Tarih: 7/12/2006 13:20
Şu an Trend Show’dayım. Evet, gerçekten bu notları 13:20’de yazmaya başladım Trend Show’da olmama rağmen… Çünkü sıcağı sıcağına tüm gelişmeleri MjTurkFan.Com forumuna yazıyordum. Hatta Mirhan “Trend Show Cephe muhabiri gibi çalışmışsın” diye espri bile yaptı. Ayrıca MjTurkFan dışında Direc-T.Com, AylinOnline.Com forumlarına yazdığım yazılarımı da bu günlük yazımda derledim. Tabii ki sonradan epey bir genişlettim ve gereksiz yerleri attım, o ayrı mesele… Gitmediğim Trend Show ’05 ve gittiğim Trend Show ‘06’da da MJHüseyin tüm gelişmeleri MjTurkFan forumuna aktarmıştı. Evet, Trend Show haberleri Hüseyin Karanfil’den yadigar bana. Onun izinden gidiyorum. Sıcağı sıcağına tüm gelişmeleri aktarıyordu bizlere… Şu an askerde olduğu için Trend Show ‘07’ye gidemedi maalesef. Benim askerdeyken bu seneki Rock’n Coke’u kaçırmam gibi o da Trend Show’u kaçırdı her sene gitmesine rağmen…
Bu arada tuvaletler çok pis. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’na girer girmez tuvalete girdiğimde fark ettim ki hiç temizlememişler. İnsan “Trend Show başlıyor, temizleyelim” der. Neyse; işte Trend Show ‘07’de izlediğim gösteriler, konserler; gördüğüm ünlüler ve imza saatleri… Aslında bunların dışında da imza saatleri falan oldu ama ben sadece gördüğümü yazarım.
Eti Bumbada standında Bob Marley peruğu takaraktan bulutların üzerinde hatıra fotoğrafı çektirdim. Bu fotoğrafın bir özelliği küçüklüğümden beri istediğim bir fotoğraf olması… Neden mi? Çünkü hep anında fotoğraf basan pratik fotoğraf makinesiyle fotoğraf çektirmek istemişimdir. Hep filmlerdeki gibi fotoğrafımın elimde oluşmasını istemişimdir. Eti Bumbada’nın fotoğraf makinesi de öyle olduğu için bu küçük hayalimi gerçekleştirmiş oldum.
BB1 EXTREME SHOW: Hız ve denge meraklılarına heyecan dolu dakikalar yaşatan rollerblade ve bmx gösteri ekibi, 4 gün boyunca MTV standında sürpriz gösteriler gerçekleştirdi. 4 kişilik bu grubu uzun uzadıya izlemesem de ne zaman MTV standının yanından geçsem onları gördüm ve takdir ettim. Kameraya da çektim.
DEFNE JOY FOSTER: Defne Joy Foster’ı Cafe Crown standında neredeyse her gün gördüm. Zaten onu daha önce de Taksim’de görmüşlüğüm var. Televizyonda uzun boylu gözüken, zenci geni olan yarı Amerikalı bir kadın nasıl bu kadar kısa olabiliyor, şaşıyorum.
ANA YANG – BUBBLE SHOW: Dünyanın en büyük, en uzun ve en çok sayıda iç içe hapsolmuş baloncuk rekorlarına sahip Ana Yang, saat 12:30’da gösteri yaptı. Çok güzel balonlar çıkardı. Sigarayla içine duman doldurdu. Balonları pembe yaptı. Mavi ışıklarla görüntüsünü zenginleştirdi. Balonların içine bile girdi. Televizyonlar da Ana Yang’dan çok bahsetmiş, hatta Beyazıt Öztürk Beyaz Show’a davet etmiş ama ben canlı canlı izledim onu… Hatta Cuma günü onunla fotoğraf da çektirdim. Diğer günlerde de onu görecektim tabii ki ama yakından show’un tamamını izlemem bugün gerçekleşti.
YİĞİT BEŞLİ & AYDAN UYSAL & ÖMER YEŞİLBAŞ: Telsim standında “Benimle Dans Eder misin?” yarışmasıyla tanınan Yiğit, Ömer ve Aydan dans gösterisi yaptılar. İlk gördüğümde Mambo No. 5, Jam eşliğinde dans etmişlerdi. Hüseyin ve Erkal olmasa da Trend Show’da yine Michael Jackson rüzgarı esti yani. İlk gösterilerinde Yiğit’le konuşmak için yanına gitmek istedim ama kızlar dansçıların üzerine koştukları için yakalayamadım. Kızlardan kaçtılar. Halbuki “Ben TST” desem hemen tanıyacaktı valla. Trend Show ‘07’ye kadar hiç görüşmemiştik ama kaç yıldır MjTurkFan’dan tanıyor ne de olsa… MjTurkFan’dan MJCan “Selam söyle bizden de.” diye yazdı foruma bundan bahsedince. Ona “Görürsem söylerim ama böyle çılgın Yiğit ve Ömer fanlar oldukça yanına yaklaşmam çok zor görünüyor.” diye yazmıştım ama Zeynep Dizdar’dan önce yaptıkları ikinci gösterilerinden sonra onlar için Yiğit ve Aydan’la fotoğraf çektirebildim … “MjTurkFan’ın selamı var” dedim. Yiğit de güldü. Hayranlarının yoğun ilgisi yüzünden bu kadar konuşabildik ama Zaten ikinci gösterilerinden önce yürüyen merdivende “Ben MjTurkFan’dan TST” deyince hatırladı tabii. Utangaç bir çocuk ama yüzünden beni tanıdığını anladım. Zaten Aydan’a da beni göstermişti ama sahneye çıkacakları için tam olarak söyleyememişti. İnternetten tanıştığım biriyle ancak ünlü olduktan sonra fotoğraf çektirebilmek ilginç bir olay oldu benim için… Zaten ünlü olmasa ne zaman İstanbul’a gelecekti ki? Yiğit ve Aydan’la çektirdiğim fotoğraf karesinde Ömer de yanımızda olmasına rağmen görünmemişti. Auto Show’da da izlediğim Ömer’le ancak Trend Show’un 4. günü bittiğinde, yani Pazar akşamı fotoğraf çektirme şansına sahip olacaktım. Acıdım çünkü, ona haksızlık yapmış gibi hissettim.
Onları üçüncü kez de görecektim. Dorian konserinden çıktıktan sonra yukarı çıkayım dedim, bir baktım, Michael Jackson’dan “Dangerous” çalıyor. Hemen şıp diye anladım. Yiğit Dangerous yapıyordu. Sadece o yapmıyordu. Arkasına Aydan ve Ömer’i de almıştı. Maalesef son 51 saniyesini kaydedebildim geç kaldığım için… Çok güzel üçlü oluşturmuşlar. Bu dans grubu devam etmeli. Auto Show’da Ömer tek başınaydı, daha doğrusu yanında kızlar vardı ama kızlar farklı hareket yaparken Ömer farklı yapıyordu. Yiğit, Aydan ve Ömer birlikte daha iyi olmuşlar.
Eminim sivil olsaydı Hüseyin de Trend Show ‘07’ye gelirdi ve Yiğit sahnedeyken yerinde duramazdı, o da sahneye falan atlardı. Zaten geçen sene Direc-t grubuna Erkal ve Hüseyin eşlik etmişlerdi. Ondan önceki sene de Hüseyin sahneye çıkmıştı ama ben ilk Trend Show’a gitmediğim için izleyememiştim 2004’teki Tuncay Vural’la olan performansı… Ama bu sene de Trend Show’da Yiğit var. Hatta Aydan ve Ömer de ona katılıp MJ gibi dans etmeye başlamışlar. Her sene Trend Show’da mutlaka Michael Jackson rüzgarı esiyor yani…
Sonuna yetiştiğim “Dangerous”tan sonra bir daha da bu üçlüyü izleyemedim. Meğersem Yiğit ve grup arkadaşları Aydan’la Ömer dans etmeye devam ediyorlarmış ama ben denk gelmiyormuşum. Ancak tam bir performanslarını bitirdikleri anda denk gelecektim Pazar günü. “Tüh, kaçırdım” diyecektim ve “Kıyafetleri aynıydı, herhalde yine aynı karegrofileri yapıyorlardı.” diye kendimi teselli edecektim. Yani onları sadece bugün, yani Trend Show ‘07’nin ilk günü olan Perşembe günü dans ederken izleyebildim. Üç kere…
ALP KIRŞAN: Telsim standının sunucusu “Çat Kapı” dizisiyle ünlenen Alp Kırşan’dı. Telsim standındaki tüm aktiviteleri; Yiğit-Aydan-Ömer üçlüsünün dans gösterisi olsun, konser olsun, imza saatleri olsun, o sundu. Bu yüzden 4 gün boyunca onu görecektim. Bugün fotoğraf da çektirdim onunla… Çok sırık, yanında yavrusu gibi durdum. Elleri bile ne kadar kocamandı. Acaba onunla fotoğraf çektirmese miydim, ne yapsaydım? Çünkü yanında cüce gibi kalarak karizmayı çizdirdim. Uzun boylu olduğu zaten televizyondan da belliydi ama bu kadar da uzun boylu olduğunu bilmiyordum. Acaba mankenlik de yaptı mı? Araştırmak lazım… Ayrıca çok sempatik, sanki bir çizgi film kahramanıyla tanışmış gibi hissettim.
AYLİN ASLIM: Evet; Şebnem Ferah, Pamela Spence ve Özlem Tekin’den sonra diğer mega female rocker Aylin Aslım’la da fotoğrafım oldu sonunda… Zaten ben bayan rockçı feşistiyimdir. Yanlış anlamayın, sapıkça değil, dinleyici olarak… Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Aslı Gökyokuş, Pamela Spence, Aylin Aslım, Deniz Özbey, Amy Lee, Dolores, Alanis Morisette, Joan Osborne, v.s. Hepsine bayılırım. 14:00’da Aylin Aslım’ın imza saati vardı. Geçen sene Aylin Aslım’ın imza saatini kaçırmıştım. Çünkü Trend Show İmza Alanı’nı defalarca yanından geçmeme rağmen bulamamıştım. Bu sene daha deneyimliydim. Gerçi Trend Show İmza Alanı’nı bu sefer geçen sene İrem Records’un bulunduğu yere koymuşlar ama zaten Aylin Aslım Telsim standında imza verecekti. Bu yüzden o gelene kadar Türkcell kullanmama rağmen Telsim standının müdavimi oldum adeta… Bu sefer Aylin Aslım’ın imza saatini kaçırmamalıydım. Gerçi bendeki “Gülyabani” CD’si imzalı olduğu için tek isteğim onunla fotoğraf çektirmekti ve diğeri imzalı olduğu için “Gelgit” CD’mi getirmiştim imzalatmak için ama Telsim’ciler herkese bedava “Gülyabani” CD’si dağıttıkları için sıra bana geldiğinde her iki albümünü de imzalatmış oldum. İki tane “Gülyabani” CD’im oldu, fena mı? Bu arada Megavizyon’da satılan orijinal imzalı CD’lere karşı güvenim sarsıldı. Eve gelince Aylin Aslım’ın imzalarını ve yazılarını karşılaştırdım. Megavizyon’dan aldığım imzalı CD üzerindekiyle gerçek Aylin Aslım kaleminden çıkma bambaşka… Test ettim, onayladım. Megavizyon’dan satın aldığım Aylin Aslım imzası ve yazısı, bizzat kendisinden aldığım yazı ve imzaya hiç ama hiç benzemiyor. Megavizyon’dan aldığım sahte çıktı galiba ama olsun, bizzat Aylin’in kendisinden gerçek imza aldım ya, önemli olan da bu… Benim arkamda bekleyen, sonradan YouTube’da da birbirimizi bulacağımız Gökhan Keskin’den bu anı hem kamerayla, hem de fotoğraf karesiyle ölümsüzleştirmesini rica ettim. O da kabul etti. Şebnem Ferah’ın 11 Kasım Bostancı konserine de gelmiş kendisi… Ben de Gökhan’a benim bizzat kendi ellerimle Şebo’ya verdiğim 10. yıl plaketinden bahsettim. Çok şanslı olduğumu söyledi… Aylin Aslım’la da bu seneye nasip oldu birlikte fotoğraf ve kamera çektirmek… Bu arada ben Aylin’den imza alırken “Ben Kalender Meşrebim” çalıyordu ve bana “İmzanın biraz kuruması gerekiyor” deyip güldü. İmza saati bittikten sonra AylinOnline.Com üyeleri pankart açtılar, yanlarına da Aylin Aslım geldi fotoğraflarında yer almak için… Siteye üye değildim, önümüzdeki günlerde üye olacaktım ama o fotoğrafta ben de yer aldım. Gerçi onunla birlikte tek çektirdiğim fotoğraf da vardı ama ben de birkaç fan sitesi ekibinden veya aktif üyelerinden olduğum için (Şebnem Ferah, Michael Jackson falan) fan siteleriyle grupça çekilen fotoğrafların cazibesini bilirim. O yüzden hiçbirini tanımama rağmen fotoğrafa yırtık dondan fırlar gibi ben de girdim. 😀
DORIAN: Türkiye’nin ilk nu-metal grubu “Dorian”ın, 15:00’da “Zor” adlı parçalarıyla açılışını yaptıkları konser Trend Show 2007’nin ana sahnede gerçekleşen ilk konseriydi. Açıkçası grubun isimlerine aşinaydım, fakat itiraf etmek gerekirse onları Trend Show ‘07’ye kadar hiç dinlememiştim. Kısacası pek tanımıyordum onları… Fakat yaş ortalaması epey düşük olan gençler; İlkin Kitapçı, Mehmet İncili, Alex Tintaru, Afşar Yağcıoğlu, Murat Otunç’tan kurulu grubu çok iyi tanıyor olmalılar ki tüm şarkılarını ezbere biliyorlardı. Onların yaşındayken ben de her çıkan grubun, şarkıcının şarkılarını ezbere bilirdim ama yine de şaşırdım. Grup iyiydi aslında ama sıradan bir seyirci gibi izledim. Yanıp tutuşmadım. Herhalde tanımamamdan olacak…
ZEYNEP DİZDAR: Saat 16:00’da Zeynep Dizdar, Telsim standında sahne aldı. “Zehir Gibi”, “İlle de Sen” gibi hitlerini söyledi. Zeynep Dizdar Türkiye’nin yetiştirdiği iyi seslerden biri ama konser sanatçısı değil midir, nedir, CD’sinin üzerine şarkı söyleyerek yarı playback yaptı. Zeynep Dizdar hayranı olmasam da yine de takdir ettiğim için hayal kırıklığına uğradım açıkçası. Ve kendimi hip-hop’çıların kucağına atmaya karar verip Zeynep Dizdar konseri bitmeden ana sahneye kaçtım.
CEZA & FUNKY C & CİVCİV: Saat 16:30’da artık Türkçe hip-hop’ın kralı olduğunu yakında ispat etmek üzere olan Ceza’nın Funky C ve Civciv’le vereceği konser vardı. Önce Funky C ve Civciv sahneye çıktılar. Ceza gelene kadar seyirciyi oyaladılar. Sonra Ceza’nın sesinin kısık olduğunu söyleyip seyirciden şarkılara eşlik etmelerini rica ettiler ve çığlıklar eşliğinde Ceza geldi. “Ben Ağlamazken”, “Holocaust”, “Yerli Plaka” gibi hitlerini sıraladı. Sesi kısık olmasına rağmen performansında gözle görülür bir düşüklük yoktu. Yine de iyiydi. Adeta Türkiye’nin Eminem’i olduğunu bir kez daha bizlere gösterdi. Programda 17:30’da imza saatleri de vardı ama ben gitmedim. Çünkü zaten Rock’n Coke 2005’de ondan imza almıştım, hatta onunla fotoğraflar da çektirmiştim. Bunun yerine Vega’nın konseri için önlerden yer kaptım.
VEGA: Vega’nın konserine bir türlü gidememek 90’lı yılların sonlarından beri içimde ukde olarak kalmıştır. Yıllardır kısmet olamamıştı. Hatta her sene gitmeye çalıştığım Rock’n Coke’un 2006 ayağında sahne almışlardı ama o tarihte ben askerdeydim. Trend Show ‘07’ye gelme nedenlerimden en büyüğü de Vega konseriydi zaten. Bu sefer kaçırmayacaktım. Kaçırmadım da… Deniz Özbey ve Tuğrul Akyüz’den oluşan Vega grubu 18:00’de “K-9” ile konserlerini açtılar. Konserlerine daha sonra sırasıyla “[tamam] sustum!”, “Hafif Müzik”, “Desem de İnanma”, “Elimde Değil” ile devam ettiler. “İz Bırakanlar Unutulmaz” adlı şarkıdan sonra Deniz bu şarkının tanınmasında katkıları olan maNga grubuna teşekkür etti. Artık kimse bu şarkının orijinal halinin de yer aldığı ikinci albümleri “Tatlı Sert”i bulamıyor. Az satıp üretimi durdurulduktan sonra kült haline gelen albümü ben zamanında almıştım. Millet geç kalmasaymış albümü almak için canım. He he. Konsere “Zat-ı Ali”, “Serzenişte”, “Mendil”, “Bihaber”, “Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı”, “Alışamadım Yokluğuna”, “Poh Poh Perisi” ile devam ettiler. “Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı”yı ikinci kez söyleyerek konseri bitirdiler. Çok güzel konserdi. Gittiğim en anlamlı konserlerden biriydi. Bu Trend Show’un bir anlamı olmalıydı zaten…
Vega’yla olan anılarım konserle sınırlı kalmayacaktı. 19:30’da da “Trend Show İmza Alanı”nda imza saatleri vardı. Konser biter bitmez imza kuyruğuna girdim. Elimdeki “Hafif Müzik” CD’sini görenler nereden aldığımı soruyorlardı. “Buradan almadım, evden getirdim” dedim. Sıra bana geldiğinde Vega üyelerine CD’yi imzalattım. Şu ana kadar tanıştığım tüm kadın rockçılar sempatikti, fakat Deniz çok yabani bakmıştı bana… Yapısı öyledir herhalde, onu suçlayamam. “Bende tüm albümleriniz var. Hepsi de çok güzel” dediysem de bakışlarını değiştiremedim. Bir kıza kamera görüntümüzü çektiriyordum o sırada… İmza aldıktan sonra kamerayı kapattırıp fotoğraf çektirdim.
Artık Şebo, Özlem, Aylin, Pamela ve Deniz 5’lisinin her biriyle fotoğraf çektirmiş oldum. Bayan rock’çılardan fotoğraf çektirmediğim bir tek Aslı kaldı. Umarım bir gün onunla da fotoğraf çektiririm. Tabii ki en ünlü kadın rock’çılardan bahsediyorum. Aydilge, Kutsal, Ayşe, Meltem Taşkıran, Alev, Umay Umay falan da var. Onlarla da çektirmedim ama Aslı’yla da çektirirsem bana yetecek sanırım. “Dursun Zaman”ı baz alırsak Göksel de var. Onunla da yarın fotoğraf çektireceğim inşallah.
Akşam eve geldiğimde S. ve H. Teyze bize gelmişlerdi. Gezmişler. Gece de bizde kaldılar.
Tarih: 8/12/2006 13:54
Ben artık burada genç olarak kabul edilmiyorum. Bana Vodafone bir anket yapmak istedi. Kabul ettim. Adınız “Turgay Tarcan”, yaşınız “25”… Sonra anketçi kız anketin üzerindeki “Eğer 25 yaşın üzerindeyse teşekkür edip anketi sonlandırın” yazısını gösterdi. Ben de “Hatta 25 bile değil, 26 sayılırım artık” dedim. Çünkü 2 ay sonra 27’ime basacağım. Zaten Trend Show’un sponsorlarından MTV de 24 yaş üzerini genç olarak kabul etmediğini açıklamıştı hatırlarsanız… Yine de kız bana hediye verdi. Telsim ispirtolu kalemi ve cep telefonu koltuğu… Cep telefonu koltuğunu dün de almıştım zaten. Çok güzel. Vitrinlerdeki cep telefonu koltukları var ya? İşte onlardan… Gerçi klasik telefon şeklinde yapmaya çalışmışlar, fakat yine de ben “koltuk” demek istiyorum. Ayrıca Trend Show boyunca cep telefonu takılan tasma, şampuan, jöle, kalem, çikolata, gofret, bisküvi, patlamış mısır, çanta, şemsiye türü çeşitli ıvır zıvır topladım bedavaya…
Gayet.net sitesine de fotoğrafımı çektirdim. “Ne olmak istiyorsunuz?” dediler, “Superman olmak istiyorum” dedim. Her fotoğraf öncesi olduğu gibi gözlüğümü çıkarttım. Fotoğrafçı “Gözlüğünü tak, daha iyi öyle” dedi. Halbuki ben Clark Kent olmak istediğimi söylememiştim ki… Superman gözlük takıyor mu hiç? Aslında Nil Karaibrahimgil’in söylediği gibi ne Clark Kent’im, ne Süpermen’im… Bu fotoğraf ben siteye üye olursam bana gönderilecekmiş. Önemli değil, zaten bir sürü siteye üyeyim.
Geçen sene Nivea’nın sunucusu Erkal’ın fötr şapkasını çok sevip ona el koymuştu ya? Hani Erkal zar zor geri almıştı… İşte o sunucu yine Trend Show’da, bu sefer Alpella standındaydı. Kendine fötr şapka almış. Bu sefer kendi fötr şapkasıyla sunuyor.
YUNUS GÜNÇE: Yunus Günçe bu tür festivallerde çok gördüğüm bir isimdir. Rock’n Coke olsun, Trend Show olsun, epey karşılaşmaktayım onunla… Kendisi Rodeo standının sunucusuydu. Zaten bugün onunla fotoğraf çektirmek istediğimde de beni Rodeo standına götürdü, öyle çektirdi. “Tatoo is a sin” dövmesini göstermek istercesine sol kolunun kaslarını göstererek fotoğraf çektirdi. “Eroool, Erol, oğlum, Olips’in yanında mı?” esprisini yine yapmak istedim ama yine cesaret edemedim. Trend Show ‘07’de de bu espriyi yapamadım ama içimde kaldı. Olsun, belki de bu espri ona çok yapılıyordur. Bıkmıştır artık. “Ünlüler Çiftliği” deneyiminden midir, nedir, çiftliğe benzer standda boğa üzerinde durma yarışmaları yapıyordu. Ayrıca insanlara Rodeo ikram ediyordu. Normal Rodeo çikolatasını çok severim zaten ama bugün ilk kez denediğim yer fıstıklı Rodeo gofretine bayıldım. Tadı hala damağımda… Zaten Trend Show ’07 neden bu kadar ucuz ve birçok ürün bedava? Reklam için tabii ki…
THAT 1 GUY: That 1 Guy diye tek kişilik bir grup saat 13:00’de show sahnesi’nde rock müzik yaptı. Evet, yanlış okumadınız. Grupta sadece 1 kişi var ama tüm enstrümanların sesini tek başına su borusundan çıkartıyor. Çok ilginç. Ayrıca bir çizmenin arkasına kablo takıp çizmeden de ilginç sesler çıkardı. Nasıl yapıyor, hayret ettim. Fakat çizmeye tırnaklarını sürtünce çıkan sesten içim gıcıklanmadı değil. Yine de çok takdir ettim. Geçen sene yabancı müzisyenlerden bir tek Rachael Starr vardı. Bu sene de That 1 Guy var. Dolayısıyla Trend Show asla Rock’n Coke’la karşılaştırılamaz. Gerek sahne boyutundan, gerekse yabancı şarkıcı ve grup bakımından… Yine de yerli isimler bakımından çok doyurucu ve çeşniliğe sahip bir festival olduğu için Trend Show ilgiyi hak ediyor. Örneğin gerçekleştiğinde askerde olduğum için bu seneki Rock’n Coke’ta Vega ve Hayko Cepkin kaçırdığım yerli isimlerden iki tanesiydi. Onların konserlerini Trend Show’da izlemek bir nebze olsun teselli oldu. That 1 Guy’ı ilerleyen günlerde de gördüm; sadece bugün çıkmadı ama yakından olarak tamamını bugün izledim.
GÖKSEL: Göksel de imza alıp kamera ve fotoğraf çektirdiğim isimlerden biri oldu. İstanbul Kültür Üniversitesi’nin 2005’teki Bahar Şenliği’nde Göksel’in konserini en önden izleme şerefine erişmiştim ve bendeki “Arka Bahçem” CD’si imzalıydı. Fakat Aylin Aslım’ın Megavizyon’daki imzası sahte çıktığı için Göksel’in Megavizyon’da satılan imzalı CD’sini gösterip “Bu gerçekten senin imzan mı?” diye sordum. Göksel önce yanlış anladı, “Evet, niye ki? İmzam çok mu kötü? Zaten sana imza vermişim. Ne zaman verdim?” diye sordu. Ben de sormamın nedeninin kötü olmasından dolayı değil, Aylin Aslım’ınkinin sahte çıkması yüzünden sorduğumu söyledim. Megavizyon’dan aldığımı söyleyince “Evet, doğru. Orası için imza vermiştim” dedi. İlk albümünü bir türlü bulamadığımı söyleyince “Ben de bulamıyorum, çünkü şirket battı” dedi. “Sony haklarını alamaz mı?” diye sordum. “Bunlar karışık işler” diye cevap verdi. Ya, övgü olsun diye söylemiyorum. Göksel hayatımda gördüğüm en sıcak, sempatik ve doğal insanlardan biri… Ne kadar övsem az… Aklınıza gelebilecek her türlü övgüyü söyleyebilirim. Örneğin bir kez daha televizyonda göründüğünden daha güzel olduğuna şahit oldum, ki sadece televizyonlarda görenler ne zaman bunu söylesem “Göksel zaten televizyonda da güzel gözüküyor” derler. Sanki arkadaşımmış gibi uzun uzun sohbet ettik. Bana “Okuyor musun?” diye sordu. “Hayır, üniversiteden mezun oldum. Askerliğimi bile yaptım” dedim. “Hadi ya, çok genç görünüyorsun” diye çok şaşırdı. “Evet, zaten gencim diye bana gençlere yönelik anket yapmaya bile kalktılar. Halbuki 25, 26 yaşındayım” dedim. Demek ki gençlerin arasında sırıtmıyorum. Bu bana moral oldu. Hatta gayet.net görevlisi “18 yaşının üstündesiniz, değil mi?” diye sormuştu. Yuh yani, o kadar da değil tabii ki. O görevli kıza sitem edercesine “Eee, yani” demiştim … Tabii ki beni genç görmelerinin nedeni artık beyazlamaya başlayan sakallarımı kesmiş olmam ve seyrek saçımı şapkayla kamufle etmem… Demek ki saçlarım olsa daha genç gözükeceğim… Eskiden, olduğumdan daha büyük gözükmek isterdim. Zaten ortaokul ve lisede yaşıtlarımdan daha büyük gözükürdüm de yani… Şimdi ise gençlerin arasında sırıtırım diye ödüm kopuyor… Ama artık yaşıtlarımdan genç gözüküyorum zaten… Tabii ki sakalsız ve şapkalı olduğum sürece… Göksel gibi yaşından genç görünmesiyle ünlü birinden de bunları duymak da yüreğime su serpti. Neyse, Göksel’e hem “Söz Ver”, hem de “Arka Bahçem” CD’sini imzalatmıştım. İlk albümünü bulamadığımı bildiğinden “Peki ‘Körebe’ var mı?” diye sordu. “Evet, o da var.” diye cevap verdim. Zaten en sevdiğim albümü de “Körebe”dir ama ayıp olmasın diye getirmemiştim. “Yuh yani, 3 tane albüm birden imzalattı” diyebilirlerdi ama bu kadar konuşacağımızı bilseydim onu da getirirdim. “Sadece ‘Sabır, sabır, ya sabır’ yok” diye ekledim. İçimden bu halime güldüm. 11-12 yıldır aklıma ve ağzıma en çok takılan şarkılardan birini, şarkının sahibine mırıldanmıştım. Bu sırada bana “Ben Göksel’in ‘Bi’ Seni Konuşurum’ klibinde oynadım” diyen bir kız bu anı kameraya alarak ölümsüzleştiriyordu. Çalan şarkı ise en sevdiğim Göksel şarkılarından biri olan “Karar Verdim”di. Keşke sırada bekleyenler olmasaydı da daha çok konuşsaydık ama zaten epey konuşmuştuk. Bir fotoğraf çektirdikten sonra Telsim sahnesinden indim. Gerçekten samimi söylüyorum, o bir şarkıcı, ben bir hayran değildik o anda… Resmen arkadaş gibi kaynattık.
PİNHANİ: Sinan Kaynakçı’nın vokalisti olduğu Pinhani de tıpkı Dorian gibi tanımadığım ama genç neslin tanıdığı bir gruptu. Ben de sadece bir şarkısını kameraya aldım. İnternetten araştırdığım kadarıyla bu şarkının adı “Ben Nasi Büyük Adam Olucam”dı. 15:00’de başlayan konserin açılışını bu şarkıyla yaptılar. Sonra bilmediğim diğer şarkılarıyla devam ettiler. Her ne kadar bazı insanlar yukarı kattaki aktivitelerle, yarışmalarla daha çok ilgileniyor olsalar da, ben daha çok konserler ve imza günleriyle ilgileniyordum. Kanıtı da tanımadığım grupların bile konserlerini kaçırmamam oldu.
SAGOPA KAJMER: Tabii ki konserler çakışmadığı sürece… Örneğin Sagopa Kajmer konseri Teoman konseriyle çakışıyordu. Aslında çakışmıyordu da, konser 16:30’da başlayacaktı ama Sagopa Kajmer epey geç geldiği için çakıştı. Ben de bir şarkı izleyip alt kata Teoman konserini izlemek için indim. Zaten Sagopa Kajmer tanısam da takip etmediğim, bana hitap etmeyen bir isim. Benim Türkçe hip-hop sevgim Cartel, Karargah, Erci-E, Ceza, Fresh B ile sınırlı sanırım. Ümit Davala, Ayben, Ege Çubukçu da takdir ettiğim diğer isimlerden… Fakat yine de hepsine saygı duyuyorum. Rock’n Coke 2005’te Ceza’ya yapılan terbiyesizlik hala beni sinirlendiriyor. Trend Show ‘07’de de bunun tam tersi bir terbiyesizlik oldu maalesef… Sagopa Kajmer çıkmadan evvel DJ, Kurban’dan “Yalan”ı çalmaya başladı. Bazı hip-hopçılar da DJ’e hareket çektiler. Alp Kırşan da “Tamam, şarkıyı değiştiriyoruz” dedi, DJ şarkıyı yarıda kesmek zorunda kaldı. En çok da şarkıyı büyük bir coşku ve sevinçle söylerken diğerlerinin hareket çektiklerini görünce onlara özenip şarkıyı söylemeyi bırakanlara ve o terbiyesizliğe katılanlara kızdım. Ben de inadına söylemeye devam ettim. O terbiyesizler adına ben utandım. Konserde etrafımdakiler “Arıza” filan diyorlardı. Demek ki Sagopa Kajmer’e eşlik eden Arıza’ydı. Kendisini sadece ismen tanıyordum.
TEOMAN: Her ne kadar kişiliğini beğenmesem de Teoman hala dinlemekten zevk aldığım rock’çılardan bir tanesi… Kanıtı da daha önce kaç kere konserini izlememe rağmen hiç konserini izlemediğim Sagopa Kajmer’i bırakıp yine Teoman’ın müziğine kendimi teslim etmem… 17:00’de başlayan konserde sırasıyla “Sürpriz”, “Güzel Bir Gün”, “Kardelen”, “Paramparça”, “Sus Konuşma”, “Rüzgar Gülü”, “Duş”, “İstanbul’da Sonbahar”, “Papatya”, “Renkli Rüyalar Oteli”, “Zamparanın Ölümü”, “Yağmur” adlı şarkılarını söyledi. Yeni albüme değil, eskilere ağırlık vermesi beni şaşırttı. Halbuki bunun bir “Renkli Rüyalar Oteli” konserine dönüşüp önceki gittiğim Teoman konserlerinden bir farkı olmasını bekliyordum. Yine de iyi vakit geçirdim. Ne varsa eskilerde var galiba… Ayrıca hayatımda ilk kez Teoman’ın seyircilere teşekkür ettiğini gördüm. Yine de geçmişimde yaşadığım olayları hazmedemiyorum ve affetmiyorum. Bu yüzden 3-4 yıldır bir Teoman hayranı değilim. İyi bir Teoman dinleyicisi olarak kaldım sadece…
OGÜN SANLISOY: 18:30’da eski Pentagram üyesi, Şebnem Ferah’la “Bir Ben” düetini yapan, “Saydım” ve “Hadi Beni Güldür” adlı şarkıları şimdiden Türk rock müziğinin klasikleri arasında yer almış bir isim olan Ogün Sanlısoy’un imza günü vardı. Teoman konseri bittikten sonra Trend Show İmza Alanı’na baktım, kimse yoktu. Biraz gezeyim dedim. Bir baktım, Radyo 1 standının önünde kuyruk oluşmuş, herkesin elinde Ogün Sanlısoy CD’si ya da posteri… İyi ki gezmişim. Programa baktım, gerçekten Ogün Sanlısoy’un imza saati Trend Show İmza Alanı’nda değil, Radyo 1 standındaymış. Hemen kuyruğa girdim. Araya kaynayanlar oluyordu ve önümdekiler çoğalıyordu ama arkamdaki sıra daha çok olduğu için halime şükrediyordum. İmza töreninden sonra birlikte fotoğraf çektireceğim Güven Erkin Erkal da olanları izliyordu. Sonunda sıra bana da gelmişti. “Üç” adlı CD’sini imzalattım. Çiğdem adında bir kız bu olayı kameraya alıyordu. Sonra birlikte fotoğraf da çektirdim Ogün’le… Çiğdem’i de çektim. E-mail’le de fotoğrafını gönderdim.
Tarih: 9/12/2006 21:34
HEPSİ: Sırasıyla “Olmaz Böyle Şey”, “Kalpsizsin”, “Mum”, “Üç Kalp”, “İki Kelime”, “Aşk Sakızı”, “Yalan”, “Kaç Yıl Geçti Aradan” adlı şarkılarını söyleyen, daha doğrusu dinleten Yasemin Yürük, Eren Bakıcı, Gülçin Ergül, Cemre Kemer’den oluşan Hepsi’nin konseri 13:00’de başladı ve maalesef grup geçen seneki gibi yine playback yaptı. İlk çıktıklarında Türkiye’nin ilk R&B grubu oldukları için onlarla gurur duyuyordum ama gerçek R&B sanatçısı olmadıklarını bir kez daha anladım. Çünkü gerçek bir R&B sanatçısı ya da grubu dans etse bile asla playback yapmaz, canlı söyler. Slow şarkılarda bile seslerini canlı olarak duyamadık. Hafta sonu olduğu için yaş ortalaması yükselmişti, çünkü işi gücü olanlar hafta sonu Trend Show’a gelebilmişlerdi ama Hepsi grubunun bir yığın çocuk hayranı bu dengeyi bozdu. Liselileri, üniversitelileri öpüp başıma koydum. Gerçi onlarına ebeveynleri bu yaş ortalamasını yükselten etkenlerden bir tanesiydi. “Yalan” şarkısında Murat Boz’un sesi bile duyuldu. Halbuki Murat Boz yoktu. Eğer son zamanlardaki en büyük hitlerinden bir tanesi olan “Tempo”yu söyleselerdi daha komik duruma düşeceklerdi, çünkü Sezen Aksu’nun sesi duyulacaktı ama Sezen Aksu gözükmeyecekti. Herhalde “Tempo”yu ondan söylemediler. Bir de onları Trend Show’a Penti getirmişti. Eğer Pepsi getirseydi “Tempo”yu playback yapmanın bir yolunu bulurlardı herhalde… Türkiye’de R&B müziğin gelişmesini istiyorum, Hepsi grubu da R&B konusunda öncü oldu ama konser bakımından bu işi Kenan Doğulu ve Işın Karaca kıvırır sanırım. Konser esnasında Lütfi Kırdar’a gelen kuzenlerim H., Y. ve M. ile cep telefonuyla iletişim kurmaya çalıştık ama sesten anlayamadık. SMS atıp konserden sonra buluşmaya karar verdik. Onlar da Hayko Cepkin için gelmişlerdi ama sonradan öğrenecektim ki Hepsi’yi de izlemişler…
MİRKELAM: 13:00’de başlayan Mirkelam’ın imza saati için ne olur ne olmaz diye yanımda Mirkelam’ın ilk kasetini getirmiştim (zaten sadece o var) ama şartlar nasip etmedi bunu… Çünkü imza için sıra bekleyeceğime Hepsi’nin konserini izlemeyi tercih etmiştim. Çok da önemli değildi. Benim için önemli olanlardan zaten imza aldım. Fotoğraf ve kamera da çektirdim. Her imza gününe gitsem konserler kaçar zaten… Fakat Hepsi konserinden sonra kuzenlerimi aramak için yukarı çıktığımda Telsim standında Mirkelam’ı imza verirken görmüş oldum. Fakat H., Y. ve M. yukarıda değillerdi. Meğer ana sahnenin önünde bekliyorlarmış. Hepsi konseri bittikten sonra taa 15:30’da başlayacak olmasına rağmen Hayko Cepkin konserini şimdiden beklemeye başlamışlar.
İREM: Hayko Cepkin’in konserini ana sahnenin önünde beklerken kalabalık ve havasızlıktan H. biraz fenalaştı. Y. ve M. ona “Nasıl olsa imza saatine gideceğiz. Çıkalım, hava alalım” dediler. Zaten ben de “Konserin başlamasına daha 1 saat var” diyordum. 14:30’du saat, “Gidip Rodeo alalım. Hem bedava, hem çok güzel, hem de belki şekeri düşmüştür. Üstelik Rodeo’ları Yunus Günçe dağıtıyor.” dedim ve Rodeo standına gittik. Fakat çikolatayı hemen alamadık. Çünkü İrem Rodeo standında imza veriyordu. Görmeye çalıştım, sadece kafasını görebildim.
HAYKO CEPKİN: Ve işte 15:30’da günün belki de en önemli konseri başlamıştı. Hayko Cepkin harikaydı. Türkiye’nin Marilyn Manson’ı olarak görüyorum onu… Tipi de benziyor zaten. Makyajlar, kol eldivenleri, kostümler, v.s. Önceden saçları sarıydı ama maviye boyatınca siyaha yakın durduğu için Manson’a daha çok benzedi. “Yarası Saklı”, “Görmüyorsun”, “Fırtınam”, “Hangimiz Masumuz” gibi hitlerini sıraladı. Şimdiden rock müziğin babaları arasına girdi. İnşallah böyle devam eder. 16:30’da da imza saati vardı “Trend Show İmza Alanı”nda… Konserin bitmesine yakın yukarı çıkıp sırada yer kaptık. Tek akıllı biz değildik. Başkaları da bizim gibi düşünmüştü maalesef… Yine de yılan gibi kuyruk oluşunca önlerde olduğumuzu anladık. M. ve Y. imza sırasına girmediler. Hayko Cepkin fanatiği kuzenim H. onun CD’sini imzalatacaktı. Bende ise Hayko Cepkin’in orijinal albümü yok. E, MP3 CD’mi de imzalatamayacağıma göre ben de Billboard’daki röportajını imzalatmaya karar vermiştim. İki sayfaya yayılmış büyük resmini imzalatacağım için “Neresine imza attırabilirim?” diye bakmak için o sayfayı açarken arkadaki kızlardan çığlıklar yükseldi. Ödüm koptu. Benim Billboard’umdaki Hayko Cepkin resmini görünce bağırmışlar meğer. Heyecanlı ve titreyen bir sesle bir kız “Onu nereden buldun? Nereden aldın? Ne dergisi o?” diye benzer şeyleri tekrarlıyordu. Neye uğradığımı şaşırmıştım. “Billboard dergisi” diye cevap verdim. H. de “Onu buradan almamış. Dışardan almış.” dedi. Ödüm koptu kızdan ya… Neyse; Neco, pardon Fedon, pardon Hayko gelince her yanı çığlıklar sarmıştı. Yunus Günçe bile “Haykooo!” diye bağırıyordu. H. ben Hayko’dan imza alırken kamera görüntümü ve fotoğrafımı çekti. Ben de H.’nin fotoğrafını çekecektim. Fakat H’nin onunla fotoğrafını çekebilmek için dev gibi security bodyguard’lar tarafından tartaklandım. Pis herifler… Teker teker gelin ulan… He he. Ama zafer benim oldu. Onlar beni itip kalkarlarken H. bu olayı fark etmiyordu bile. Hayko’ya “Bir de fotoğraf çekilebilir miyiz?” diye sorunca Hayko beni gösterip “Babayı götürdüler ama” demiş. İkisi birlikte poz verince security beni bıraktı ve H.’nin çok istediği fotoğrafı çekebildim.
MAVİ SAKAL: Mavi Sakal’ı az izleyebildim. Üstelik orijinal kadrosu vardı. Yani 90’lı yılların başındaki kadro tekrar bir araya gelmiş. Fakat Hayko Cepkin’in imza saati yüzünden sadece “Şaşkın”ı söylerlerken gördük onları… Aslında bugünün sonunda Yüxexes standında Hayko Cepkin’i yanında sadece birkaç kişi varken göreceğimi bilseydim saat 16:30’da başlayan Mavi Sakal konserinin tamamını izleyebilirdim.
GÜVEN ERKİN ERKAL & YÜXEXES: Güven Erkin Erkal’la artık ahbap olduk. Beni zaten İnternetten ve Şebo’ya verdiğim 10. yıl plaketi yüzünden tanıyormuş. Dün onunla Ogün Sanlısoy’un imza saatinden sonra YÜXEXES standında görüştüğümüzde söylemişti. O plaketi benim verdiğimi duyunca benimle tanıştığına gerçekten çok memnun oldu. “O siz miydiniz? O konuda bayağı ünlüsünüz” dedi. Eee, hem Rolling Stone’a, hem Blue Jean’e çıktık ne de olsa… Bugün de beni tanıdı. YÜXEXES gibi harika bir program yapan biri tarafından “Bayağı ünlüsünüz” lafını duymak çok sevindiriciydi benim için. Bugün H. ile fotoğrafını çektikten sonra “Ben zaten dün çektirmiştim” dedim. “Biliyorum” dedi.
Sonra H., Y. ve M. çok yorulduklarını öne sürerek Lütfi Kırdar’ı terk ettiler. Zaten Hayko Cepkin için gelmişlerdi. Hadi, H. ve Y. tek günlük bilet almışlardı, fakat M. dünkü Teoman konserine de gitmek istediği için kombine bilet almıştı ama sınavı olduğu için yandı. Güven Erkin Erkal’ı da görmüş oldular.
Hande Yener konserinden sonra YÜXEXES standından 15 YTL’lik, içinde Yüxexes dergisinin ilk 5 sayısının ve Hakan Kurşun’un “Kütle” adlı CD’sinin bulunduğu çok güzel bir paket aldım. Paketin özelliği kutunun üzerinde kocaman bir Şebnem Ferah resmi bulunması… Zaten sırf o yüzden aldım ama içinden Hakan Kurşun’un CD’si çıkınca bana sürpriz oldu ve çok sevindim. O müzik kutusunu alırken Hayko Cepkin de oradaydı.
HANDE YENER & EGE ÇUBUKÇU: Hande Yener de Hepsi gibi ilk birkaç şarkıda playback ile başladı, ama sonra canlı olarak devam etti ve bu kadın harika… Çok güzel eğlendiriyor. Zaten kaliteli pop müzik yapan çok az kişiden biri olarak kaldı ülkemizde… Sırasıyla “Biraz Özgürlük”, “Heey Çocuk”, “Deri Eldiven”, “Yola Devam”, “Kim Bilebilir Aşkı”, “Kelepçe”, “Bunun Adı Ayrılık”, “Aşkın Ateşi” adlı şarkılarını seslendirdikten sonra adını bilmediğim bir slow şarkı söyledi. “Bu Yüzden” şarkısını söyledikten sonra Hande Yener’in sürprizi ünlü rap’çi Ege Çubukçu oldu. Ege Çubukçu bir tanesi (“Apayrı”) Hande Yener’le olmak üzere üç tane şarkı söyleyerek mini bir konser verdi. Bir tanesi “Leopar Gibi” dediği şarkıydı, diğeri de Türkiye’nin en büyük Türkçe hip-hop hitlerinden biri olan “Bir Gün”dü. Ege, Hande’yi geri çağırdı. Hande ona “Türkiye’nin en yakışıklı rapçisi” deyip sarıldı. Bir anda şüphelendim “Aralarında aşk mı var?” diye… Eee, medyatik biri olunca insan ister istemez paparazzi gibi düşünüyor. He he. “Kırmızı”, “Sen Yoluna… Ben Yoluma…” gibi eski albümünden iki şarkıyı söyledikten sonra erkek vokalisti çıktı ve Simply Red klasiği “Something Got Me Started”ı söyledi. Sonra Yener “Kim Bilebilir Aşkı”nın remix’ini söyleyerek konseri noktaladı. Tamam, yeni şarkıları da çok güzel… Özellikle de “Kelepçe”ye bayılıyorum ama “Yalanın Batsın”ı da ondan dinlemek isterdim. Bu arada dans figürlerinde bariz biçimde Madonna’dan esinlendiği çok belliydi. Özelikle de “Vogue” koreografisini taklit ediyordu.
Hande Yener’den sonra konserler bitti. Ben de konserler gibi bittim. 3 gündür yorgunluktan ölüyorum. Bir de bunun yarını var. Yarın da mor ve ötesi başta olmak üzere süper konserler var. Yine de her şeye rağmen değiyor. Çok eğlenceli zamanlar geçiriyorum.
Ben uyuyorum, yarına dinlenmem lazım. Yoksa kalpten gideceğim. Yine de her şeye rağmen değiyor. Giden yorgun bitap, gitmeyen bin pişman…
Tarih: 10/12/2006 22:51
Bugün Trend Show’un 4. ve son günüydü. Artık bitti. Çok mutlu ayrıldım, çünkü çok güzel şeyler yaşadım burada…
COVER FEST: Amatör müzik gruplarının kıyasıya mücadele ettiği ve geçen yıl ilki düzenlenen Cover Fest amatör müzik yarışmasının finali 2. kez Trend Show ana sahnesinde saat 13:00’de yapıldı. 2 kademeli ön elemeden geçerek finale katılmaya hak kazanan 10 amatör müzik grubunun, Redd, Gripin gibi profesyonel müzisyen ve menajerlerden oluşan jüri önünde birincilik için mücadele ettiği Cover Fest Finali bugün gerçekleşti. Geçen senekini izlememiştim Trend Show’da olmama rağmen, sadece duymuştum birazını fakat bu senekinin bir bölümünü izledim bu sefer… “Liseler arası müzik yarışması” diyorlardı, fakat bana pek liseli gibi gelmediler çoğu… Çünkü saçları uzun erkekler vardı başta… Yine de hepsi çok gençti. Yarışmayı “Galatasaray Lisesi” kazandı. Ne de olsa “Galatasaray Lisesi”nin müzik öğretmeni Candan Erçetin… Fakat Galatasaray Lisesi’ni izlemedim. Dedim ya, cover festivalin sadece bir kısmını izledim diye… Sonra standları gezdim. Ama ödüller verilirken baktım.
EMRE AYDIN & BARIŞ AKARSU & DJ BURAK YETER: Emre Aydın, Barış Akarsu, Redd ve Seksendört’ün imza günleri vardı ama bu sefer hiçbirine gitmedim. Çünkü çok kalabalıktı. Ama Ülker Rodeo standında imza veren Emre Aydın’la (14:30) Barış Akarsu’yu (16:30) gördüm. Sadece Radyo 1 standında saat 14:00’de imza vermeye başlayan DJ Burak Yeter’den imza aldım, çünkü imza alana bedava Radyo 1 t-shirt’ü veriyorlardı ve kalabalık değildi. İmza alırken Burak Yeter bana “CD’mi almak ister misiniz? Sadece 5 YTL” dedi. Ben de “Olur, daha iyi olur” dedim. Pişman da olmadım, gizli bir elektronik müzik severim zaten… Sonra Türkiye’nin önde gelen DJ’lerinden Burak Yeter’le fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedim. Ayrıca 2 ünlüyle daha fotoğraf çektirdim. Herhalde birlikte fotoğraf çektirdiğim ünlülerin en ünlüleri… Bu ünlüler SpongeBob ve Chuckie’den başkası değil. Dünyaca ünlüler hem de… Sünger de, bebek de benden büyüktü ama olsun. Tabii ki çizgi film karakterlerinin kostümlerini giyen animatörlerdi bunlar gerçi ama olsun, çok renkli bir fotoğraf oldu.
REDD: “Mutlu Olmak İçin” adlı şarkılarını çok sevdiğim Redd de Trend Show ana sahnesinden geçen gruplardan sadece bir tanesiydi. 15:30’da başlayan konserde maalesef “Mutlu Olmak İçin”i çalmadılar. Sırasıyla “Dünya”, “Bak Keyfine”, “Hala Aşk Var mı”, “Uyan Artık”, “Sen Kendinde Ol Yeter”, “Falan Filan”, “Gözyaşlarında Umutsuzca Boğuluyor”, “Bahçelere Daldık”, “Nefes”, “Artık Melek Değilim”, “Öperler” adlı şarkılarını söylediler. Gerçi birkaç şarkının ismini bilmediğim için kafadan attım ama sırasıyla bunları çaldılar. Favorimi çalmasalar da sonuçta iyi bir konserdi. Doğan Duru, Berke Hatipoğlu, Güneş Duru, İlke Hatipoğlu, Suat Ayyıldız’dan kurulu gruptan Güneş askerdeymiş.
SEKSENDÖRT: Aslında isimleri grubun elemanlarının 1984 doğumlu olmalarından değil, “Sex And Dirt”ten gelen (ben grubun yalancısıyım) son günlerin gözde gruplarından bir tanesi olan “Seksendört” grubu saat 17:00’de Telsim standında iki kişilik akustik bir konser verdi. “Ölürüm Hasretinle”, “Affet” gibi şarkılarının yanı sıra nedense Gülben Ergen cover’ı da yaptılar. O sırada hemen arkadaki Türk Telekom standında karaoke yarışması vardı. Grubun solisti Tuna Velibaşoğlu “Var mısınız, bu gürültüyü bastıralım” dedi, herkesi coşturdu. Yine de mor ve ötesi konseri yaklaştığı için yarım saat sonra çok seyirci kaybetmeye başladı grup… Kaybettikleri seyircilerden bir tanesi de bendim.
MOR VE ÖTESİ: Çok güzel konserler gerçekleşti Trend Show’da… Özellikle de 17:30’da başlayan mor ve ötesi’ninki… Trend Show’un bu sene Vega’yla birlikte en önemli konseriydi belki de… Daha önce 2003’te, yani son albümleri “Gül Kendine”, son single’ları “Yaz.” iken gitmiştim Harun Tekin, Kerem Özyeğen, Burak Güven, Kerem Kabadayı’dan oluşan mor ve ötesi’nin konserine… Aradan 4 yıla yakın bir süre geçti ve bu yıllar içerisinde mor ve ötesi “Dünya Yalan Söylüyor” ve “Büyük Düşler” albümlerini çıkararak adını Türkçe rock müzik tarihine altın harflerle yazdırdı. Daha büyümüş, hayran kitlesi daha da genişlemiş bir mor ve ötesi’ydi bu sefer gittiğim konserin sahibi… Sırasıyla “Uyan”, “Kördüğüm”, “Şirket”, “Cambaz”, “Serseri”, “Parti”, “Ayıp Olmaz mı?”, “Sevda Çiçeği”, “Re”, “Sonu Belli”, “Kış Geliyor”, “Küçük Sevgilim”, “Dünya Yalan Söylüyor”, “Aşk İçinde”, “Darbe”, “Büyük Düşler”, “Daha Mutlu Olamam”, “Bir Derdim Var” adlı şarkıları çalıp söyleyen grup üyeleri Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük gruplarından biri olduklarını kanıtlamış oldular. O sırada tıpkı “Cambaz” kliplerindeki gibi arkadaki dev ekranda savaş, politika, çevre sorunları görüntüleri gösteriliyordu. Keşke imza günleri de olsaydı. Grup üyelerinden sadece Kerem Özyeğen’le fotoğrafım var 10 ay evvel çektirdiğim…
DIREC-T: Ve bir sürpriz daha… Tam mor ve ötesi konseri bitmiş, çıkıyorum, bir de ne göreyim? Direc-t grubu da dışarı çıkıyor. “Bilge, nasılsın?” dedim. Bana baktı ve anında hatırladı. “Beni hatırladın mı?” diyecektim ama gerek kalmadı çünkü hatırladığını “Aooow!!” diye bağırıp “Annie, are you OK?” diye Smooth Criminal’ı söyleyerek belli etti. Hem de “Askerlik bitti demek” bile dedi. Askerliğimin bitmesine kadar biliyor yani… “Seyirci olarak mı geldiniz bu sefer?” diye sordum. “Hayır, Cosmo Girl standında imza verdik.” dedi. “Nee, niye internette yazmıyor?” diye sordum. Bir kız da “Hakikaten neden bundan haberimiz olmadı?” diye destekledi beni “Hayır, internette yazıyordu” dedi. Aslında kastettiği direc-t.com ‘du. Benim kastettiğim ise trendshow.com.tr ‘ydi. Neden resmi sitede yazmıyordu, anlamadım. Üstelik Trend Show’un 4 gününe de gittiğim halde Trend Show’un sitesinden programı bastırdığım için bundan haberim olmadı…. Hiç aklıma gelmedi program dışı imza günlerinin de olabileceği… Neyse, zaten geçen sene hepsinden imza almıştım. Fotoğraf albümümde hem imzaları, hem de birlikte Michael Jackson bayrağıyla çektirdiğimiz fotoğraf hala duruyor. Kamera görüntümüz bile var. Olsun, haberim olmadığı halde tesadüfen Direc-t grubuyla karşılaşmam beni mutlu etti doğrusu…Bu sene yine görüp iki MJ Fan olarak sohbet etme fırsatım oldu. Beni aradan 1 yıl geçmesine rağmen hatırlamasına sevindim. Üstelik geçen sene daha kiloluydum ve top sakalım vardı. Bu sene daha zayıfım ve sakallarımı kesmiştim. Zaten internette hala görüşüyoruz. Benim bu ay “dünyada ayın MJ Fan’ı” seçildiğimi bile biliyor. Zaten önümüzdeki birkaç gün içinde resmi web sitesinden grunge-dadada rumuzuyla “Sevindim seni gördüğüme o gün, bekliyorum ilerdeki konserlere, ok?” diye mesaj atacaktı bana…
Kısacası anlayacağınız Türkiye’nin en ünlü 3 MJ Fan’ı Trend Show’daydı. Biri “Benimle dans eder misin?”den Yiğit, diğeri Direc-t grubundan Bilge, öbürüyse tabii ki tst.gen.tr ‘den bendeniz TST. 😀 He he…
Unutmadan, Radyo 5’in standında oturup dinlenirken “Keşke Michael Jackson çalsa” diye düşledim içimden. Demek ki o an ne istersem olacakmış, “Don’t Stop ‘Til You Get Enough”ın remix’i çaldı. Fakat bugün kuzenlerim de gelmemişti. Gerçekten tanıdık birilerinin yanımda olmasını çok isterdim. Hüseyin, Erkal olsa dans ederdik ne güzel… Ama tek başıma, sırtımda çanta varken hiç içimden gelmedi. Geldi de, hiç halim yoktu. 4 günün yorgunluğu vardı. Ama yanımda birileri olsa enerjim geri gelirdi. Neyse, öyle ya da böyle çok eğlendim. Direc-t’ten Bilge’nin de dediği gibi “King of pop’u herkes dinler, dinlemeli… O bir derya…Her dinlemede yeni şeyler keşfediyorsun…”
©2006-2010 TST Interactive Company