banner
banner

“60’larda Olsam ‘What a Wonderful World’ Derdim”

IMG_18082016 gerçekten zor bir sene oldu. “Sadece Müzik” ekibi olarak 2016’da bizim de hevesimiz kaçmıştı. 2014 ve 2015 yıllarındaki üretkenliğimizi kaybetmiştik. 2017 yılı da kötü başlasa da biz de bu duruma karşı direnmeye karar verdik ve çalışmalarımızı tekrar hızlandırdık. 2017 yılındaki ilk röportajımızda mikrofonumuz Turgay Suat Tarcan tarafından “What a World” adlı yeni single’ını çıkaran besteci Çağın’a uzatıldı. TST, bildiğiniz gibi “Türk Sanatçıların Yurt Dışı Maceraları” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştı. O yazıdan kısa bir sonra da Mahmut Orhan ve Sena Şener tarafından yazılan “Feel” şarkısı dünyayı kasıp kavurmuştu. Şimdi o bayrağı Çağın devralıyor. Bu röportaj hem 2016’da olanları, hem de Türk sanatçıların yurt dışı maceralarının yeni dönemini özetliyor. İşte Cyndi Lauper’dan Queen’e kadar 80’li yılların sanatçılarının şarkılarından oluşan bir playlist çalan Taksim’deki bir cafede dışarıda kar varken sıcak ahududulu kahvelerimizi içerek gerçekleştirdiğimiz bu sıcak sohbeti aşağıdaki satırlarda okuyabilirsiniz.

TURGAY SUAT TARCAN: Yeni bir İngilizce single çıkardın ve internette yayınladın. CD olarak da çıkarmayı düşünüyor musun?
ÇAĞIN: Yeni projemiz What a World şu an itunes, spotify vb. tüm dijital platformlarda internette satışta. Projeyi direkt Türk pazarında çıkarmadığımız için CD olarak bastırmadık. Fakat internetten gelen rakamlar doğrultusunda belli bir kotayı yakalarsak Türkiye’de CD basımı olabilir. Şu anda projeyi global markette tutundurmaya çalışıyoruz bu yüzden insanların dijital platformlardan albümü satın alıp destelemesi çok önemli. Bu bağlamda şarkımı dijital platformlardan satın alan herkese çok teşekkür ediyorum. Dinleyicilerden What a World’ü sadece yasal yollarla, yasal platformlardan satın alıp desteklemelerini rica ediyorum.
(Cafede “Billie Jean” çalmaya başlar)
TST: Şu an mekanda benim idolüm Michael Jackson çalmaya başladı. Peki senin idollerin kimler?
ÇAĞIN: Michael Jackson benim de idollerimden bir tanesi… Klasiklerden Whitney Houston, Celine Dion ve Lara Fabian her daim kulağımdalar. Şu anda Ariana Grande, kafayı taktığım bir isim… Hem sesi hem de taklitleri dikkatimi çekiyor. Delta Goodrem, Anastacia ve Christina Aguilera’nın ses renklerini ve tarzlarını çok beğeniyorum. Onlarla çalışabilmek kendime koyduğum doğaüstü hedeflerden bir kaçı.
TST: Son günlerde çok fazla terör saldırıları yapılıyor. Bu da eğlence sektörüne büyük bir darbe vurdu. Bu konuyla ilgili neler düşünüyorsun?
ÇAĞIN: Aslında biz bu single’ı ilk çıkaracağımız zaman 2016’nın yaz aylarıydı. Temmuz ayında çıkarmayı planlıyordum. Temmuz’da darbe girişimi oldu, hayallerimiz kursağımızda kaldı çıkaramadık. Ülke perişan… Sonra “Belirli bir zaman bekleyelim. Belki durulur olaylar…” dedik. Ve şarkının konsepti de değişti. Tarzını biraz daha değiştirdik. Zaten “What a World” tamamen dünyadaki acayip hayatı anlatıyor. Şarkıyı çıkardıktan sonraki yılbaşı terör olayı öngörülmüş gibi çok trajik oldu. Şarkı sanki onu anlatıyormuş gibi oldu… Şarkının içeriğine bakıldığında insanlar gerçekten bunu çok net olarak görebilecek.
TST: Biz senden yeni bir klip beklerken eski klibini de YouTube’dan kaldırdın. Yayından da çektin. Neden böyle bir şey yaptın ve niye zaten çekilmiş öbür klibini hiç yayınlamadın?
ÇAĞIN: Klip konusunda sanırım dünyanın en saf insanı benim. Yönetmenlere ve prodüktörlere çok çok güvendiğim için kendimi onlara %100 teslim ettim; ki bence bir sanatçının yapmaması gereken en büyük hatalardan birisi buymuş. Sonradan anladım. Yönetmenle aramızda çıkan anlaşmazlıklar sonucu klibi maalesef kaldırmak zorunda kaldım. Vitrine artık herkes çok önem veriyor. Video radyo sanatçılarını öldürdü. =)
TST: Peki bu single’a yeni bir klip çekecek misin?
ÇAĞIN: Kesinlikle geliyor. Onun için de sürpriz bir yönetmenle çevremdekileri şaşırtacağız. Hatta şu anda kliple ilgili tasarım toplantıları devam ediyor. Farklı farklı yerlerden görüntüler almaya çalışıyoruz. O görüntülerin telif olarak haklarını aldığımız zaman montaja başlayacağız. Daha önce görülmemiş ve denenmemiş bir konseptle what a world’ü görselleştireceğiz.
(Cafede “Wake Me Up Before You Go Go” çalmaya başlar)
TST: Ve şimdi de George Michael çalmaya başladı. 2010’lu yıllarda, özellikle de 2016’da birçok efsaneyi kaybettik. Prince, George Michael, Whitney Houston, David Bowie, Leonard Cohen gibi bayağı bir efsane hayatını kaybetti. Bu kayıplarla ilgili neler düşünüyorsun?
cagin ps cover (2)ÇAĞIN: Sanki evren bize torpil geçiyor şu anda ilginç ki mekânda ikimizin en çok sevdiği sanatçıların sesleri bizimle. Çok yetenekli bazı sanatçıların son dönemlerinde sanatçılık kariyerini iyi idare edemediğini düşünüyorum. Menajer ve takım çok önemli. Bir sanatçı ne kadar yetenekli olursa olsun stratejik planlarının da kusursuz olması gerekiyor. Son dönemlerinde biliyorsun; Whitney bile şarkı söyleyemez hale gelmişti. George Michael yine öyle oldu. Michael Jackson için de son dönemlerinde playback yaptığı konuşuluyordu. Ellerinde o kadar sermaye varken eriyorlar…
TST: Bir Michael Jackson hayranı olarak bu playback meselesine değinmem lazım. Eğer 2009’daki “This is it” filmini ve 2001’de “30. Yıl Konseri”ni izlersen hiç playback yapmadığını, tamamen canlı söylediğini görebilirsin. Sadece HIStory turnesinde birkaç şarkıda playback yapıyordu. O da zaten 1996 ve 1997 yıllarına denk geliyor. Ama son dönemlerinde hiç playback yapmıyordu. Bunu enteresan bir dipnot olarak eklemeliyim!
ÇAĞIN: Playback konusunda şöyle bir ekleme yapayım. En son yılbaşı performansında Mariah Carey Times Square’de sahne aldı, biliyorsun. New York’ta tam yılbaşından önce yaptığı performansta canlı söylemediği skandalı ortaya çıktı ve Mariah Carey şarkı söylemeyi bıraktı. Yani Michael Jackson, Mariah Carey, Whitney Houston gibi isimler ne kadar iyi olurlarsa olsunlar; son dönemlerinde playback yaptıkları gerçek diyebiliriz. Bu isimler nitekim kendilerini kanıtlamış markalar. İnsanın dönüp kendisine bakması gerekiyor önce. Yani onlar playback yapsalar da olur bence. Ben kendi performanslarımı canlı vizyonluyorum her zaman. Sahne alacağım zaman her yeni anın yeni bir yorumla şekillendiğini düşünüyorum. Stüdyo kayıtlarında da şarkıyla devamlı oynarım. Kayıtçım, aranjörüm artık benim farklı okumalarımdan yorulur ve Çağın artık bir karar ver der. Aranjörüm Gokosoul sırf bu yüzden sana 3 farklı tarzda aranje yapalım hepsinde farklı oku diye şakalaşır. Notaları evirip çevirip harmoniyi yakalamayı çok seviyorum.
TST: Peki bu sefer niye Türkçe değil de İngilizce beste yaptın?
ÇAĞIN: İlk albümü Türkçe çıkardıktan sonra çok güzel dönüşler aldık fakat benim sadece kısıtlı bir yönümü temsil ediyordu, ticariydi. Multivitamin’de çıkardığımız “Utandır” şarkısı şu anda Yunanlı bir sanatçı tarafından, sürpriz olacaktı ama ufaktan bahsedeyim, coverlanıyor. Internet üzerinden böyle bir taleple çok sevindik. Onun üstüne parça Yunanistan’a gidince biz de dedik ki: “O zaman biz de biraz açılalım”… Yabancı dilde yapma fikri biraz da oradan çıktı. Belki biraz aceleci bir insan olduğum için ilerideki hayallerimden bir tanesini çok zaman kaybetmeden gerçekleştirmek istedim. Bu da yabancı dilde yazıp, kaydetmekti. 2015 Multivitamin albümünden sonra 2016’da What a World ile bu açılışı artık yapalım dedik. Zaten hali hazırda bir sürü İngilizce yazdığım şarkılar vardı. Onları değerlendirmek açısından böyle bir şeye girişmek istedim.
TST: Zaten şarkıda hafif Yunan ezgileri de vardı.
ÇAĞIN: Dinleyen birçok insan şunu dedi: “Bu şarkı tam Ege kokuyor, Ege’nin doğusu olduğu kadar batısına da hitap eden bir şarkı” diye söyleniyordu. Albüm kayıtlarında bize güzel sesiyle destek veren usta yorumcu sevgili Hazal, şarkıyı dinledikten sonra yine aynı yorumu yapmıştı. What a World ile bu sefer rotayı daha da batıya aldım.
TST: Yeni single’ında “Can you believe the things that they’ve told us?” diyerek giriş yapıyorsun. Ne kastetmek istiyorsun?
ÇAĞIN: Şarkımda aslında kastetmek istediğim şey şu ana kadar bizim eğitim ve öğretim hayatımızda bize dayattırılan bütün bilgilerin sorgulanabilir olması ve birçok bilgiyi eğitim hayatında (özellikle burada bir parantez açıyorum: ben de eğitim hayatında olduğum için) kuşkusuz bir şekilde doğru olarak farz edip bunları beynimize gömüyoruz. Fakat burada yapmamız gereken şey aslında bunların üzerinde düşünebilmek. Bu şarkıda insanın düşünme özelliğinin kaybettirilmesinden ve bu özelliğimizi geri kazanmamız gerektiğinden bahsediyorum. Okuduğumuz kitapların doğru olduğunu nasıl biliyoruz? Yeniden bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor.
TST: Bir de şarkıda “Rulers are liars. What fun for them to keep up!” diyorsun. Biraz cesur bir iddia değil mi bu?
ÇAĞIN: Bu iddiamın gerçekten tartışmaya açık bir iddia olduğunu düşünmüyorum. Bana göre yalanlarla idare ediliyoruz. Dünyada bizi güden başkanlar ya da aileler, onlar her kimseler, var olan düzende insanları sanki bir kıskaça almış gibi kontrol etmeye çalışıyorlar. Ya da ben böyle hissediyorum. Bu açıdan onların söylediği her bahanenin ya da her direktifin yine insanlar açısından sorgulanması gereken ve direk kabul edilmemesi gereken kurallar olduğunu belirtiyorum şarkımda. Yalanlar, o an için sahibini mutlu eder bu açıdan yalancıların keyfinin yerinde olduğunu düşünüyorum çünkü buna hala devam ediliyor. Aşk, sevgi dışında her şeyden şüphe ediyorum. Şu anda yaşadığımız dünyada sevgi dışında hiçbir şey kanıtlanabilir değil bana göre.
TST: Sanki illuminati tarikatından da bahsediyor gibisin…
ÇAĞIN: Hoppala bayram! İlluminati üzerinden bahsedersek bir sürü komplo teorisi var tabi. Bunlardan bir tanesi de şarkımda anlattığım tema. Çok güçlenmiş, ekranı ele geçirmiş isimlerin ardından çıkan bununla ilgili bir sürü polemik var. Eğer hakikaten böyle bir şey gerçekse zaten şu anda toplum olarak acilen uyanıp yeni bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor.
TST: Nakarat kısmında bahsettiğin yolculuk meselesini biraz açar mısın?
ÇAĞIN: Yolculuk aslında hepimizin hayatında olan bir arayış. Bu şarkıyla beraber dünyaya düşündüklerimi anlatmak istedim ve şarkıyı İngilizce yaptım. Yaşadığım süreçten yola çıkarak içsel ve zihinsel bir yolculuk anlatmak istedim. Şuan yerel marketteki şarkıların konseptine baktığında Türkiye’de pazarlanabilir tek şey, şehvet ve atarlı aldatılma şarkıları. Bi dudak bi yanak, canın acımayacak, yatcas kalkcas, çalkala vs. What a World bir kadın-erkek ilişkisi şarkısı değil, bireysel ve içsel bir şarkı. Onun için de bu çalışma yurt dışına kaymak zorunda oldu. Bahsettiğimiz bu yolculukta dünya çapında, daha küresel bir yolculuk. What a World ile herkese bu yolculuğu teklif ediyorum.
TST: “O Ses Türkiye”, “Rising Star”, “X Factor: Star Işığı” gibi yarışmalardan hiç teklif almış mıydın?
ÇAĞIN: Evet, şu anda çok popüler olan iki tane yarışmadan direk asil yarışmacı teklifi almıştım. Sadece gidip sahneye çıkacaktım. Fakat iş hayatım ve amaçlarım doğrultusunda katılmayı o an için doğru bulmadım. Bir taraftan çalışırken, akademisyenlik için eğitime de devam ederken bir taraftan da akşamları yarışmaya gidip orada zaman ve emek harcamak beni ikiye, hatta üçe ayıracaktı. 24 saat bazen yetmiyor.
TST: Peki şimdi olsa gider miydin? Çünkü albüm yapan sanatçılar bile gidiyor oraya. Hatta en son Cem Karaca’nın eşi bile katıdı.
ÇAĞIN: Şu anda işin rengi çok fazla değişti. Eskiden insanlar oraya albüm çıkarmak için giderdi. Şimdi albüm çıkaran insanlar kendilerini tanıtabilmek için gidiyorlar. Hani o bağlamda bakıldığında eğer iş hayatımdan zaman bulabilirsem, zaman yaratılabilirse olabilir diye düşünüyorum.
TST: Yeni single’ında şarkının acapella ve karaoke versiyonları da var. Neyi düşünerek bunları koydun?
ÇAĞIN: Şarkının aranjesine başladığımızda aslında sadece piyano ve yaylılarla basit bir şey planlamıştık. Fakat sonra üzerine elektronik dokunuşlar geldi ve şarkı muazzam oldu. Şarkının enstrumental hali bile tek başına çok güzel geldiği için kulağımıza, o şekilde pakete koymak istedik. Şarkıların acapella (çıplak ses) versiyonlarını da çok seviyorum. Yurtdışında birçok şarkıcının albümünde bu çeşit addition’lar, eklemeler varsa onları da mutlaka dinliyorum ve büyük keyif alıyorum. Türkiye’de çok popüler değil. Ama yurt dışına bakıldığında insanlar acapella’larını ve karaoke’lerini mutlaka koyuyorlar. Global markete ben de koydum.
TST: Evet, mesela Michael Jackson’ın “You Rock My World” single’ı gibi…studio2
ÇAĞIN:
Evet, aynen öyle. Yurt dışında bu çok olağan bir şey… Ve karaoke yurt dışında çok çok popüler her zaman… Türkiye’de yavaş yavaş, daha yeni yeni çıkıyor. Bu bağlamda biz de yurt dışına sunabilmemiz için dedik hem karaoke’si de olsun; hem acapella’sı da olsun.
(Mekanda “I Wanna Dance With Somebody” çalmaya başlar)
TST: Aaa, mekânda şimdi de idollerimizden bir diğeri olan Whitney Houston çıktı.
ÇAĞIN: Oturduğumuz yerde bize torpil geçiyorlar. 😀
TST: Acaba bizi gördüler ve tanıdılar da mı çalmaya başladılar, nedir? 😛 Onu duyunca ve sen de Christina Aguilera hayranı olduğun için hologramları aklıma geldi. Şimdi de Michael Jackson, Whitney Houston, Elvis Presley, Tupac Shakur gibi ölü sanatçıları hologramla canlandırıyorlar. Ve Christina Aguilera, Snoop Dogg, Celine Dion gibi yaşayan başka sanatçılar da onlara eşlik edip düet yapıyorlar. Artık teknoloji bayağı bir ilerledi. Bununla ilgili neler düşünüyorsun?
ÇAĞIN: Teknoloji müzik piyasasının çok içine girmiş durumda… Ve bence telif davasında çok büyük bir haksızlık var. Ölen insanların arkasından onların izini olmadan, hak eden kişilere telif ödenmeden hologramlarını kullanmak hiç, hiç hoş bir şey değil… Eğer bu kadar seviliyorsa, bu kadar değer veriliyorsa o sanatçılar için yaşadıkları dönemde çok sayıda konserler düzenlenmeli. Hologram konserlerini oldukça samimiyetsiz ve ruhsuz buluyorum. Öldükten sonra bir sanatçının albümlerinin yaşarken olduğundan daha çok satması, adına hologram konserler yapılması gerçekten bana çok üzücü geliyor.
TST: Peki madem teknolojiyi sevmiyordun, o zaman neden elektronik müziğe kaydın?
ÇAĞIN: Teknolojiyi sevmediğim doğrudur çünkü kullanım amacı saptırıldı. Einstein atomu parçalayıp Dünyaya sundu ama atom bombası ile insanlar birbirlerini parçaladı. Teknoloji kime hizmet ediyor belli değil. Karşıt duruşum aslında teknolojiye değil onu bencil arsızlıkları için kullanan düzene. What a World projesine başladığımızda aranjörüm elektronik bir şeyler tasarladı ve stüdyoda dinlerken kulağıma orkestral kayıtla çok güzel geldiği için hiç kuşkusuz piyasaya sundum.
TST: Biraz da 90’lar gibi aslında şarkın. Sonuçta 90’larda da canlı çalınarak elektronik müzik de yapılıyordu. Günümüzde ise enstrümental sesler bile bilgisayarlarla yapılıyor.
ÇAĞIN: 90’larda Türkiyede canlı enstrümanlar ön plandaydı. Kayıt imkânları sınırlıydı. Bu sınır kaliteli enstrüman kayıtları ve virtüözlerle gideriliyordu. Şimdi stüdyolarda imkânlar çok avantajlı. 2000’li yıllara geldiğimizde elektronik alt yapılar daha ön plana çıktı. 2010’lar da artık her şey moda. Tarz, çizgi, trend her şey sanatçıya kaldı. Herkes her şeyi dinleyebiliyor. What a World ile yakaladığım sound öncelikle beni çok tatmin etti. Kendi şarkım diye demiyorum What a World’ü aralıksız onlarca kez dinleyebiliyorum. Bundan sonra hazırlayacağımız kayıtlar da sound olarak orijinal olacak. Şaşırtmalı bir şekilde kaydetmeye devam ediyorum.

what a world gorsel1
TST: Albüm kapağında soyut, sanki uzayla alakalı simgeler var. Bu simgelerle neyi anlatıyorsun?
ÇAĞIN: Albüm kapağında soyut simgeler kullandım. Bu her zaman yapmak istediğim bir şeydi ve hayale pencere açtı, çok gerçekçi bir görsel hazırlamaktan her zaman kaçınıyorum. Çünkü müziğin bir hayal dünyası olduğunu düşünüyorum. Müzik benim hayal alanım, oyun parkım. O hayaller içerisinde insanların da hayal etmesini seviyorum. Kapak tasarımında arkasına yaslandığım duvarın aslında hayali bir duvar olduğunu göstermek istedim ve o görselde herhangi bir insanın arkasına yaslandığı şey aslında şüphe edilebilir anlamında… Yani asla “Arkamızda birisi var” ya da “bir şey var” diye güvenemeyiz. Çünkü o çok sağlam zannettiğimiz o duvar aslında olmaya da bilir. “What a World” şarkım bunu anlatıyor. Yani “Ne dünya”… Ne dünyada yaşıyoruz, yani aslında bir dünyada yaşıyoruz ama o dünya bir gerçek mi? Ayağımızı bastığımız yer, sırtımızı emanet ettiğimiz duvar, tuttuğumuz eller? O yüzden duvara yaslanırmış gibi ellerim cebimde gülümsüyorum Dünya’ya. =)
TST: Eskiden “What a Wonderful World” vardı. Rahmetli Louis Armstrong söylerdi.
ÇAĞIN: Evet, “What a Wonderful World” harika bir şarkı. I see trees of green… =) Yeşillik bolmuş. O hakikaten öyle güzel bir zamanda yapılmış, güzel bir iş. 60’larda insanlar hakikaten güzel, temiz bir dünyada yaşıyorlarmış. Eğer o dönemde ben de bir şey yapmış olsaydım, adı “What a Wonderful World” olurdu. 2000lere geldiğimizde işin rengi değişmiş. Gözümüzün perdeleri açılmış. O yüzden ben sadece “What a World” demeyi tercih ettim.
TST: Bir de 80’li yıllarda Black “It’s so wonderful world” derdi. “Artık wonderful’luk bir şey kalmadı” diyorsun yani…
what a world görselÇAĞIN: Wonderful’luk bir şey coğrafyamızda kaldı mı? Çünkü bütün yaşadığımız bu terör olayları, saldırılar, patlamalar, tecavüzler sonucunda bakış açım değişti. Derler ya: “Sanatçılar yaşadığı şeyleri yansıtırlar”… Türkiye’de özellikle 2016 yılından sonra yaşadığımız her şey karanlıklaştı. Müzisyenlerin sahneleri iptal oldu, konserler iptal oldu, müzikten koptuk ama neyse ki maçlar yasaklanmadı. Sanat olmadan, sahneler olmadan, maçlarla devam ediyoruz karanlık günlerimize. Dolayısıyla tozpembe hayallerden pek bahsedemedim. Umarım bundan sonraki senelerde artık güzel şeyler yaşarız ve o “Wonderful World” tarzı eserler dinleriz.
TST: Bu sene başka bir single çıkarmayı düşünüyor musun?
ÇAĞIN: Şu anda hali hazırda 10 ingilizce şarkımız var. Hepsi için çalışıyorum. Ya albüm olarak kaydedicez, ya da sabredemeyip tek tek single olarak çıkartacağız. 2017de de boş durmayacağım.
TST: Bundan sonra yurt dışına açılma hedeflerin var mı?
ÇAĞIN: Hedeflerim var şu an çok güzel geri dönüşler alıyorum, bunlar beni çok motive ediyor. İsveç’ten, İngiltere’den, Amerika’dan ve Fransa’dan… Normal şartlarda ulaşamayacağım sanatçılar, prodüktörler kendileri bana geri dönüyorlar. Şu anda o isimlerden 4 tanesi ile kontaktayız. Bir tanesi çok genç, çok yetenekli bir sanatçı onunla düet bir proje tasarlıyoruz.
TST: Vaaay… Süper. Tebrikler! Bundan sonraki kariyerinde de başarılar…
ÇAĞIN: Ben çok teşekkür ederim, sadecemuzik.net ile buluşmak benim için her zaman büyük bir mutluluk. www.sadecemuzik.net ailesine sevgiler ve selamlar! =)

 
NOT: Bu röportaj 12.01.2017 tarihinde www.sadecemuzik.net adresi için yapılmıştır. İlk olarak 21.01.2017 tarihinde http://www.sadecemuzik.net/Roportaj/cagin.html adresinde yayınlanmıştır. İzinsiz ve kaynak göstermeden kullanımı yasaktır.


Article Categories:
Röportajlar
Likes:
0

Leave a Comment