ben ilkokuldayken öyle büyük bir hitti ki tıpkı Sezen Aksu’nun “Hadi Bakalım”ı, Yonca Evcimik’in “Abone”si, Nazan Öncel’in “Aynı Nakarat”ı, Barış Manço’nun “Ayı”sı, Tayfun’un “Hadi Yine İyisin”i, Sertab Erener’in “Sakin Ol”u, Tarkan’ın “Kıl Oldum Abi”si ya da Emel Müftüoğlu’nun “Faka Bastın”ı gibi 90’lı yılların Türkçe Pop Müziği’ni patlatan şarkılarından biri olmuştu. Her yerde çalardı. Biz de çok severdik. maNga sahneye çıksaydı “Eğrisi Doğrusu” ile ilgili anımı da anlatacaktım. Hadi yine de anlatayım bari, 1994 yılında “Eğrisi Doğrusu”na şarkı sözlerine uygun koreografi hazırlamıştım ve ablamla beraber dansı çalışmıştık ama ancak 1996’ya girerken yılbaşı partisinde akrabalarımıza sunabilmiştik. 🙂 Bu arada önceki konserde de teknik arızalardan bahsetmiştim. Şimdikinde de bahsedeceğim. Model sahneye çıkmadan evvel stüdyo kaydı görüntülerini göstermeleri gerekiyordu ama perdede görüntü gitmişti. Sadece ses geliyordu. Sonra şarkı sırasında görüntüleri göstererek telafi ettiler. En azından yanlış grubun görüntüsünü girmediler. Önceki konserde bazen yanlış grubun görüntüsünü gösteriyorlardı. Bir de Emre Aydın sahnedeyken hoparlörlerin birisinde temassızlık oldu ve o kısımdaki ses gidip geldi. Neyse, bu da işin nazar boncuğu olsun bari…
PİNHANİ: Sinan Kaynakçı’nın vokalisti olduğu Pinhani grubunu yıllar evvel Trend Show’da izlemiştim. Ama o zamanlar tanımıyordum. Şimdi ise doğal olarak tanıyorum. Çünkü her ne kadar izlemesem de “Kavak Yelleri” dizisinde kullanılan ve “13 Düet” konseri için de seçtikleri “Hele bi gel” adlı şarkıları o kadar büyük bir hit oldu ki, web sitem www.tst.gen.tr için yaptığım “2000’li yılların en iyileri” anketimde TST Interactive’in üyeleri Pinhani’yi “2000’li yılların en iyi grubu” kategorisinde 10. sıraya yerleştirdi. Üyelerimin seçtiği birinci grup tabii ki yine bu konserde çıkan mor ve ötesi’ydi. Normalde bu konserde çıkması gereken maNga ise ikinci olmuştu. Gripin ise 6. olabilmişti. Ayrıca Pinhani grubunda öyle bir üye var ki çok ünlü bir gitarist olan Akın Eldes… Normalde hareketli bir pop şarkısı olan “Dünya Dönüyor”u Nilüfer’le akustik slow rock tarzında okumaları bence isabet olmuş. Şarkıları tamamen değiştiren böyle uç versiyonları çok severim. Cover ya da yeniden düzenleme yaparken bence eski versiyonundan sıyrılmak gerekiyor, çünkü aynısı ya da benzeri yapıldığında insan eskisini arıyor. Zaten “12 Düet” ve “13 Düet” albümleri bu yüzden satış rekorları kırıyor. Tamamen uç noktada değişik tarzda yapıldıkları için…
EMRE AYDIN: Emre Aydın yıllar evvel rahmetli Barış Akarsu’nun da imza verdiği Trend Show imza standında gördüğüm ama tıpkı Barış Akarsu’da olduğu gibi izdiham olduğu için Barış Akarsu kadar olmasa da imza almadığım, fotoğraf da çektirmediğim için pişman olduğum kişiydi. Sahnede izlemek de istiyordum. İyi oldu, bu kez izledim. Son yıllarda yaptığı işlerle Teoman’ı tahtından indirdi bence Emre Aydın… Ayrıca benzer doğum tarihlerimiz nedeniyle de sempati duyuyorum. O 2 Şubat 1981 günü doğmuş. Ben ise 22 Şubat 1981’de doğdum. Yani tek ortak noktamız yaşıt olmamız değil… Ondan 20 gün sonra doğmuşum. Onun doğduğu tarihin başına sadece 2 koyduğunuzda benim doğum tarihimi elde ediyorsunuz. 🙂 Ne biliim, ilginç geldi işte… Emre Aydın her iki performansta da düet yaptı. Türkiye Müzik Ödülleri’nde “En iyi düet” kategorisinde ödül alan ve Gülden Mutlu ile seslendirdiği “Soğuk Odalar”ı vokalistiyle, geçen seneki Kral TV Müzik Ödülleri’nde Şebnem Ferah ile söylediği “Erkekler Ağlamaz” ile“En iyi düet” ödülünü kapan Nilüfer’le ise “Son Perde”yi seslendirdi. Bakalım seneye “En iyi düet” kategorisinde ödülü 2011 ve 2012’nin galipleri güçlerini birleştirdikleri için alabilecekler mi? Belki de rakipsiz olurlar. Bekleyip göreceğiz… Bu arada barkovizyon görüntülerinde Mustafa Ceceli de vardı, çünkü “Son Perde”nin düzenlemesini yapan isim oydu. İşte bir başka Voltran’ı oluşturan parça daha… Konserin ikinci bölümünün seyircileri en heyecanlandıran isminin Emre Aydın olduğunu söylemem gereksiz sanırım.
KARGO: Kargo da daha önce konserini izlediğim gruplardan birisiydi. Hem de 3 kez Kargo konseri izlemiştim. Rock’n Coke, Trend Show ve İKÜ Bahar Şenlikleri kapsamlarında… Fakat bir fark var. Bu konserlerin iki tanesinde Nilüfer’in düet yapmasını istediğim isimlerden birisi olan Koray Candemir vokalistti. Bir tanesinde ise Fergan Mirkelam solistleriydi. Bu kez vokalistleri Ozan Anlaş’tı. Böylece ilk vokalistleri Deniz Aytekin dışında bütün Kargo vokalistlerini sahnede izlemiş oldum. Kargo’nun kadrosundaki değişmeyen elemanları Selim Öztürk ve Burak Karataş yine sahnedeydi. Ajda Pekkan’ın ablası Semiramis Pekkan’dan “Bana Yalan Söylediler”i cover’ladılar. Konserde kendi şarkılarını söylemeyen tek gruptular. Albümlerinde yer alsa da sonuçta cover… Ama güzel yapmışlar. Sonra da Nilüfer’den “Yaşamak Ne Güzel Şey”i coverladılar. Pardon, düet desek daha doğru olur, çünkü Nilüfer’in kendisi de vardı. 😀 Hatta sonra Nilüfer; Gripin, Gece, Emre Aydın, Bulutsuzluk Özlemi, Feridun Düzağaç, mor ve ötesi, Model, Zakkum ve Pinhani’yi tekrar çağırdı ve Kargo grubuyla beraber hepsi “Yaşamak Ne Güzel Şey”i yeniden söyleyip “13 Düet” albüm lansman konserinin finalini yaptılar. Yani iş düetlikten çıktı, koro oldular. Konser 23:15’te bitti. Nilüfer konser boyunca 10 ayrı kıyafet giydi. Aralık Derneği, BKM, Rixos ve DMC desteğiyle gerçekleşen konserden elde edilen gelirin tamamı şiddet mağdurlarına 7 gün 24 saat destek veren “Hürriyet Aile İçi Şiddete Son!” Acil Yardım Hattı’na aktarılmak üzere Aralık Derneği’ne bağışlanacakmış Hürriyet’ten aldığım bilgiye göre…
©2013 TURGAY SUAT TARCAN