Tüm TST Interactive ziyaretçilerine merhaba;
Türkiye’de en iyi Türk filminin ne olduğu sorusu hep sorulur. Sinema eleştirmenleri falan hep listeler yaparlar. Yok 100 yılın en iyi Türk filmi, yok tüm zamanların en iyi Türk filmi, yok bilmemne… Genelde ciddi, duygusal filmler birinci seçilir. Ama halka sorduğunuz zaman büyük bir çoğunluğu bir komedi filmi olan “Hababam Sınıfı” cevabını verecektir. Test ettim, onayladım. 2000 yılının başlarında web sitem için #20.YüzyılınEnİyileri listesi yapmıştım. Ziyaretçilerim 20. yüzyılın en iyi filmi olarak “Hababam Sınıfı” serisini seçmişti. Daha sonraki yıllarda yeni versiyonları da çekilmişti. Orijinal serisi gibi 10.000 kez izleyecek kadar benimsememiş olsak da yine de yeni seriyi de sevmiştik.
İşte “Hababam Sınıfı” gönüllerimizde ayrı bir taht kurduğu için ne zaman serinin bir oyuncusu vefat etse ayrı üzülürüz. O oyuncunun birçok efsanevi filmi olması bizim için fark etmez, çünkü o kişi hafızalarımıza “Hababam Sınıfı”ndaki rolüyle kazınmıştır. Evet, başka ünlüler öldüğü zaman da çok üzülürüz ama “Hababam Sınıfı”ndan birisi vefat ettiği zaman gazete manşetlerinde o filmdeki canlandırdığı karakterin hayatını kaybettiği duyurulur. Mesela “Tulum Hayri Öldü”, “Domdom Ali’nin Yürek Burkan Hikayesi”, “İnek Şaban Hayatını Kaybetti” gibi… Örneğin ölümüne şahit olduğum, daha doğrusu ölümün ne olduğunu fark ettiğim yaşa geldiğim için ölümünü fark ettiğim ilk ünlü Adile Naşit’ti. Evet, canlı yayın ile “Kuzucuklarım” diye biz çocuklara (o zamanlar küçüktüm tabii ki) masallar anlattığı “Uykudan Önce” programını takip ettiğim için Adile Naşit’in 11 Aralık 1987 tarihindeki kaybı beni çok sarsmıştı ama bir yandan da Hafize Ana da ölmüştü bizim için… O kadar üzülmüştüm ki, 6,5 yaşımın verdiği akılla ona veda mektubu yazıp uçan balonla gökyüzüne uçurmuştum. Yukarıdaki cennete gideceğini sanmıştım.
Adile Naşit’ten sonra Hamit Haskabal, Cem Gürdap, Feridun Şavlı, Zeki Alasya, Tarık Akan, Erol Büyükburç, Sümer Tilmaç, Kemal Sunal, Sıtkı Akçatepe, Muharrem Gürses, Ertuğrul Bilda, Hakkı Karadayı ve daha adlarını sayamadığım birçok Hababam Sınıfı oyuncusu daha hayatlarını kaybetmeye devam etti. Her birine ayrı üzüldüm. #KemalSunal vefat ettikten sonra 2000 yılında anısına hem web siteme bağlı, hem de bağımsız bir anı defteri yaratmıştım. Bundan 7 ay evvel ise #TarıkAkan gözlerini hayata yumduğunda zaten cenazesine gidip izlenimlerimi sizlerle paylaşmıştım. Bundan 3 ay evvel ise zaten daha önceden gittiğim Taksim Beyoğlu’ndaki Türvak Türker İnanoğlu Vakfı’nın yeni Tarık Akan bölümünü görmek için tekrar Yeşilçam Müzesi’ne gittim ama henüz izlenimlerimi yazmadım. Çünkü ilerleyen aylarda şu ana kadar gördüğüm balmumu heykeli müzelerini karşılaştıracağım bir yazı yazmayı planlıyorum ve o kritiğimde bu heykelden de bahsedeceğim.
Bu yazımı ise “Hababam Sınıfı” serisinde oynamış ve hayatını kaybeden tüm oyunculara adamak için yazıyorum. Çünkü bundan 19 gün evvel “Güdük Necmi” Halit Akçatepe hayatını kaybetti. Bugün ise “Şalter Haşmet” adındaki Matematik hocasını canlandıran Bülent Kayabaş’ın ölüm haberini aldık. Nedir bu “Hababam Sınıfı” laneti? Allah Münir Özkul, Hülya Koçyiğit, Ayşen Gruda, Yonca Evcimik, Perran Kutman, Mehmet Ali Erbil, Cem Özer, Mehmet Ali Alabora, Şener Şen, Ahmet Arıman, Şevket Altuğ ve daha nice “Hababam Sınıfı” için ter dökmüş oyunculara uzun ömür versin… Elbette sadece “Hababam Sınıfı” serisi değil; bu ekibin yaptığı bütün filmler birer başyapıt… Örneğin Emel Sayın’ı kaçırdıkları “Mavi Boncuk” filmi insanı Emel Sayın, Münir Özkul ve Metin Akpınar için kaygılandırıyor insanı… Peş peşe gittiler çünkü…
Tabii ki son günlerde hayatını kaybeden kişiler sadece Halit Akçatepe ve Bülent Kayabaş değil maalesef… Gazeteci ve yazar Tayfun Talipoğlu, reklamcı ve tiyatrocu Orhan Yücel, Rock’n Roll’un babası Chuck Berry, Ay’da yürüyen son insan Gene Cernan, Yeşilçam’a ‘Gecekondu Yosması’ filmiyle damgasını vuran 1950’li yılların gözde isimlerinden Nimet Alp, sinemamızın yine Yeşilçam dönemi oyuncularından Nurhan Nur, UNESCO tarafından ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ilan edilen Karagöz sanatçısı Orhan Kurt, “Süper Baba” dizisindeki “Nalbur Osman” karakteriyle tanınan usta oyuncu Gündüz Sezgin, Anadolu Efes’in efsane kaptanı Taner Korucu da maalesef aklıma gelen bazı son dönem kayıplarımız… Allah rahmet eylesin. Yalnız her hayatını kaybeden ünlüye de üzülecek değiliz. Aralarında kötü olanlar da var. Örneğin illuminati tarikatının ele başlarından Amerikalı bankacı David Rockefeller’ın ölümüne hiç üzülmedim. Cehennemin dibine kadar yolu var. Zaten çok meraklısıydı cehennemin… Çünkü birçok ölümün, savaşın ve felaketin sorumlusu Rockefeller ile diğer masonlar! İlluminati demişken… Geçen ay o tarikatın öldürdüğü ünlülerden birisi olan Whitney Houston’ın daha önceden izlediğim “Işıltılı Hayatlar” DVD’sini alıp tekrar izledim. İyi ki “Nasıl olsa TV’de izledim” deyip DVD’yi almamazlık etmemişim. Bonus bölümünde Whitney Houston’a saygı duruşu bölümü var. Çekim arkası görüntülerinde de Whitney Houston’ın röportajı var! Çok ilginç bilgiler öğrendim. Normalde film çekilmeden 11 yıl evvel bu film çekilecekmiş ve Whitney Houston sadece yapımcıymış. Çünkü Sparkle’ı oynamak için fazla yaşlı, annesini oynamak için de fazla gençmiş. Sparkle’ı ise Aaliyah oynayacakmış. :O Fakat Aaliyah uçak kazasında ölünce filmi rafa kaldırmış Whitney… Yıllar sonra Sparkle’ın annesini oynayabilecek yaşa gelince “Bu rolü ben oynayacağım” demiş. Ve o da film montajı bitmeden öldü. İkisinin ortak yanı da illuminati tarafından öldürülmeleri. :'( Bu tarikat dünyayı karıştırmak için terör örgütlerini bile destekliyor. Örneğin teröristler son günlerde Paris Orly Havalimanı’na, Londra’da İngiltere Parlamentosu dışına, İsveç’in başkenti Stockholm’e, St. Petersburg’da iki metro istasyonu arasında seyahat halindeki bir trene, Almanya’da “Borussia Dortmund-Monaco” maçı öncesi takım otobüsüne saldırılar düzenledi. Teröristlere lanet okurken saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Dün de içinde 1 hakim, 7 polis, 1 astsubay ve 3 mürettebat bulunan bir helikopter Tunceli’de düştü. Olumsuz hava şartları nedeniyle olduğu söyleniyor ama ben yine bir saldırıdan şüphelenip “Günahları boynuna” diyorum. Gelecek yazımda görüşmek üzere!