Tüm “Sadece Müzik” ziyaretçilerine selamlar…
Ne kadar büyük bir müzik tutkunu olduğumu artık öğrendiniz. Bu web sitesinde yazmaya başladığımdan beri birçok hayranı olduğum sanatçıya özel sayfalar hazırlamayı başardım. Örneğin Michael Jackson, Şebnem Ferah, Mariah Carey, Sezen Aksu, Madonna gibi favorilerim arasında başlarda gelen şarkıcıları tek başlarına yazılarımda ele almıştım. Fakat her ne kadar yazılarımda ismi çok geçse de Barış Manço’yu tek başına konu olarak almamıştım. Evet, tabii ki kişisel web sitem www.tst.gen.tr ‘de onunla ilgili yazılarım oldu. Hatta 2002 yılında oğlu Doğukan Manço web sitem için özel röportaj bile vermişti. Ağabeyi Savaş Manço ise 2013 yılında demeç vermişti. Hatta söyleyebilirim ki, 1999 yılında web sitemi ilk açtığımda sanal alem için yazdığım ilk yazı Barış Manço ile ilgiliydi. 2002 yılındaki anma konseri ve Barış Manço Müzesi kritiklerimden, bundan 18 yıl evvel cenazesinde yaşadıklarıma kadar arşiv niteliğinde olduğunu düşündüğüm yazılarım bulunuyor web sitemde ama www.sadecemuzik.net sitesindeki köşemde Türk rockçılarla ilgili yazılarımdan Türk Müziğinin Kraliyet Ailesi anketime kadar birçok yazımda ismi geçiyor olsa da mutlaka bir yazımda tek başına Barış Manço’dan bahsetmek istiyordum. Kısmet bugüneymiş. Bugünün tarihi 05.02.2017…
Bugün Barış Manço Vapurunda anma olacaktı. Saat 10:30’da Kadıköy’den kalkacak olan vapur, saat 11:00’de Beşiktaş İskelesi’ne yanaşıp Barış Manço hayranlarını toplayacaktı. Elit Çikolata’nın sponsor olduğu etkinlik ücretsizdi. Aslında her Şubat ayının ilk Pazar’ı bu etkinlik düzenleniyordu ama ben genelde Pazar günleri çalıştığım için gidemiyordum. Aklım çok kalıyordu ama… Üniversite yıllarımda ne gibi bir bahanem vardı, bilemiyorum (belki de sömestr tatiline denk geldiği için şehir dışında oluyordum ya da belki finaller falan vardı) ama 2006 yılında çalışma hayatına atıldığımdan beri bir türlü off’um denk gelmedi. Denk getirmek için dilekçeyi de yazmayı unutuyordum… Bu sene tesadüfen haftalık iznim Pazar’a denk gelince fırsatı kaçırmayayım dedim ve soluğu saat 09:30 sularında Beşiktaş’ta aldım. Bu kadar erken gitmemin nedeni yağmur yağdığı için trafik olmasından korkmam… Bir de kalkacak yeri kesin olarak öğrenmek istememdi. Çünkü orada birkaç iskele vardı. Hatta Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi’ne gidip sordum önce… Görevlilerin haberi yoktu. Barış Manço da Galatasaraylı olduğu için Galatasaray beresi ve atkısı giyen kızını terör saldırıları nedeniyle yalnız bırakmak istemeyen, bu yüzden de bastonlu olarak zor yürüdüğü halde Atatürk atkısı, Barış Manço iğnesi, Türk bayraklı fötr şapka takıp gelen bir teyze de “Aaa bakın, bu da soruyor” diye beni gösterdi görevliye… Sistemde göremediler. Hatta Barış Manço Vapurunun başka bir seferi olduğu kayıtlıydı sistemlerine… Telefonla yönetimi aradılar. Beni beklettiler. Bir süre sonra cevap geldi. “Hayır, burası değilmiş. Tarihi Beşiktaş İskelesi’ne yanaşacakmış vapur” dediler. Ben de oraya gittim. O teyze ve kızını yine gördüm. Kalkacak olan doğru iskeleyi gösterdim. Bana kendi yaptırdıkları Barış Manço balmumu heykeli iğneliğini hediye ettiler. Gerçi daha sonra mezarlıktaki izdihamda düşürüp kaybedecektim. Muhabbet sırasında 1999 yılında cenazesine gittiğimi söyledim. O sırada kaç yaşımda olduğumu sordu. “18 yaşındaydım” dedim. Ve sonra fark ettim ki aradan 18 yıl geçmiş. Yani o yıl doğan bir bebek benim Barış Manço cenazesine gittiğim yaşıma erişmiş. Diğer bir deyişle o yılki yaşımı 2’ye katlamışım. Ki o yıl bile yetişkinliğe de erişmiştim. Teenagerlık dönemim geride kalmıştı. Yoksa yaşlandım mı ne?
Evet, az önce de söylediğim gibi 1999 yılında dershanedeki ilk dersleri kırıp kankam ve onun Barış Manço’nun yeğeni olan arkadaşı ile beraber AKM’nin önünde Barış Manço anmasına katılmıştım ve camiiye gidip tabutu karşısında cenaze namazını kılmıştım. O kara hafta yaşadıklarımı http://www.tst.gen.tr/baris-manco-vefat-ettikten-sonra-1999-gunlugume-neler-yazdim/ adresinden okuyabilirsiniz. Fakat Kanlıca Mezarlığı’na defnedilirken orada değildim. Ailelerimize dershaneyi kırdığımız haber verilmesin diye son derslere yetişmek için Ekol Dershanesi’ne dönmüştük arkadaşlarla… Hatta hocalar ve arkadaşlar “Eee, televizyonda sizi görmedik ama” demişlerdi. Atmosferi anlattırmışlardı. Ders biraz kaynamıştı. Yani cenazeye katılmayanlar da televizyondan takip etmişti. Ben de “Mahşer gibi bir kalabalık vardı. Nasıl görebilirdiniz ki zaten?” demiştim. Neyse, ben yine de “Keşke diğer dersleri de kırsaymışız da cenazenin tamamında olsaymışız” diye içimde bir ukte bırakarak düşünüyordum bazen… İşte bugün Barış Manço’ya yapmam gereken o yarım kalan görevimi tamamlayabilecektim.
Vapur yanaşırken güvenlik önlemleri alındı. Doğukan ve Batıkan Manço vapurun tepesinden babalarının fanları olan bizleri el sallayarak selamlıyorlardı. Görevliler vapurun yanaştığından tam olarak emin olduktan sonra izdiham çıkmasın diye bizleri yavaşlatıp öyle vapura aldılar. En son Taksim’de gördüğüm Barış Manço fanlarından olan arkadaşlarımdan Emre Gönlüllü’yü vapurda, sadece sanal alemde tanıştığım Tunca Tutkun’u ise Kanlıca iskelesinde gördüm. Ayrıca sadece Beşiktaş’ta rastladığım Duygu ve annesi ile değil, bir de vapurda Metin ve Hasan adlarında iki Barış Manço Fan ile daha tanıştım. 5’li olarak takıldık. İlk girdiğimizde Barış Manço’nun şarkıları kendi sesinden çalıyordu. Sonra müziği kesip gitarlı gençlere şarkılarını çaldırdılar. Hasan daha önceki senelerde organizasyonun daha iyi olduğunu, Doğukan’ın DJ’lik yapıp babasının şarkılarını çaldığını söyledi. Emre ise bu sene zor izin alındığını, belki bir daha bu organizasyonun yapılamayacağını düşünüyordu. Etrafta çakma Barış Manço’lar ve Barış Akarsu klonları dolaşıyordu. Kimi de Cem Karaca’yı andırıyordu. Birçok müzikle uğraşan insan vardı. Biz ise “O Ses Türkiye”den tanıdığımız yaşlı yarışmacı Ahmet Bülent Atahan’ın mini konserini izlemeyi tercih ettik. Etkileyici bir performanstı. Barış Manço için yaptığı kendi bestesini de söyleyip duygulandırdı. Kendisi Kayahan ile de çalışmış. Elit Çikolata da çikolata dağıttı. 20 TL’ye Barış Manço atkısı satıyorlardı. Zaten Barış Manço t-shirt’ü giymiştim ama hava soğuk olduğu için giydiğim kazak ve gocuk mont üzerini kapıyordu. Atkıdan ben de alıp hem Barış Manço arşivime yeni bir materyal kazandırmış oldum, hem de fan görselliği anlamında günü kurtarmış oldum.
Neyse, Kanlıca iskelesine vardığımızda servisleri beklemedik. Yürümeyi tercih ettik. Yokuş yukarı çıkınca nefesimiz kesildi. Boğazımız kurudu. Ayaklarımız ağrıdı. Üstelik yağan yağmur da zorluyordu. Aklıma “Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin, inanamadık Gülpembe” şarkısı gelmişti. Aynı zamanda aklımda Sezen Aksu’nun “İstanbul İstanbul Olalı” şarkısı çalmıştı. Hatta etrafıma da söyledim. Şarkıda “Uzanıp Kanlıca’nın orta yerinde bir taşa” diyordu.
Gerçekten de Barış Manço, Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi Kanlıca’nın orta yerinde bir taşa uzanmış yatıyordu. Mezarlığa varıp duygu seli yaşanan manzarayı gördüğümüzde üzerinden yıllar geçtiği halde orada Barış Manço’nun yatıyor olduğuna inanamadık. İmam dualar okurken biz de ellerimizi açarak eşlik ettik. Kız kardeşi İnci Manço gözyaşlarına boğuldu. Başka Barışseverlerden de ağlayanlar vardı. Cenazesi kadar olmasa da o kadar kalabalıktı ki, şarkısında “Hala beni dinleyen bir avuç dostum kaldı” diyen Barış Manço’nun ne kadar yanıldığını, hala unutamadığımızı, hala kalabalık olduğumuzu göstermiş olduk. Unutamadık, unutamadık, ne olur anlayın bizi! İzmir’den kalkıp uzun yol katedip gelen İzmirli Barış Manço Fan Club bile vardı. Onlara benim de anne tarafından İzmirli olduğumu söyleyip listelerine bir kişi daha ekleyebileceklerini söyledim. Mezarın yanından geçerken bir ara ezilme tehlikesi geçirdim. Hala sırtım ağrıyor diyebilirim. Barış Manço hayrına tulumba tatlısı dağıtıldı sonra… Ben de yedim. Hazır oradayken aynı mezarlıkta bulunan Kayahan’ı da ziyaret edip dua okuduk.
Kanlıca İskelesi’nin önünde Manço ailesi (Doğukan Hazar, Batıkan Zorbey ve İnci Manço İlbay) bizleri kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdiler. Söylentilere göre Lale Manço Amerika’da olduğu için gelememiş bu sene… Önceki senelerde geldiğini fotoğraflardan görmüştüm. Vapura döndük. Beşiktaş İskelesine gittik önce. Orada indim. O kadar çok acıkmıştım ki “Survivor”da geçenlerde ödül pizza olduğundan mıdır nedir, ne zamandır canım pizza çektiği için kendimi Pizza Hut’ta buldum. Evet, “Survivor”da Sbarro Pizza vermişlerdi ama hayatımda iki kez filan yedim Sbarro’dan… İkisinde de zehirlendiğim için (üstelik soğuk servis etmişlerdi) yıllardır ağzıma Sbarro Pizza sürmüyorum. Sonra eve dönüp çektiğim fotoğrafları sosyal medyada paylaştım ve “Hal Hal” ile “Müsaadenizle Çocuklar” CD’lerini dinleyerek bu yazıyı yazdım.
Belediyeler ne kadar engellemeye çalışırlarsa çalışsınlar, Barış Manço’yu biz bir şekilde yine anarız. O hiç unutulmayacak. Kendisi hep Cumhurbaşkanı olmak isterdi. Ama bu emelini gerçekleştiremedi. O gönüllerimizin Cumhurbaşkanı oldu. Günümüzde Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu rejim sonrası çıkardığı Cumhurbaşkanı statüsünü bitirmeye çalışıyorlar. Onlara Barış Manço’nun bir şarkısı ile cevap vermek istiyorum: “Hayır, hayır, boşuna yalvarma! İnanmıyorum sana! Hayır, hayır, gözyaşına da hayır! İnanmıyorum sana! Hayır, hayır, yüz bin kere hayır! Acı çektirme bana!”…
NOT: Bu yazı ilk olarak 05.02.2017 tarihinde http://sadecemuzik.net/Turgay-Suat-Tarcan/18-senenin-ardindan-manco-yu-anmak.html adresinde yayınlanmıştır. Kendi web siteme 17.02.2017’de koymaya karar vermiştim ki, tam editleyip fotoğraf koyma işlemlerini gerçekleştirirken tesadüfen kargocu tam 1 ay evvel sipariş ettiğim “Dağlar Dağlar” CD’sini nihayet getirdi. Zaten kaset olarak vardı ama bende 90’lı yıllardan beri bulunan Barış Manço kasetlerinin CD versiyonlarını da almayı bitirmeyi planlıyordum ve “Dağlar Dağlar” ile bitti sayılır. Çünkü böylece bende kaset formatında sadece “Nostalji”, “Kervan” ve “Yüreğimdeki Barış Şarkıları” kaldı. Onlar da sayılmaz zaten. Çünkü “Kervan” zaten “Darısı Başınıza” albümünün 2 şarkı çıkartılıp şarkıların sırasının karıştırıldığı bir promosyon kaset; “Nostalji” zaten tıpkı “Hal Hal” gibi “Estağfurullah… Ne Haddimize!” ve “Sözüm Meclisten Dışarı” albümlerindeki bazı şarkıların bir araya geldiği bir derleme ve “Yüreğimdeki Barış Şarkıları” da bir cover albüm…