YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KONSERİ
28 MAYIS 2004 CUMA: Bugün Fransızca dersi olmadı. Zaten bugün okulun son günüydü. Daha doğrusu derslerin son günü… Finaller başlayacak sonra… Ben de ders olmayınca eve geldim ve Michael Jackson’ın “Hot Street” adlı parçasına Movie Maker programını kullanarak klip yaptım. İlk kez bu programda geçiş efektlerini keşfettim.
Finaller öncesi moral olsun diye Şebnem Ferah saat 21:00’da üniversitelilere Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bedava konser verecekti. Evvelsi gün çok feci düşmeme ve yaralarımla ağrılarım olmasına rağmen böyle bir morale ihtiyacım vardı. Bu konser kaçmazdı. Saat 19:00’da Beşiktaş sahilinde buluşacaktık siteden ( www.sebnemferahfan.com ) arkadaşlarla… Önce Taksim’e gittim. Sonra Beşiktaş otobüsüne binip Beşiktaş’a geçtim. Sahile doğru yürüdüm. Orada Genç Büfe diye bir yer vardı. Orada tost yeyip soda içtim. Beklemeye başladım. Poseidon nick’li Asım’ı zaten tanıyordum. SeriouS nickli Selim’i ise tanımıyordum. İlk önce SeriouS geldi. Aslında zamanında gelmişti. Ben erken gelmiştim. Tanımak zor olmadı. O bana attığı SMS’te üzerinde South Park t-shirt’ü ve mavi hırka olduğunu söylemişti. Benim üzerimde ise mavi eşofman üstü ve Şebnem Ferah t-shirt’ü vardı. Eee, beni tanımıyor olabilir ama üzerimdeki resmin sahibini tanıyordu sonuçta… Aslında sitemdeki ( www.tstinteractive.cjb.net ) fotoğrafımı görmüştü ama o fotoğrafımla aramda dağlar kadar fark olduğu için tanıması imkansızdı. Zaten şu ana kadarki ŞebnemFerahFan ve MjTurkFan buluşmalarına gelenler beni görünce şoka uğramışlardı daha önce. “O fotoğrafı baz almayın” diye sebnemferah.org sitesine de yazdım, fakat SeriouS “En azından andırır” diye düşünmüş. Halbuki sitemin ana sayfasında değişik imajlarımın olduğu bir kolaj var. Akıllarında neden uzun saçlı, top sakallı fotoğrafım kalıyor, anlamıyorum. Marka kimliği bu olsa gerek… Neyse, biz tanışma konuşması yaparken birkaç arkadaşıyla Asım geldi ve “Aaa, nasıl tanıdınız birbirinizi?” diye şaşırdı. Ben de “Eee, t-shirtümdekini tanıyor ama” dedim. Oradan yemek yemeye gittiler ama bendeniz TST ve SeriouS yemedik. Çünkü yemiştik. Neyse, Yıldız Teknik’e vardığımızda saat 20:00 civarıydı ve sırayı görünce şok olduk. Aşırı uzun bir sıra vardı. Arkalara geçemezdik. Biz de çaktırmadan ortanın önlerine geçtik. Kapıya daha yakındık. Ama sıra bir türlü ilerlemiyordu. Orada Asım’ların başka arkadaşları da bize katıldı. Sayımız 10’u geçmişti. Sonra zaten bu okulda okuyan Cem de bize son anda katıldı. O sırada okulun içine girip sıranın nasıl işlediğine bakan aramızdan biri gelip “Çabuk, millet aralardan sıyrılıp konser alanına giriyor” dedi. Biz de tuvalete filan gittiğini sandığımız insanların neden bu kadar çok olduğunu ve sıranın neden bu kadar ağır yürüdüğünü anlayıp koşmaya başladık. Kimseye aldırmadan biz de o akıllılar gibi içeri daldık. Epey küfür yedik. Arama vardı, benim de çantam vardı. Çantamın aranması zaman kaybettirecekti. Üstelik çantamda olması gerekenden fazla bozuk para vardı. Bozuk para yasakmış. Neyse ki arama sırası tam bana geldiğinde korumalardan biri diğerine “Aramayı durdur. İzdiham var. Arama olmasın artık.” dedi de ben de içeri daldım. E, zaten Şebo t-shirtlü biri kötülük yapamazdı. 20:30 gibi içerdeydik. Arkalara gidemezdik. Konseri önlere yakın izlemeliydik. O yüzden yine cebren ve hile ile kalabalığı yarıp sahneye yaklaşmak zorunda kaldık. Her fırsatta biraz daha sahneye yaklaşıyorduk. Sonunda o kalabalıkta ulaşılması imkansız gibi görünen bir yere geldik. Ama yine de bu en arkadan izlediğim Şebnem Ferah konseriydi. Fakat bu imkanlarda çok iyi bir yer sayılır. Herkes sıkışık tepişik içeri girmeye devam ediyordu. Sonunda kapıyı kapatmak zorunda kaldılar. Ama duvarlardan atlayıp girenler vardı (zaten duvarlara çıkıp izleyenler de vardı) ama birçok kişi o kadar beklemelerine rağmen evlerine dönmek zorunda kaldılar. Aklıma Michael Jackson’ın “Brace Yourself”indeki görüntüler geldi abartmak gerekirse… Cem Şebo’dan önce çıkan ön grubun (Kemancı’da çalışıyorlarmış) hard rock tarzında söylediği “Black”ten “Wonderful Life” ile DJ’lerin çaldığı Kelly Osbourne’un hard rock tarzında söylediği “Papa Don’t Preach” (Madonna), Alien Ant Farm’ın hard rock tarzında söylediği “Smooth Criminal” (Michael Jackson) ve kimin söylediğini bilmediğim bir grubun hard rock tarzında söylediği “Big In Japan” (Alphaville) adlı şarkılarını duyunca çok şaşırdı. Çünkü aşina olduğu şarkılar çok değişik gelmişti.
Şebnem Ferah 21:40 civarı çıktı. Önce savaş karşıtı görüntülerin olduğu “Perdeler-Enstrümantal” klibini dev ekranda verdiler. Bu sefer izledim. Ama önünde ağaç dalları olduğu için çok net göremedim maalesef. En azından nasıl bir şeye benzediğini gördüm. Sonra grup üyeleri tıpkı Avcılar konserinde anlattığım gibi teker teker çıktılar. Konser her zamanki gibi “Korkarak Yaşıyorsan” ile başladı. Bu sefer bize bir kıyak yaparak ne zamandır söylemediği “Deli Kızım Uyan”ı da söyledi. Söylerken de çok duygulandı. Neredeyse ağlayacaktı. Yani ben öyle hissettim. Onu öyle görünce ben de duygulandım. Benim için konserin en unutulmaz anı “Deli Kızım Uyan”ı söylemesiydi. Bunların dışında yine benzer repertuar vardı. Aşağıda repertuarı yazdım. Şebnem’in şarkılarının yanında tabii bir de Ceren Tügen’in söyleyip Şebnem’in geri vokal yaptığı “Everybody’s Fool” performansı vardı… Konser 23:30 civarı bitti. Şimdi başlıklar halinde konser atmosferini anlatmak istiyorum.
PLAYLIST: Korkarak Yaşıyorsan, Sigara, Nereye Kadar, Bu Aşk Fazla Sana, Bugün, Oyunun Sonu, Dans Pisti, Babam Oğlum, Çocukken Sahip Olduğum Kırmızı Rugan Ayakkabılar, Mayın Tarlası , Deli Kızım Uyan, Everybody’s Fool, Yeniden Doğup Gelsem, Fırtına, Ben Şarkımı Söylerken…
DUMAN: Sahneden püskürttükleri duman çok kötüydü. Normalde de duman olur, fakat bunun kokusu değişikti. Çok berbattı. Defalarca öksürdüm. Şarkılara eşlik ederken zorlandım. Sanıyorum Şebnem ve sesi de dumanlardan çok etkilendi.
ZIPLAMAK: Konserde herkes zıplarken ben bu sefer zıplar gibi yapıyordum. Çünkü normal zıpladığım zaman dizimdeki yara acıyor ve belim daha çok ağrıyordu. Zaten zıplanacak gibi değildi. Herkes zıpladıkça toz kalkıyordu. Çıkınca yeni aldığım mavi spor ayakkabılarımın battığını fark edince şoka uğradım. Ayrıca çıkarken cam kırıklarından etkilenmemek için adımlarımızı dikkatli atıyorduk.
DANS PİSTİ: Bu şarkıda hepimiz sahneye çıkıp dans etmek için yarıştık. Herkes kendisini gösterdi. SeriouS’un fikriyle “TST’yi kaldıralım. T-shirt’ünü görsün. Belki onu kaldırır.” diye beni havaya kaldırdılar. Ama Şebo “Hep ben mi sizi dansa kaldıracağım? Biraz da siz beni kaldırın.” dedi.
SEYİRCİ: Seyirciyi beğenmedik. Bedava olduğunu duyan gelmiş. Sarhoşlar vardı. Arkamdaki biri arkadaşlarının gaza getirmesiyle kendi üstünü soydu sanki çok sıcakmış gibi… Soyunurken de rahatsız oldum. Sahneye minik şeyler atanlar vardı. Sahneye SeriouS’un deyimiyle “ehlişememiş bir dana” fırladı ve Şebo’nun canını acıtarak zorla onunla dans etmeye çalıştı. Sonra mikrofona böğürdü. Sanıyorum teknik ekip o sırada mikrofonu kapadı da korumaların eşliğinde gitti. Şebnem şarkıya devam edeyim dedi, bir baktı, mikrofon kapalı. Sonra mikrofon tekrar açılınca devam edebildi. Bizim siteden blackeagle’nin (bizimle birlikte değildi, tanımıyorum bile. Zaten arkalardaymış) yanında da kavga çıkmış. İnsanların sigaralarının küllerinin ve içkileri üzerime dökülmesin diye dua eder hale gelmiştim.
CEP TELEFONU: Herkes tanıdıklarını arayarak konseri dinletti. Ben de bizim siteden bazılarının duasını da almış oldum. Mesela ferahsever “Bugün” şarkısında aradığım için çok mutlu olmuş.
EVE DÖNÜŞ: Konser alanından çıktıktan sonra poseidon’larla vedalaşıp Cem’le ben ayrıldık. Sonra komik bir olay oldu. Biz farklı taraftan gittik, onlar farklı taraftan gitti, fakat bir baktık, aynı yürüme yerinde karşılaştık. Çok güldük. Bir süre yine birlikte yürüdük. Sonra “Öpüşmemize gerek yok yine” diyerek bu sefer gerçekten ayrıldık. Cem’le ben önce yürüdük, sonra otobüse binip Taksim’e gittik. Ordan da dolmuşa binip eve döndük.