Tüm TST Interactive ziyaretçilerine selamlar;
Bu yaz gerçekten harika filmler vizyona giriyor. Artık hangisine gideceğimizi şaşırdık. Bir de bugün (yani 24.06.2016 tarihinde) sinemada fragmanlarda gördüm; yeni “Ghostbusters” filmi bile vizyona girecek. “Kurtuluş Günü 2” de bugün vizyona girdi. Ayrıca önümüzdeki günlerde “Tarzan”dan tutun; “The Big Friendly Giant”a kadar merakla beklediğimiz filmler peş peşe sıralanacak. Afrika sıcaklarını yaşadığımız bu günlerde kaçışı klimalı sinema salonlarında arayacağız gibi görünüyor.
5 Haziran’da film tercihimi “X-Men: Apocalypse”dan yana kullanmıştım. Zamanda yolculuk temalı “X-Men: Geçmiş Günler Gelecek” 70’li yıllarda geçiyordu. Konu bu kez favori dönemlerimden başında gelen 80’li yıllarda geçiyor. Gerçekten de seksenli yılların etkisi büyük şekilde hissediliyor. Öncelikle süper kahramanlardan birisi olan Nightcrawler, Michael Jackson’ın “Thriller” klibinde giydiği kırmızı ceketin aynısından giyiyor. Jean Grey ve Cyclops “Star Wars: Return of the Jedi” filmine gidiyorlar. Quicksilver ise Eurythmics’in “Sweet Dreams”i eşliğinde bir yandan mutant okulundaki öğrencileri ve öğretmenleri kurtarırken; bir yandan da Michael Jackson’ın meşhur “Billie Jean” dansı olan moonwalk’u yapıyor. Kesinlikle fantastik filmseverler izlemeli. Bu arada “Sweet Dreams” demişken; 16 Haziran 2016’da Smule üyesi _UP_MsRaine ile bir karaoke düeti yapmıştım. Çok komik olmuştu. O düeti izletmek istiyorum:
7 Haziran’da ise “Alice Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden” filmini izlemiştim. İlk film 3D olarak izlediğim ilk filmlerden birisiydi. Çok hoşuma gitmişti. Bu seferki daha da hoşuma gitti, çünkü en sevdiğim senaryo teması olan zamanda yolculuk konusunu işliyordu. Johnny Depp’in performansı inanılmazdı. Maalesef bugün sinema programı listesinde göremedim filmi ama eğer hala bir yerlerde vizyondaysa kesinlikle 3 boyutlu olarak sinemada izlemenizi tavsiye ederim. Eğer her yerde kalktıysa da yapacak bir şey yok; artık indirirsiniz ya da DVD’sini beklersiniz ama bu filmi “X-Men”den bile daha çok tavsiye ediyorum. Artık seyircilerin kendi aralarında “Ayyy çok güzel film değil mi?”, “Waow! Süper film!” diye konuşmalarına şahit olmuştum ve benim de hislerim aynı yöndeydi…
Ve bugün ise iş çıkışı “Ninja Kaplumbağalar: Gölgelerin İçinden” filmine gittim. Aslında filme haftaya gidecektim, çünkü filmin yarın vizyona gireceğini sanıyordum. Meğer dün vizyona girmiş. Metroda billboard’lardan görünce öğrendim ve zaten bir teknik servis işi için Bakırköy’e gitmem gerekiyordu. Hazır gitmişken Capacity Cinemaximum’da filme de girdim. Çünkü ben tam bir Ninja Kaplumbağalar fanıyım küçüklüğümden beri… İlkokuldayken sınıf arkadaşlarımla bir ninja çetesi kurmuştuk. Okul çıkışı tahtadan yaptığımız mınçıkalarla oynardık. Benim favori kahramanım Leonardo’ydu. Zaten diğer arkadaşlar Michelangelo olmak için uğraşmışlardı. Sonra Taylan diye bir arkadaş kazanmıştı. Benim favori rengim mavi olduğu için olsa gerek: Leonardo olmak istediğimde kimse itiraz etmemişti bu yüzden… Karakterini de seviyordum gerçi. O yüzden “Sen bizim liderimizsin, çünkü Leonardo Ninja Kaplumbağaların lideri!” demişlerdi bana… Böylece hemen hemen her gün “Ninja Kaplumbağalar”ın çizgi filmini izlesem bile ilk kez Leonardo’nun lider olduğunu bu sayede öğrenmiştim. Kendimi çete lideri olarak görmeye başlayıp çok onurlanmıştım. İlk aldığım Ninja Kaplumbağa oyuncağı da Leonardo’ydu zaten ama korsandı. Kapalıçarşı’dan aldık diye hatırlıyorum. Kolları falan hareket etmiyordu. Daha sonra Donatello, Raphael, Michelangelo ve Splinter’ın orijinal resmi oyuncaklarını alıp üstüne bir de kanalizasyon tarzındaki Ninja Evi’ni oyuncak arşivime kattığımda artık dandik Leonardo oyuncağım aralarında çok gözüme batıyordu. O yüzden ilerleyen yıllarda bir tane daha ama bu kez orijinal olarak Leonardo almıştım. Shredder da var tabii ki Ninja figür arşivimde… Zaten önceki sinema eleştirilerimde göstermiştim süper kahraman figürlerimi… Ninjalarla ilgili sticker, dergi, kaset, CD, DVD, maske, v.s. arşivimi saymıyorum bile… İşte bu yüzden yeni “Teenage Mutant Ninja Turtles: Out of the Shadows”un vizyona gireceğini aylar evvel öğrendiğimde (bu haberi aldığımda henüz 2015’teydik, düşünün yani) 2016 yazını iple çekmeye başlamıştım.
“Ninja Kaplumbağalar” film serisinin 90’lı yılların başlarındaki versiyonlarını da çok sevmiştim. 2010’lu yıllar versiyonunu da sevmiştim ama benim için asıl ninja ruhu 80’li yılların sonlarında başlayan çizgi film serisiydi. Hatta yeni çizgi film serisine de bir göz atmıştım ama gelişen teknoloji ve animasyon tekniğine rağmen aynı ruhu vermemişti bence. Aslında ben o tadı hiçbir filmde alamamıştım. Sanki bir şeyler eksikti ama bu kez gerçekten ilk kez çizgi filmdeki tadı aldım. Samimi söylüyorum. Hiç de öyle bir beklentim yoktu. Yönetmen Dave Green hedefi tam 12’den vurmuş. Krang, Rocksteady, Bebop ve tabii ki Shredder var; yani çizgi filmdeki düşman takımı tam kadro kahramanlarımızın karşısında… Krang ve Shredder arasındaki atışmalar bile aynı komiklikte. Daha ne olsun? Üstelik daha önce hiçbir filmde çizgi filmdeki theme jingle’ı çalmamıştı. Küçüklüğümden beri ümitle o şarkının film versiyonlarında kullanılmasını bekledim ama bunun için 35 yaşımı beklemem gerekiyormuş. İşte bahsettiğim şarkının sözleri:
Teenage Mutant Ninja Turtles
Teenage Mutant Ninja Turtles
Teenage Mutant Ninja Turtles
Heroes in a half-shell
Turtle power!
They’re the world’s most fearsome fighting team (We’re really hip!)
They’re heroes in a half-shell and they’re green (Hey – get a grip!)
When the evil Shredder attacks
These Turtle boys don’t cut him no slack!
Teenage Mutant Ninja Turtles
Teenage Mutant Ninja Turtles
Splinter taught them to be ninja teens (He’s a radical rat!)
Leonardo leads, Donatello does machines (That’s a fact, Jack!)
Raphael is cool but crude (Gimme a break!)
Michaelangelo is a party dude (Party!)
Teenage Mutant Ninja Turtles
Teenage Mutant Ninja Turtles
Teenage Mutant Ninja Turtles
Heroes in a half shell
Turtle power!
Ve hatırlarsanız Vanilla Ice, 1991’de yayınlanan “Ninja Kaplumbağalar 2” filminde konuk oyuncu olarak yer almış ve “Go Ninja, Go Ninja GO!”yu söylemişti. Hatta ben de yeşil olduğu için “Ninja” adını koyduğum muhabbet kuşuma adadığım klibimde o şarkıyı, yani “Ninja Rap”i kullanmıştım. Bu “Vanilla Ice & Ninja Kaplumbağalar” ortaklığına gönderme yapmak istemiş olmalılar ki yeni filmde de Vanilla Ice’ın “Ice Ice Baby” şarkısı çalıyor. Ta ki Arrow dizisinden tanıdığımız ve Casey Jones’u canlandıran Stephen Amell (nam-ı diğer Green Arrow Oliver Queen), jukebox’ı kırana kadar… April O’Neil’ı canlandıran Megan Fox’un oynadığı “Transformers”a da gönderme var filmde… Michelangelo, “Nasıl olsa Cadılar Bayramı var, rahatlıkla dışarı çıkıp görünebilirim” düşüncesiyle karnavala katılıyor ve 80’li yılların bir diğer çizgi film efsanelerinden Bumblebee’ye bir selam çakıyor. Evet, iki efsane gerçekten de ellerini çakıyor…
Başka da spoiler vermek istemiyorum. Zaten konuyu açık etmeyen zararsız spoiler’lar verdim. Fakat bu görsel efekt, aksiyon ve mizah şölenini üç boyutlu olarak sinemada izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Bu arada eve geldiğimde Türkiye’nin en iyi gitar virtüözlerinden Asım Can Gündüz’ü henüz 61 yaşında kaybettiğimizi öğrendim. Onu 16 yıl evvel ilk gittiğim yabancı konser olan Steve Vai konserinin çıkışında görmüştük kuzenlerimle… Onu gördüğümüze çok sevinmiştik, çünkü kendisi kuzenler bir araya geldiğimizde kasetini açtığımız sanatçılardan birisiydi. Çok üzüldüm. Nur içinde yatsın. Kendisiyle aynı yaştaki 90’lı yılların efsanelerinden Harun Kolçak da yoğun bakımda… Umarım en kısa zamanda iyileşip aramıza döner. Daha geçen ay Kolçak’ın Simply Red’in vokalistine ne kadar çok benzediğini Facebook’ya yazmıştım. Evet, hep Harun Kolçak’ı Türk Mick Hucknall olarak görmüşümdür… 90’lı yıllarda uzun, kıvırcık, kızıl saçlı olmaları bu ilgiyi kurmama neden olmuştu. Zaten erkek pop efsanelerinden kaç kişi kaldı ki? Harun Kolçak, Fatih Erkoç, İlhan İrem, Erol Evgin ve birkaç kişi daha… Onlar da 90’lardan zaten… Erol Evgin demişken; onun için “Sanatçı olsun ne olur?” denmesi büyük saygısızlık. Mustafa Kemal Atatürk güzel söylemiş: “Efendiler; hepiniz milletvekili olabilirsiniz; bakan olabilirsiniz; dahası, Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Ama sanatçı olamazsınız”. (11 Nisan 1930)