Bugün 20 Aralık… Bu tarihi bekliyor olmamın üç nedeni vardı. Birincisi Mariah Carey’nin “All I Want For Christmas Is You” şarkısının klibinin yeni versiyonunun çıkacak olmasıydı. Diğeri ise Star Wars’un yeni filmi “The Rise Of Skywalker”ın vizyona girecek olmasıydı. Üçüncüsü ise haftalık iznimin tesadüfen bugüne denk gelmesi ve ilk seansa gitme şansı elde edecek olmamdı. Bu emelimi de gerçekleştirdim.
Sizlerle uzun zamandır bir arada olamamıştık. Sitemiz “SineAnaliz” geçici süreliğine sanal alemden uzak kalmıştı. Fakat aranıza geri döndük ve ilk yazım “Skywalker’ın Yükselişi” analiziyle oldu. Bundan 2 yıl evvel web sitemiz ilk açıldığında yayınlanan ilk yazı Skywalker nickli site sahibinin yazdığı “The Last Jedi” filmiyle ilgili kritikti. Kaderin cilvesi bu olsa gerek… Web sitemiz geri döndüğünde yazılan ilk yazı da bu kez benim şu anda yazmakta olduğum “Star Wars / The Rise Of Skywalker”ın film kritiği oluyor. Aslında bu filme beraber gitme kararı almıştık kendisiyle ama benim Arnavutköy’e taşınmamla birlikte offlarımızın denk gelip de bir araya gelme ihtimalimiz film vizyondayken düşük bir ihtimal olacağını hissetiğim için dayanamadım ve istemeden de olsa kendisini ekmek zorunda kaldım. 🙁 Yine görüşüp sinemaya gideriz diyorum kendisine… Söz!
Neyse, bu semte taşınmam artık Avlu 34 AVM’deki Cinemaximum’u kullanıyor olmamı gerektirdi. Sinema Arnavutköy’e ilk kez bu alışveriş merkezi ile gelmiş. Tam da ben evimi yerleştirdikten sonra… Sanki taşındığımı hissetmişler gibi bana yakın sinema yapmışlar gibi oldu. Normalde halk eskiden sinema için başka ilçelere gitmek zorunda kalıyorlarmış. Sky Auditorium özellikli sinema Türkiye’de çok az salonda var ve filmi izlediğim 5. salon da bu sinemalardan birisi… Gerçekten çok rahat bir ortam var. Neredeyse yatak gibi sırtınızı yaslıyorsunuz. Ayaklarınızı uzatmanız için tabureler var. Evdeki koltuklarınız kadar rahat oturduğunuz yerler… Kafanız tavana baktığı için boynunuzu bükmek zorunda da değilsiniz. Çünkü rahat rahat izleyin diye ekranı neredeyse tavanda yukarı doğru asmışlar. Daha önceden de bu salonda film izlediğim olmuştu. Bazen insanın uykusu geliyor.
“Star Wars: SkyWalker’ın Yükselişi” filmini izlerken de acayip uykum geldi. Ama filmin sıkıcılığından ya da koltuğun rahatlığından değil. Aksine, zamanın nasıl aktığını anlamıyorsunuz. Fakat özellikle filmin ikinci yarısında ekranın bazen karanlık, bazen ışıklı olması gözlerimi yordu. Zaten filmin başında hayatımda ilk kez “Gözü ışığa hassas olanların gözleri zarar görebilir” uyarısıyla karşılaştım. Bazen aynı anda karanlık ve aydınlık olabiliyordu sahneler. Bu da aslında biraz subliminal mesaj gibi geldi bana. Karanlık taraf ve aydınlık tarafın savaşının ruhu ışıklı görsel efektlerle yapılmış olabilir. İnsan öyle hissediyor izlerken… Elbette aksiyon sahneleri var ama bu kez iki tarafın ruhsal savaşı daha çok ön plana çıkarılmış.
Dalgalı deniz sahnelerinden oldukça etkilendim. Eminim Marmara Forum’da filmi izleyenler bol bol ıslanmışlardır. Finale doğru taht önündeki sahneler sanki bir illuminati ayini gibiydi. Spoiler vermek istemediğim için üstün körü anlatacağım. Mücadeleyi izleyen uzaylılar masonlar gibi giyinmişlerdi zaten. İlluminati tarikatı kendilerini aydın olarak lanse etseler de aslında karanlık taraftan güç alıyorlar. Belki de hayranlıkla izlediğimiz “Star Wars” serisi de onların bize empoze etmeye çalıştıkları yeni dünya düzenini anlatıyordur. Daisy Ridley tarafından canlandırılan Rey karakteri bu kez çok daha güçlü ve gördüğü gelecek görüntülerde kendini kara tahtta görüyor. Adam Douglas Driver’ın hayat verdiği Kylo Ren zaten kendisini karanlık tarafa çekmek için mücadele ediyor. Acaba bunu başarabilecek mi? Yoksa özü olan Ben Solo’ya mı dönüşecek? Skywalker’ın yükselişi derken Kylo Ren’in dayısının Luke Skywalker olması mı kastediliyor? Yoksa bambaşka birisi mi Skywalker soyunu devam ettirmek isteyecek finalde? Ölen Han Solo nasıl gösterecek kendini filmde? Bu soruların cevabı için meraklanıp filmi kendiniz izleyin…
Prenses Leia Organa’ya hayat veren ve 3 sene önce kaybettiğimiz Carrie Frances Fisher bu filmde de oynuyor. Nasıl mı? Önceki filmlerde kullanılmamış sahnelerinin filme adapte edilmesi ve tabii ki biraz da bilgisayar yardımıyla… Snapchat, Famous Voice Changer gibi uygulamalarla biz bile kendisini videomuzda oynatabiliriz. Hayatını kaybeden sanatçıların filmlerinin bitirilmesi (Paul Walker, Brandon Lee, Heath Ledger gibi) teknolojinin gelişmesiyle birlikte ilerleyen yıllarda filmlerin hasılatını garanti altına almak için film yapımcılarına bir fikir vermiş olabilir mi sizce de? Mesela Elizabeth Taylor, James Dean, Marilyn Monroe, Marlon Brando, River Phoenix, Bruce Lee gibi efsanelere film çektirseler? Sizce etik olur muydu? Yoksa hayranlar açısından özlem giderici güzel bir uygulama mı olurdu? Tom Hanks’in ” Forrest Gump” filmine John F. Kennedy, John Lennon gibi hayata gözlerini yuman ünlülerin dahil edilmesi zamanında büyük bir olay olmuştu. Bence dediğim olayın yapılması çok da uzak değil… Performans yakalama teknolojisi ile başkasına oynattırılıp hayatını kaybeden kişiye bilgisayarda dönüştürülüp sesi ünlü sesine çeviren uygulamalarla seslendirtebilirler. Elvis Presley, Tupac Shakur, Michael Jackson, Whitney Houston, Amy Winehouse gibi isimlere hologram teknolojisi ile canlı performans bile yaptırdılar. Rami Malek, “Bohemian Rhapsody”de Freddie Mercury’yi canlandırmıştı ve film gişede başarılı olmuştu. Bu yüzden Michael Jackson gibi başka sanatçılara da biyografi filmlerinin çekilecek olması gündemde… Kim bilir? Belki yakın gelecekte oyuncuları kendilerine benzetmek yerine direk kendilerini oynatırlar.
Carrie Fisher sayesinde birçok rahmetli stardan bahsettim. Yazımı onların yanı sıra geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Yeşilçam oyuncusu Hale Akınlı; karikatürist ve film yönetmeni Tonguç Yaşar; bir başka yönetmenimiz Tunç Başaran; Hollywood oyuncuları Daniel Louis Aiello Jr. ile Chuy Bravo’ya adıyorum.
NOT: Bu yazımı aynı zamanda http://www.sineanaliz.com/skywalker-yukselise-devam-ediyor/ adresinde yayınladım…