Herkes ona “deli” diyordu. Çocuklar o geçerken “Deli Memnune” diye etrafını sarıp, alay ediyorlardı. İlk görüşlerinde korkup kaçanlar da yok değildi.
Kocasıyla 20 yıl evvel ayrılmıştı. Çocuklarından birini trafik kazasında kaybetmiş, diğeri evlendikten sonra ondan bir daha haber alamamıştı. Bunu bilenler onun haline acıyorlardı.
Evi çöplerle doluydu. Çöpte bulduğu şeyleri giymek ve evinde biriktirmek özel merakıydı. Bir gün adamlar evi boşaltıp mühürledi. Kendini sokakta bulan yaşlı kadın hiçbirşey anlayamamıştı.
Evet, artık çok yaşlıydı. Boyu kısa ve inceydi. O yüzden çöpte bulduğu çocuk kıyafetlerini rahatlıkla giyebiliyordu. O gün üzerinde çöpte bulduğu kıyafetler vardı. Kirli sarı saçlarının üzerindeki çocuk montlarına çıtçıtla bağlanan şapka ile çok güzel göründüğünü düşünüyordu. Şapkanın yeşilliği artık ışıltısı kalmamış yeşil gözlerini gölgede bırakıyordu. Kırmızı eteğinin beyaz fırfırının altında buruşmuş dizlerinden birinin kanadığı gözüküyordu. Çoraplarının biri mavi, diğeri pembeydi. Siyah, topuklu ayakkabıları ona büyük geliyordu. Üzerinde Japon çocuk ve Panda resimleri bulunan pijama üstü vardı. Buruşuk elleriyle küçük mor çantasını sıkı sıkı tutuyordu.
Yolda küçük bir kız çocuğu gördü. Bembeyaz giyinmiş, topuz yapmış bu pembe yanaklı kızı annesi çağırdığında, kız ellerindeki kostümünün en önemli parçası olan kanatlarını bahçe duvarına bıraktı. Yaşlı kadın o kanatları artık kamburlaşmış sırtına taktı. Çok mutlu olmuştu. Bir uçuruma rastladığında, uçacağını sanıp oradan atladı. Evet, uçmuştu… Cennete uçmuştu…
NOT: Bu öykü aslında Türkçe ödevidir. Bu Türkçe ödevinin amacı betimlemedir ve ilham kaynağım Şirinevler’de gördüğüm, gerçekten de çıtçıtlı şapka ve çöpte bulduğu kıyafetleri giymiş ama kambur olmayan, tam tersi çok düz olan yaşlı bir kadındır. Panda-Japon çocuk pijamasının ilham kaynağı ise ablamın ve benim küçüklüğümüzdeki (1988 sanırım) pijamalarımızdır. Galiba onlar Japonya’dan gelmişti.
YAZILIŞ TARİHİ: 21 Mayıs 2001 Pazartesi
© Turgay Suat Tarcan