29 AĞUSTOS 2013 PERŞEMBE: Bugün Michael Jackson’ın doğum günüydü. Dolayısıyla hemen hemen her sene Michael Jackson’ın doğum gününde bir etkinliğe katılmanın başka bir uzantısını yaşıyordum. Gerçi web siteme en son 2008 yılındaki doğum günü partisinde yaşadığım izlenimleri yazmışım ve o doğum günü partisi Popun Kralı yaşarken gördüğü en son doğum günüydü maalesef ama ondan sonraki yıllarda, yani cennette olduğu doğum günlerinde de mutlaka bir etkinlikte tuzum bulunmuştu. Bunların fotoğraflarını web sitemin “Fotoğraf Albümüm” bölümünde Michael Jackson’la ilgili albümlerde görebilirsiniz. En güzeli de www.mjturklover.com sitesinin İstanbul sorumluları Özge ve Gamze’nin 2011 yılında Bakırköy’de düzenledikleri doğum günü partisiydi. Pastamızda Michael Jackson’ın resmi vardı falan… Ama 2010’da benim düzenlediğim MjTurkLover buluşmasının da benim için ayrı bir yeri vardır. Michael Jackson duvarı yapmamız ve önünde topluca fotoğraf çektirmelerimiz çılgınlıktı ve süper bir duyguydu. Bu görüntüleri sonra “Keep The Faith” klibimde kullanmıştım. Ayrıca Maggie DeFaria sayesinde Michael Jackson’ın doğum günlerinde ve ölüm yıldönümlerinde Neverland, Forest Lawn ve Los Angeles’da asılan MjTurkLover pankartları da herhalde site adına aracı olduğum en önemli şeylerdi.
Peki neden 2008’den beri ilk kez Michael Jackson’ın doğum günüyle ilgili izlenimlerimi yazıyorum? Çünkü bugün farklı bir etkinlik vardı. Tıpkı 2007 yılında Davut Baysal’ın Carousel’de organize ederek başladığı sergi etkinliklerinin devamı niteliğinde bir sergi vardı Novada Ataşehir Alışveriş Merkezi’nde… 2007 yılında Carousel’de benim Michael Jackson CD’lerim sergilenmişti. Can Beşer ve Engin’in plakları sergilenmişti. Michael Jackson’la fotoğraf çektirme şerefine erişen Pınar Çamlıbel gibi başka katılımcılar da vardı. O sergiyle ilgili kısa bir yazı zaten yazmışım web sitemde… O sergiden 6 yıl sonra yine Michael Jackson arşivimin küçük bir kısmı sergileniyordu. Üstelik bu sefer Sony Müzik’in Novada Alışveriş Merkezi için bastırdığı Michael Jackson resimli billboard’ları saymazsak sadece benim arşivimin minik bir bölümü insanların beğenisine sunuluyordu. Organizatör ise aramıza katıldığında çocuk denecek yaşta olan ama artık 20’li yaşlarda aktif bir fan olan Melih Semiz’di. Davut’tan bayrağı devralmıştı adeta… Semiz soyadı size tanıdık mı geldi? Evet, kendisi aynı zamanda Grup Vitamin’den tanıdığımız, çok genç yaşta hayatını kaybeden Gökhan Semiz’in akrabası olur. Zaten Melih de Ali Biçim’in “Pide”si gibi tıpkı rahmetli Gökhan Semiz gibi yabancı şarkılara komik sözlere yazma yeteneğine sahip bir arkadaşımız… Michael Jackson, Gökhan Semiz ve kaybettiğimiz diğer ünlüler nur içinde yatsınlar… Ayrıca hepimizin kaybettiği yakınlarımız da… Allah rahmet eylesin… Neyse, bu sergi yarın ve Cumartesi günü de devam edecek ve genç arkadaşımız Yalçın Girginer’in arşivinden de birkaç materyal eklenecek ama bugün sadece benim Michael Jackson arşivim sergilenecekti. O yüzden çok heyecanlıydım. Michael Jackson öldükten sonra ilk kez bir sergide materyallerim sergileniyordu. 2007 ve 2008’de katıldığım sergilerde bile “Bu ne ya? Sanki ölmüş gibi oldu. Tövbe Tövbe. Allah gecinden versin” diyerekten çok duygulanmıştık zaten. Nereden bilebilirdik ki 1-2 yıl sonra efsanenin öldürüleceğini? Düşmanları olduğunu biliyorduk ama öldürüleceğini de tahmin edememiştik doğrusu…
Böyle bir şey beklemiyordum. Bir sürü billboard vardı. Daha önceden de sergiler olmuştu ama hiçbir alışveriş merkezi böyle bir fotoğraf sergisi yapmamıştı, sadece bizim arşivlerimiz sergilenmişti. Bir anda bütün yol yorgunluğumu unuttum. “İyi ki gelmişim” dedim. Sonra benim kendi arşivimin olduğu camekanlara gelince çok duygulandım. Michael Jackson sergisinden çok “Michael Jackson Müzesi” gibi olmuştu. Daha önceki sergilerde MJ yaşıyordu. Daha önceden de dediğim gibi “Sanki Michael ölmüş gibi” derdik. Bu kez gerçekten öbür dünyadaydı. Şom ağzımızı açmışız resmen önceki sergilerde… İşte içimin tuhaf olmasının nedeni buydu. Onsuz geçen 4 yıl… Melih’le beraber odamda Salı günü Michael Jackson arşivimin küçük bir kısmını seçmiştik. Michael Jackson denince akla gelen ilk şeyleri koymaya çalışmıştık. Gerçi arada nadir bulunan materyaller de yok değildi ya neyse… Buna rağmen o kadar güzel görünüyordu ki… Seçtiğimiz şeyler iki tane resim çerçevesi; biri Madonna ile beraber olmak üzere 2 tane bardak altığı,; Moonwalk kitabı; Smooth Criminal biblosu; CD olarak “Thriller”, “Destiny”, “The Very Best Of The Jacksons”, “Dangerous”, “Forever, Michael”, “Bad 25”, “Victory”, The Jackson 5’ın ilk albümü, “Immortal”, “King Of Pop”, “Anthology”, “Got To Be There”, “Curcuna Adası”, “The Essential Michael Jackson”; Mystery bayrağı; plak olarak “Say Say Say”, “ABC”, “The Wiz”, “Dancing Machine”, “Shake Your Body (Down To The Ground)”, “Goin’ Back To Indiana”, “Beat It”, “Happy Greatest Hits”, “Off The Wall”, “Billie Jean”, “Thriller”, “In The Closet”, “Bad 25”, “Black Or White”, “We Are The World”, “Dirty Diana”; kaset olarak “Thriller”, “Bad”, “Invincible”, “Leave Me Alone”, “The Jacksons”, “Off The Wall”, “Dangerous”; DVD olarak “Live At Wembley July 16, 1988”, “Dangerous: The Short Films”, “Unmasked”, “Moonwalker”, “Who Killed The King Of Pop”, “Number Ones”; VHS olarak “HIStory Of Film Volume 2”, “Motown Presents Michael Jackson… The Legend Continues; Michael Jackson oyuncağı; gövdesi MJ olan vesikalık çerçevesi; bluray olarak “This is it”; Michael Jackson & Freddie Mercury tuvali ve Thriller plak çantasıydı. Hatta bunları seçerken Lenny Kravitz düeti “”I Can’t Make It” Another Day” şarkısı eşliğinde bir klip bile yaptım sonradan.
Etkinlik sadece arşiv sergisinden ibaret değildi. Cumartesi günü gidemeyeceğim ama sorulara doğru yanıt veren fanlar ödüller kazanacakmış. 3 gün boyunca This Is It DanS Ekibi ve ParodIstanbul Flashmob da dans gösterileriyle etkinliğe renk katıyorlar. Bugün ilk flashmob yapıldı ve genç kardeşlerimizi de kameraya çektim. Nazar değdirmeyeyim, kendi aralarında öyle bir şey var mıdır, bilmiyorum ama ben yeni jenerasyonu bizim jenerasyondan daha birlik ve beraberlik içinde gördüm. Bizim jenerasyonun eski zamanları gibi… “Beat It’de sen öne çık”, “The Drill’da şu çıksın”, “Bad’deki yerlerinizi biliyorsunuz, değil mi?” gibi şeyler konuşuyorlardı. “Ön planda ben olayım” gibi ego savaşları görmedim ben… Hatta beni de katmak istediler “Beat It” koreografisini bildiğim için… Ama provasız olduğum için sırıtacağımı düşündüm. “Önceki flashmob’lar gibi daha kalabalık olsaydı araya kaynar, çıkardım ama bütünlüğü bozmayayım” diye kibarca reddettim. Kameraman olmayı tercih ettim. Carousel ve Cevahir’de yaptığım gibi doğaçlama, solo performanslar sergileseydik katılabilirdim. Fakat dediğim gibi, bizim jenerasyon sergilerden sonra ego savaşına girdiler. Ön planda olma savaşları çıktı. Tartışmalar, kavgalar, fitnelemelerle dedikodu yaparak araları açma, başkalarının dans gösterilerini iptal etme, dans gruplarında başka frontman olma ihtimali olan eleman varsa gruptan atma gibi olaylar yüzünden grup dağıldı. Birçok fan küs durumda… Bu bana çok saçma geliyor. Tamamen saf duygular beslediğim sergilerin böyle bir ego savaşına dönüşeceğini hiç düşünmezdim doğrusu… Ama bakın ne oldu? Hiçbiri ünlü filan olmadı. “Yok bir menajer bana kart verdi, yok albüm yapacağım” gibi şeyler söyleyenler oluyordu. Genç dostlarımız da umarım her zaman olabilecek bir iki küçük tartışma dışında olay çıkartmazlar, olayları büyütmezler. Buradan onlara sesleniyorum. Çok güzel işler yapıyorsunuz. Ağabeylerinizin yaptığı hataları yapmayın. Zaten izlenimlerimi yazmaya karar vermemin nedeni sadece benim arşivimin sergilenmiş olması değil, aynı zamanda isim vermeden bazı insanları eleştirmek istemem… Çünkü içimdekileri dökmek istiyorum. Ayrıca şüphesiz yeni jenerasyon dans işini daha iyi kıvırıyor gibime geldi. 😀
Bazı arşiv görüntülerimi “TST Megamix”lere özel kullandım. Örneğin 3 yaşımdayken Pınar Yılmazer’in kitabına baka baka kumaş boyasıyla yaptığım örtü; Michael Jackson’ın konuk sanatçı olarak yer aldığı, cover’larının yapıldığı ya da sample da olsa sesinin duyulduğu bazı albümler; Michael Jackson dolarlarım ve buzdolabı mıknatıslarım; bazı Michael Jackson posterlerim; Robbie Williams’ın Michael Jackson anısına yazdığı şarkısının da bulunduğu best of albümü; Black Or White single’ının değişik kapaklı basımı; bir Billie Jean posteri; Türkçe MoonWalk kitabı; The Remix Suite adlı albümü; orijinal Janet Jackson imzalı “That’s The Way Love Goes” plağı; Michael’s Bossa Grooves adlı tribute albüm; 2 yıl evvel Michael Jackson’ın ağabeyi, The Jackson 5 grubunun üyesi Jermaine Jackson ile çektirdiğim fotoğrafın çerçevelenmiş hali; orijinal Jermaine Jackson imzası; soundtrack albümünde “Someone In The Dark” bulunan E.T. filmi; Grammy ödül töreninde giydiği bando ceketiyle verdiği pozun ve Billie Jean kostümlü biblolarının yanı sıra Ayşegül Erdoğan’ın Michael Jackson’la ilgili yazdığı “Konuk” adlı romanı; o kitapla birlikte verilen Michael Jackson ayracı; Blue Jean’in Michael Jackson’ı da kapsayan 24. yıl özel sayısının kapağı; Blue Jean’in verdiği Michael albüm posteri; Virgin tarafından kazıklandığım ama kapağını çok beğendiğim Off The Wall plağı (başka yerlerde daha ucuzdu da); İtalya’da bulduğum 8 tane MJ rozeti; Michael’ın düetlerinin de bulunduğu Eddie Murphy CD’si; İtalya’dan aldığım King Of Pop’un İtalya versiyonu ve yine İtalya’dan bulduğum 2012 takvimi ile portre; The Experience oyunu; bu oyunun içinden çıkan resmi Michael Jackson t-shirt’ü; Behind The Mask’i temsil eden bir maske; Hold My Hand single’ı; Hollywood Tonight CD’si; Fırat Budacı tarafından yazılan ve Michael Jackson’la ilgili konuları da kapsayan “Kaç yıl oldu?” kitabı; Hürriyet’in kuponla dağıttığı “Müzik Efsaneleri” DVD seti kapsamında verilen Unmasked DVD’si; “Madem bu DVD’ler Türkiye’ye gelmiyor, ben yurt dışına gidip alayım” diyerek Viyana’dan bulduğum “Never Surrender”, “The Life Of An Icon”, “Moonwalking”, “Die Legende – History”, “Thank You For The Music – The Final Word”, “The Wiz”, “DVD Collector’s Box”, “Academy Karaoke DVD – Greatest Hits” ve “Who Killed The King Of Pop?” DVD’leri ile “Can You Feel It – The Jacksons Collection” ve “The Jackson 5” CD’leri; “Immortal “CD’si; kapak olduğu “Genç Sanat” dergisi; Sapphire Çarşı’sındaki “İstanbul Balmumu Heykel Müzesi”nin broşürü; sonunda bulduğum Jackson 5’ın ABC albümü (plak olarak Taksim’deki Ada Müzik’te satılıyor); Erdem Kutlu sayesinde orijinal olarak bulduğum “Motown Presents: The Legend Continues…” belgeseli; aslında kutulu DVD’si önceden bende olan ama dergi eki olarak verilince yine dayanamayıp aldığım “Michael Jackson’ın hikayesi” belgeseli; Mecidiyeköy’de bir seyyar satıcıdan aldığım duvara poster gibi asılabilen Michael Jackson fayansı (Michael Jackson dediğimde önce Marlon Brando’nun, sonra Al Pacino’nunkini vermesi çok komikti); Atlas Pasajı’nda bulduğum 2 tane Bad turnesi dönemi buzdolabı mıknatısı; “piercing’lı fötr” adını taktığım yeni şapkam (Banu Hanım’a şapka için teşekkürler…); Another Part Of Me single’ı ve 3 tane Bad dönemi bardak altlıkları; Michael Jackson’ın Gold isimli çift CD’li Motown derlemesi; yeni çıkan ve State Of Shock’ın da yer aldığı “Made In The 80’s” adındaki 80’ler derlemesi; “Lookin’ Through The Windows” ile “Get It Together” adlarındaki yeniden basılmış The Jackson 5 plakları; Michael Jackson logolu Pepsi kutuları; o kolayı üzerinde içebileceğiniz 3 tane MJ bardak altlığı; Bad 25 kartvizitleri; Blue Jean dergisinin posteri; Jackson 5’ın Gold adlı derlemesi; Pepsi’nin hediyesi olan “Bad 25 / King Of Pop” t-shirt’ü; 2 tane Bad dönemi rozetleri; fötr şeklinde hasır şapka; o sıralarda yeni bulduğum 3 tane Michael Jackson magneti sadece TST Megamix’lerde ve Facebook’taki albümlerimde görmüştünüz ama asla arşiv kliplerimde yer almamıştı. Bir de TST Megamix’lere Viyana’da Michael Jackson posterli kapıdan geçtikten sonra yaptırdığım ve kırıldığı için mumla onardığım elimin heykelini koyma nedenim hem balmumu hatırası olduğu için, hem de gösterdiğim insanlara Michael Jackson’ın eldivenlerini hatırlattığı için… Elin altındaki “Michael” broşürünün aslında MJ ile ilgisi yok. Viyana’da broşürler arasında görünce hatıra olsun diye aldım. Sonuçta “Michael” yazıyor. Bart Simpson’ı koyma nedenim ise hem Bart Simpson’ın “Black Or White” klibinde görünmesi, hem de Michael Jackson’ın 90’lı yıllarda The Simpsons çizgi filmine konuk olarak “Lisa It’s Your Birthday” şarkısını seslendirmesiydi… Bu bilgileri Facebook’tan copy+paste yaptım. Çaktırmadan yine listelemeye devam etmişim o fotoğrafların altına… 😀 Diğer aldığım ürünlerden “Michael” albümüne özel bir sayfa yaptığımda bahsedeceğim. Daha doğrusu klip tanımını copy+paste yapınca otomatikman listelenmiş olacak.
Neyse, yine yakın bir dönemde, yani geçen hafta, arşivle ilgili bir kıskançlık krizine şahit oldum. Daha önceden bu eleman arşiv yarışı açmayı zaten kafasına koymuştu ama ben arşiv yarışına karşı olduğum için o siteye üye olmadığımı bahane ederekten katılamayacağımı söylemiştim. Daha sonra o sitedeki yöneticiliği bitti, Facebook’ta bir fan club açtı. Daha önceden açılmış bir fan club’a çağırıldığını söylüyor ama niyeyse kuruluş tarihi 26 Temmuz 2013 Cuma. Saatini bile söyleyebilirim: 09:29… 😛 Bu sefer farklı bir topluluk altında yarışma açılınca bahanem kalmamıştı. “Zevkine katılayım. Ne olacak ki? Çoğu insan rekabet içinde olmadığımı biliyor” diye düşündüm ama hata yapmışım. Büyük kıskançlıklar söz konusu oldu. Artık halıma, ayaklarıma, terliklerime laf söylüyorlardı. Michael Jackson arşivimi bazen yere koyar, öyle fotoğrafını çekerim. Kim olduğunu bile bilmediğim birkaç insandan (belki de sahte hesap açıp millete sataşmayı seven o eski arkadaştır hepsi) Michael Jackson arşivimi yere atma suçlamasıyla karşılaştım. Halbuki beyinleri mi yok, fotoğraftan sonra kaldırıyoruz herhalde… Bunu beni gerçek hayattan ya da internetten tanıyan iyi niyetli fanlar anlamıştı. Hatta Enes’in yorumu çok güzeldi: “Bunlar kafayı yemiş. Salla Turgay bunları… 🙂 Halıya koymamak da neymiş ya? Sanki kutsal kitap… Ayrıca öyle halının ortasında kalmıyor herhalde… Valla çok güldüm yorumları okurken… Ama en çok şeye güldüm: ‘Yıl 2013 olmuş, sen hala klasik desenli halı üzerinde fotoğraf çekiyorsun’ :)))))”… En çok da Burçin beni savunmuştu. Burçin’le aramızda yaptığımız “Birinci belli. İkinci kim?” gibi espriler o arkadaşın maskesini bir kez daha düşürdü. Gazete kupürleri koyarak arşivimi fazla gösterdiğim iddiasına ise çok güldüm. Öyle bir şeyi asla ben yapmadım. Yapanlar var ama ben yapmadım. Gazeteden tek koyduğum belki de Immortal afişleri… O da poster sayılır yani… Gazete kupürlerini zaten özel defterlere yapıştırıyorum. Fotoğraflarını çekseydim işin içinden çıkmazdım. Ki ben 1 tanesi dışında fotoğrafları o yarışma için de çekmemiştim. Zaten 1993 yılından beri Michael Jackson arşivimi fotoğraflamayı seviyorum. Billboard dergisi bile Michael Jackson arşivimin 2007 yılındaki halini yayınlamıştı. Bazı fotoğrafların üzerinde tarihi bile var kanıt olarak… Birçok fan da gerek kliplerimden, gerekse Facebook fotoğraflarımdan biliyor zaten MJ arşivimi görüntülediğimi… Ve ben bu sidik yarıştırma işini doğru bulmuyorum. Belki de Burçin’in dediği gibi Türkiye’de arşivi büyük olan sayılı MJ Fan’lardan birisi olabilirim ama asla ismi lazım olmayan o arkadaş gibi “Bilmemkim MJ Fan değil, arşivi büyük müymüş ki? Son zamanlarda bir şey almış mı onunla ilgili?” gibi dedikodular yapmıyorum. Arşiv yarışı da açmayı düşünmedim. MjTurkLover’da herkesin arşiv fotoğraflarını paylaşabileceği “Michael Jackson Arşivlerimiz” başlıklı bir konu açtım, o kadar… Orada da hep belirtiyorum, arşivi büyük olmayanların bile fotoğraflayabileceğini… Zaten kaç yıldır o konu duruyor ve sadece birkaç kişi arşivini paylaştı orada… İnsanların ekonomik durumu aynı olmayabilir. Bütçesi arşiv yapmaya yetmeyebilir. Veya sadece CD’lerini alıp başka şeyleri almaya meraklı olmayabilir. Bu değildir ki onun Michael’a olan sevgisi az… Michael Jackson arşivi küçük olanlar da büyük bir sevgi ile idollerine bağlanabilirler. Kıstas arşiv olmamalı… Sonuçta arşivi ben kendim için yapıyorum. Fotoğraflamayı bile kendim için yapıyordum yıllarca… Sosyal medya ve internet ortaya çıkınca zaten var olanları paylaşıp yenileri ekliyorum, o kadar… Asla hava atma gibi bir amacım olmadı. Zaten arşiv sergisinde materyallerimi sergileme fikrini Melih’ten duyunca önce sıcak bakmamıştım teklife… Fakat Melih’in ikna kabiliyeti nedeniyle kabul ettim. Küçüklüğünü bildiğim bir arkadaşım… Tamamen iyi ve temiz duygularla istedi. “Michael Jackson arşivin bence gizlenmemeli. İnsanlar onu göremedikten sonra, dolap kapakları ardına saklandıktan sonra ne işe yarayacak ki? Artık insanlar arşivini canlı olarak görmeli” dedi ve ben de verdiği camlı ve kilitli vitrin güvencesi ile kabul ettim. CD’lerimde ve DVD’lerimde başka insanların parmak izlerini görmek istemiyordum çünkü… Kötü niyetli fanlar kudurmuş olabilirler. Kendi kendilerine takılsınlar istiyorum. Bizim gibi temiz yürekli fanlara bulaşmasınlar, meyve veren ağaçları taşlamasınlar, yeter… Bir de ben asla birileri imrensin diye arşiv yapmaya başlamadım. Zaten ben arşiv yapmaya 1991 yılında başladım. Bad kartpostalını da sayarsak 1988 yılından beri hatta… Demin bahsetmiştim zaten. Tekrar değinmek istedim.
Neyse, yarın 30 Ağustos Atatürk’ü Anma ve Zafer Bayramı… Sergi için Mustafa Kemal Atatürk’lü Türk bayrağımı da vermiştim, çünkü Carousel’de de bir yanda MJ, bir yanda Türk bayrağı vardı ve çok güzel bir görüntü oluşturmuştu. Fakat görememiştim. Meğer yetkililer izin vermemişler. “Yarın Zafer Bayramı, mutlaka yarın koy” diyerekten akşam oradan ayrıldık. Yine Jennifer Lopez konseri ve Immortal’lar sonrası olduğu gibi Ataşehir’de kaybolarak merkezi, durağı olan bir yer aramaya koyulduk. 🙂 Mutluydum, ama MJ aramızda olmadığı için buruk bir sevinçti bu… Michael hayatta olmasa bile bizi güldürmeyi başarabiliyordu.