Gary beyaz mahallesinde yaşayan bir zenciydi. Zenci olduğu için arkadaşları onu hep dışlarlardı. O da kendini eve kapatıp çizgi romanlara, bilgisayar oyunlarına, çizgifilmlere ve sinemaya vermişti.
Gary artık 25 yaşına gelmişti. Kalbi temizdi fakat artık bir serseri olmuştu. Sanki birşeyleri kanıtlamak ister gibiydi. Küçükken hayran olduğu polislerle arası iyi değildi. Bazen onu içeri tıkarlardı. Fakat onun derdi masum insanlar değildi. Aksine, masum insanları koruyordu.
Bir gece yine belanın peşinden dışarıya çıkmıştı. Başını gökyüzüne kaldırdı. Şehir ışıkları yıldızları hep gölgede bırakırdı fakat o gece yıldızlar çok güzel ve net gözüküyordu. Gecenin sonsuzluğuna dalmıştı. Birden garip bir uçak gördü. Daire şeklinde, ışıklar saçarak dönüyordu. Hayır, bu uçak olamazdı. Bu olsa olsa UFO olmalıydı. Çocukluk hayallerine dönmüş hissetti kendini Gary… Filmlerdeki hayalperest ve meraklı çocuklar gibi UFO’yu takip edebileceğini düşündü. Koştu, koştu…
Gary uçan cismin bir yere konduğunu gördü. Koşa koşa oraya gitti. Büyük bir araziydi burası… Çitlerle çevriliydi. Eskiden kalma, terk edilmiş bir evdi bu… Çitleri atlamak kolaydı. Bahçeye girdi Gary… Eski evin arkasında daha geniş bir arazi; daha düzenli, çimler ekilmiş güzel bir bahçe; sarı, ancak 5 kişinin yan yana yürüyebileceği bir yol ve o yolun ardında ise teknolojik, metalik, pırıl pırıl bir bina… Bu bina çok uzun ve büyüktü. Böyle binaları ancak filmlerden görebilirdi. Pentagon yanında halt etmişti.
O sarı yolda ilerlemeye koyuldu. Parmağına bir diken battı. Birkaç saniyeliğine fakat öyle kötü acımaya, öyle çok kan akmaya başladı ki, küçük bir dikenin battığına kendisi bile inanamazdı. Küçük bir dikenin böyle acı ve böyle kan yapabileceğini ne normal bir insan, ne de bir bilim adamı kabul edebilirdi. Bir yandan soğuk kanlılığını korumaya çalışıyor, bir yandan da “Aaaah!” sesleri çıkıyordu kendisinden.
Kendi yaşlarında 6-7 kişilik bir grup yanına geldiğinde bağırması daha çok artmıştı artık… Yanındaki grupta hem erkekler, hem de kızlar vardı ve hepsi de beyazdı. Dikkatini 23 yaşlarında, açık kumral saçlı, şişman, masum yüzlü, aslında bu saatlerde evinde uyuyor olması gereken bir kız çekmişti sadece… O gruptakiler ona sakin olması gerektiğini, ona yardım edeceklerini söylediler. Hep birlikte Gary’i kollarından, bacaklarından tutarak götürmeye başladılar. Gary panik olmuştu. Bir yandan canı acıyor, bir yandan da “Bırakın beni!” diyordu. Kurtulma çabaları sırasında ayağındaki kan o şişman kızın, yani bir Türk kızı olan Elif’in beyaz t-shirt’ünün üzerine aktı. “Bak ne yaptın?” sözünü duydu sadece…
Gözlerini açtığında karşısında yaşlı bir adam gördü. Rahip gibi giyinmişti ve Gary’nin ayağındaki dikeni çıkartmaya çalışıyordu. Görüntü netleştiğinde “Tamam oldu” dedi yaşlı adam… Cımbızdaki dikeni görünce Gary gözlerine inanamadı. Bu dikenin rengi değişiyordu ve parlaktı. Bir sarı, bir yeşil, bir mavi, bir kırmızı oluyordu.
GARY- Kimsin sen?
TOM- Adım Tom. Buranın kurucularından biriyim.
GARY- Neden burdayım ben? Benden ne istiyorsunuz?
TOM- Senin istediğini sana verebiliriz.
GARY- Nasıl yani?
TOM- Sabırlı ol biraz.
Gary kendisini buraya getiren grubun camlı bir terasta olduğunu gördü. Tom’un da oraya gittiğini gören Gary onun peşinden gitti. Birkaç tane böcek çıktı yan odadan. Bu böcekleri ne belgesellerde, ne ansiklopedilerde, ne de gerçek hayatta görmüştü Gary…
Kötü bir şey olacağını sezen Gary “Çabuk çıkın!” diye herkesin o terastan çıkmasını sağladı. Çıktıklarında camlı kapı otomatikman kapandı. Orayı binlerce böcek kapladı.
TOM- İyi işti!
GARY- Niye bu kadar sakinsin?
TOM- Birazdan öğreneceksin.
GARY- …..
TOM- Sana bir sorum var. Sence bu böceklerden nasıl kurtulabiliriz?
GARY- İlaçla olamaz mı?
TOM- Bunlara ilaç etki yapmıyor.
GARY- O zaman onların silahlarını onlara karşı kullanırız. Yani onlar bizi ısırmak istiyorlarsa biz de aynı şekilde ama öldürücü biçimde ısıran, hatta yiyen böcekler ya da hayvanlar salarız üzerlerine…
TOM- Aferin. Gruba alındın.
GARY- Ne demeye çalışıyorsun?
TOM- Seni test ettik. Sen bizim aradığımız gibi birisin. Uydudan izlemiştik seni… Güzel dövüşüyorsun. Çocukluğunu inceledik. UFO’nun peşinden meraklı bir çocuk gibi gideceğini biliyorduk. Uzaydan gelen o diken de, bu uzaylı böcekler de seni test etmek içindi. Yabancı bir maddeyi yadırgıyorsun. Nedenini merak ettiğin her halinden anlaşılıyordu. Bu küçük uzaylılar sadece bu gibi uzaylı vakalarında neler yapabileceğinin bir başlangıcıydı.
GARY- …..
TOM- Evet söylüyorum artık. Biz Uzaylı Avcıları’yız. Hayalet Avcıları gibi diyebilirsin buna… Değişik özellikleri olan insanları toplayıp küçük gruplar yapıyoruz. Sen de bu gruba alındın.
JANE- Ben astrologum. Yıldızları avcumun içi gibi bilirim. Teleskopla yıldızları incelerken bazen uçan daireleri görüyordum. Onların gittikleri yolu, amaçlarını bildiğimi hissediyorum. Astroloji şaşırmaz. Yıldızlardan artık onların ne yapacaklarını, geleceği okuyarak anlayıp engelliyorum.
STEVEN- Ben E.T., Men in Black, Star Wars, Independence Day, Mars Attacks, The Contact gibi filmlerle yatıp kalkıyordum. Bu filmlerin bir gün doğru olabileceğini, bu filmleri yapanların aslında bir fetihte insanların hazırlıklı olması için bir uyarı amacıyla bunları yaptıklarını düşündüm. Haklıymışım. Ama dost uzaylılar da var. Bu arada ben de film yapımcısı oldum artık…
ELİF- Ben Türküm. Türkiye’de uzaylılar beni kaçırmıştı. Hareket edemiyordum koltuktayken… Telepatik yolla benim kalkamamamı sağlıyorlardı. Deney yapmak için burnuma bir tel sokmak istediler. O sırada ben de gözlerimle, enerjimle bunu engelleyebileceğimi hissettim. Haklıydım. Engelledikten sonra yine göz enerjimle o teli onun o küçük burnuna soktum. Vücuduma da hakim olarak o küçük uzaylıları tekmeleyerek kaçtım UFO’dan…
NATHALIE- Ben Japonya’da karate eğitimi gördüm. Ringde dövüşürken dövüştüklerimin normal insan olmadıklarını farkettim. Fakat onları kız başıma yendim.
BRAD- Ben üniversitede çok başarılıydım. Hem sosyaldim; kızlar peşimde dolaşırdı, hem de okulun birincisiydim. Bilim adamı olmak istiyordum. Mezun olduktan sonra ise Uzaylı Avcıları’yla tanıştım ve onlara katıldım.
MATT- Ben pilotum. Manevralarımla ustalarımı bile şaşırtıyordum genç yaşıma rağmen… Bir keresinde uçarken beni UFO’lar takip etmişti fakat ben güçlü kollarımla en zorlu yerlerde bile uçağı uçurmayı başardım. UFO’ları teker teker düşürdüm. Bir tanesi çalışır durumdaydı. İçinden çıkan uzaylıya yumruk atıp bayılttım. Merak edip UFO’ya bindim ve bunu da kullanabildiğimi farkettim. Uzaylı Avcıları beni yakaladı. UFO’nun içinden bir insan çıktığını görünce ben de onlara katıldım.
GARY- Söylediklerinizden çok etkilendim. Tamam, ben de gruba giriyorum.
TOM- Aramıza hoşgeldin. Seni demin tanıştığın gruba katıyorum. Artık benim için çalışacaksınız. Hayır, benim için değil. DÜNYA İÇİN SAVAŞACAKSINIZ!
NOT: Bu öyküde Turgay bir rüyasından esinlenmiştir.
YAZILIŞ TARİHİ: 11 Temmuz 2002 – 12 Temmuz 2002
© Turgay Suat Tarcan